HAKSÖZ-HABER
Meselenin iki esas tarafı olan Ukrayna ve Rusya, tabii bir şekilde mesele hakkındaki kendi görüşlerini ve kendi çıkarlarını dile getiriyorlar. Kırım Tatarlarının durumu ise en az onların görüş ve çıkarları kadar önemli çünkü vatanları tehlike altında. Bir savaş durumunda, bu savaşın başlıca mağdurları onlar olmayacak mı? İşte bu yüzden, Tatar halkının endişelerini anlamak hayati önem taşıyor.
Kırım Hanlığı döneminde Sünni Müslüman atalarının Kırım topraklarının hâkimi olduğu bu etnik azınlık, 18. Yüzyılın sonlarında Rusya İmparatorluğu’na yenildi. Hanlığın yıkılışından bu yana Tatarlar Kırıma kim hâkim olursa olsun Tatarların çıkarlarının yok sayıldığını, ihtiyaçlarının dikkate alınmadığını ve bir süre direnseler de en sonunda Kırım’dan çıkarıldıklarını söylüyorlar.
Mayıs 2014’te Kırımdaki Tatarlar, 70. yıldönümünde Komünist Diktatör Joseph Stalin’in emriyle bütün ulusun Sibirya ve Orta Asya’ya sürgün edilişini anacak. Kırım’ın Nazi işgalinden kurtarıldığı 1944 senesinde Moskova, Tatarları Almanlarla işbirliği yapmakla suçlamış ve bu yüzden cezalandırmıştı. Haklarındaki hüküm, kişisel eşyalarını toplamaları için yarım saat verilip öküz arabalarını bindirilmeleri ve sürgün edilmeleriydi. Bu karar, ailelerine Sovyet yönetimince yapılandan habersiz olan birçok Tatar erkeğinin Nazilere karşı Kızıl ordu saflarında savaşmayı sürdürdüğü sırada verilmişti.
Kırım’dan binlerce kilometre uzağa zorunlu göç sırasında Tatar halkının yarısı öldü. Bu şekilde Kırım yarımadası Müslüman nüfustan arındırıldı ve Sovyet İmparatorluğu’nun diğer yerlerinden çoğu Rusça konuşan kişiler getirilerek Tatarların boş kalan evlerine yerleştirildi.
Mihail Gorbaçov’un “Perestroyka” (yeniden yapılanma) politikasına kadar Kırım Tatarları’nın kendi vatanlarında ikamet etmeleri hatta Kırım sınırından içeri girmeleri dâhi yasaktı. “Perestroyka” sonrası hızlı bir şekilde vatanlarına dönüp, sürgün hayatını paranteze alarak yeni bir hayata başladılar. Bu sırada Rus işgalcilerin (kolonyalistlerin) halen sürmekte olan nefreti ve yetkililerin evine dönen Tatarları hoş karşılamaya niyetli olmadığı gerçeğiyle yüzleştiler.
Tatarların, nüfusun %14’ünü (yaklaşık 300 bin kişi) oluşturduğu şu gün bile Ruslar Kırım’a hâkim konumdalar ve Tatarlara karşı takındıkları tutum değişmiş değil. SSCB’nin dağılmasından sonra Kırım Ukrayna’nın bir parçası haline geldi. Kırım’da Moskova yanlısı Ruslar hüküm sürse de Tatarlar yerel hükümete karşı muhalefet safında sadakatle bekledi.
Şimdi Rus Hükümeti, yarım adadaki Rusça konuşan halkı koruma bahanesiyle Kırım’a askeri müdahaleden bahsediyor. Moskova zaten yerel Rus örgütleriyle birlikte uzun zamandır Rusça konuşan halkın desteğini temin için çalışıyordu.
Kiev’deki merkezi hükümetin sallantı geçirmesinin hemen ardından yerel yetkililerin ayrılma senaryosunu sahneye koymaları şaşırtıcı olmadı. Kırım, Rusya- Ukrayna antlaşmasına göre Sivastapol’da konuşlanan Rus donanmasının Karadeniz’e açıldığı jeopolitik öneme sahip önemli bir bölge olması hasebiyle Moskova’nın iştahını kabartıyor. Kırım aynı zamanda Rusya’nın emperyal hedeflerinde bir “kızıl elma” özelliği taşıyor. Moskova, Kırım’da bir gün Rus bayrağı dalgalandırma mefkûresinden hiçbir zaman vazgeçmedi.
Fakat şimdilerde, bu gelecek günümüze çekilmiş durumda. Rusya Kiev’deki Avrupa destekli olaylara öfkelenip uzun soluklu hayalini gerçekleştirme fırsatını yakaladı. İhtiyacı olan tek şey operasyon için yasal bir çerçeveydi. Bölgesel parlamentonun başkanı Moskova’ya gitti Kırım’ın özerkliğinin kapsamını genişleten bir referandum yapma fikriyle döndü. Doğal olarak bu referandum muhtemel bir ayrılmayı ve Rusya’ya katılma olasılığını dışlamıyordu. Bu planlar aynı zamanda “Tatar Kurultayı’nın” yönetici organı olarak görülen – en büyük Tatar siyasi organizasyonu- “Kırım Tatar Meclisi” tarafından şiddetli bir muhalefetle karşılandı.
26 Şubat’ta Bölgesel Parlamento, Cumhurbaşkanı Viktor Yanukoviç’in ülkeyi terk etmesinin ardından Ukrayna’daki güncel politik durumu ele almak üzere toplandı. Moskova yanlıları uzun zamandır beklenilen ayrılma sürecinin başlatacak bu fırsatın kullanılmasını istedi. Ama on binlerce Tatar, Parlamento etrafında toplanarak milletvekillerinin binaya girmelerini engellemeye çalıştı. Yüksek gerilime rağmen, tatar önderler protestonun barışçıl kalmasını sağladı.
Bu olay iki önemli şeyi açıkça ortaya çıkarmış oldu ki: birincisi, Kırım Tatarları bu çatışmada etkisi göz ardı edilemeyecek büyük bir güç odağıdır; ikincisi, eğer Kiev ile Moskova arasında bir tercih yapmaları gerekirse, bilhassa azınlık hakları hususunda, Avrupa’daki demokratik gelişmelere daha uyumlu olması sebebiyle Tatarlar’ın tümü Kiev’i tercih eder.
Bununla birlikte değer kaybeden bir ekonomi, yaygın yolsuzluk ve yabancı düşmanlığıyla etnik azınlıklar mevzusu Rusya için büyük sorun teşkil ediyor. Rusya, resmiyette bir federasyon olsa da merkezilik düzeyi çok baskın. Rusya antlaşmalar yapma konusunda mahir fakat iş fiiliyata geldiğinde etnik azınlıkların çıkarları geri plana itiliyor.
Kırım Tatarları, Rusya’nın Volga-Ural bölgesindeki Tatarların bilhassa eğitim, dil, basınla ilgili konularda karşılaştıkları sorunları çok iyi biliyor. Rusya merkezi hükümeti tıpkı Sovyetler Birliği’nde olduğu gibi Tatar dilinin kuyusunu kazan yeni bir “Ruslaştırma” politikası izliyor.
Rus Ortodoksluğunu desteklenirken, Moskova bariz bir şekilde Rusya’daki Müslüman cemaatlere karşı düşmanca bir tutum takınıyor; Müslüman cemaatler terörle mücadele bahanesiyle güvenlik güçleri tarafından korkutuluyor ve eza görüyorlar. Kırım Rusya’nın eline düşerse bu kırım Tatarlar için acımasız bir gerçeklik olacak ve Ukrayna çatısı altında sürdürdükleri özgürlüklerinin sonu anlamına gelecek.
Al Jazeera, Rim Gilfanov, Çev. M. Salih Orhan