Kıpti devletinin ayak sesleri

MUSTAFA ÖZCAN

Batılıların Bishoy olarak andığı Kıpti Ortodoks Kilisesi Kutsal Sinod Meclisi Sekreteri Bişovi, Kur’an-ı Kerim’i yorumlama noktasında kendisini müfessirlerden daha yetkin görüyor ve yüce kitabımızın Hıristiyanların inandığı gibi Hazreti Mesih’in çarmıha gerildiğini teyit ettiğini savunuyor.

Buna mukabil, Kur’an’da ilmi icazlar konusunda yetkin olan ve tabiatıyla Kur’an-ı Kerim’i Hıristiyan inançları hilafına yorumlayan ve ele alan Zağlul Neccar gibi sahanın otoritelerini ise Kur’an-ı Kerim’i bilmemekle suçluyor. Bilindiği gibi, Zağlul Neccar Kıptilerin ve özellikle de Zekeriyya Butros gibi önde gelenlerinin boy hedefi haline gelmiş bulunuyor. Bununla birlikte, Müslüman Alimler Birliği Genel Sekreteri Muhammed Selim Avva, El Cezire’de Ahmet Mansur’la yaptığı sohbette Kıptilerin bam teline dokunmuştur. Tabir caizse zamirlerine neşter vurmuştur. Kimi yorumcuların da kaydettiği gibi arı kovanına çomak soktu ve cerahatı akıttı. Kıptilerin gizliden gizliye devlet peşinde olduklarını ortaya koydu. Özellikle de Camp David antlaşmasından sonra Kıptiler istekleriyle Sedat’ı bunaltmışlar, o da çareyi onları hapsetmekte bulmuştu. Mübarek yönetimi ise onlarla iyi geçinmeyi esas almış ve yaltaklanarak ve dalkavuklukla işi geçiştireceğini sanmıştır. Lakin bu politikalar onların azgınlıklarını artırmaktan başka bir işe yaramamıştır. Muhammed Selim Avva ve benzerlerinin tespitlerine göre, Kıptiler zamanla devlet içinde devlet hatta ultra devlet haline gelmişlerdir. Bişovi gibiler devletin iç işlerine karışamayacağını savunmaktadırlar. Türkiye’de de Patrikhane taraftarları da “Ekümeniklik meselesi bizim uhdemizdir. Türkiye devletini ilgilendirmez!” demiyorlar mı? Demek ki bu gibi meseleler devletleri aşmaktadır!
¥
Muhammed Selim Avva gibilerin de işaret ettiği gibi, Kıpti Patrikhanesi Mısır’da devlet üstü bir varlık hatta imparatorluk haline gelmiştir. Bunun şımarıklığıyla Müslümanları küçük görüyorlar. Gerekirse zımni devlet taleplerini de gizlemiyorlar. Müslümanları göçmen, bu toprakların misafiri ve Arap kökenli olarak görürken ve küçümserken kendilerini ülkenin yerlisi ve sahibi olarak mütalaa ediyorlar. Halbuki, Arap kanı karışsa bile Mısır Müslümanları da çoğunluk olarak İslamiyet’i seçmiş Mısır yerlilerinden ibarettir. Arap varlığı Mısır toplumu içinde zamanla erimiş Beni Hilal gibi kabilelerden mürekkeptir. Mısır’ın Araplığı Arapça’dan ibarettir ve zaten bir yoruma göre de milliyet dille kaimdir. Zira dünyanın sosyolojik çalkantısı nedeniyle neredeyse ari ve katıksız bir ırk da hatta dil de kalmamıştır. Hitler’in bile kan itibarıyla Yahudiliğinden bahsedildiği günümüzde ötesini aramak biraz fantezidir. Kaldı ki Kıpti Kilisesi de İslam’ın Mısır’a girmesinden birkaç yüz sonra ibadet dili olarak da Arapça’yı benimsemiş ve Kıpti diline tamamen veda etmiştir. Muhammed Selim Avva, kilisenin bazı fertlerinin manastır ve kiliselere silah stokladığını ve bu silahların da İsrail’den temin edildiğini ifade etmiştir. Avva bu iddiasını ad ve adres vererek sürdürmüş lakin kilise buna itiraz etmiştir. Bunun üzerine Avva verdiği örneğin doğru olduğunu ama tamimde bulunmadığını söylemiştir. Hıristiyanlar Cezire’deki konuşmasından sonra Avva için suç duyurusunda bulunmuşlardır. Bilahare konuyla ilgili makale yazanlardan birisi olan Süleyman Hekim de (Al Misruyyun) ‘Kıptiler ve iki devletli çözüm’ makalesinde Kıptilerin Mısır’ı bölerek müstakil bir devlet peşinde olduklarını yazmıştır.
¥
Bu iddialar bizi daha önce Garaudy’nin Siyonizm dosyasında yazdıklarına götürmektedir. Orada Ortadoğu’yu yeniden bölmek için harekete geçen şer mihrakların Mısır’ı Kıpti ve Müslüman olarak iki devlete bölme planı yaptıklarını yazmıştır. Neredeyse bu ve benzeri kehanet ve değerlendirmeler bugün gerçeğe bir nebze dahi olsun yaklaşmıştır. Mısır’daki rejimin ihtiyarlamasından ve çökme aşamasına gelmesinden cesaret alan Kıptiler neredeyse fiili olarak bağımsız bir statüde hareket ediyorlar. Yoksa Garaudy’nin kehaneti gerçekleşiyor mu? Garaudy’nin temas ettiği bu planlar aslında hem ABD hem de İsrail’in müşterek planları. En son olarak Ralph Peters isimli Pentagon emeklisi yarbay da Ortadoğu’yu yeniden bölen bir harita çizmiş ve bunun da kaçınılmaz olduğunu öne sürmüştü. Bölücü haritası için de şöyle bir yorumda bulunmaktadır: “Bu harita bütün adaletsizlikleri çözemeyebilir ama böyle bir sınır revizyonu yapılmazsa hiçbir zaman barış içinde yaşayan bir Ortadoğu göremeyeceğimiz kuşkusuzdur.” Esasında, Ortadoğu’nun barış içinde yaşamasının reçetesi Müslümanlar arasında sağlanacak birlik ve beraberliktir. Lakin o da İsrail ve ABD’nin işine gelmez. Bundan dolayı da hep dolambaçlı yolları tavsiye ediyorlar.

VAKİT