Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bekir Bozdağ, Kanal 7’deki Başkent Kulisi programında, gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu.
ABD’nin Kudüs’ü işgalci İsrail’in başkenti olarak tanımasına ilişkin kararının sıradan bir olay olmadığını, büyük bir hadise olduğunun altını çizen Bozdağ, Kudüs’ün Müslümanlar, Yahudiler ve Hıristiyanlar için önem taşıdığını vurguladı.
“Adeta Yahudi yerleşim yerleri birer noktayken ve etraf tamamen Filistin Devleti’ne aitken o noktalar çoğalıyor, çoğalıyor ve Filistinliler kendi topraklarından sürüle sürüle, çıkarıla çıkarıla, toprak gasp edile gasp edile İsrail’in üzerine oturduğu toprak parçası arttırılırken, Filistinlilerin sürüldüğü toprak parçası çoğaltılıyor.” ifadelerini kullanan Bozdağ, daha sonra yaşanan hadiselerden sonra da neredeyse o yerlerin tamamından Filistinlilerin çıkarıldığını ve sürüldüğünü söyledi.
Bozdağ, “Zorla gasp edilmiş bir toprak parçasının orada olduğunu görüyoruz. Sayın Cumhurbaşkanı’mızın ‘işgal devleti’ demesinin bu değişen harita ve bunun da hukuka aykırı bir şekilde, uluslararası sözleşmelere aykırı bir şekilde değişmesiyle alakalıdır, gayri meşru bir değişim var. Bu değişime dikkat çekmiştir.” diye konuştu.
BM’nin Kudüs’ün statüsünün korunması konusundaki kararlarını anımsatan Başbakan Yardımcısı Bozdağ, bu kararlara uyulması gerektiğinin altını çizdi. Bozdağ, ABD Başkanı Donald Trump’ın birçok unsuru reddederek aldığı kararı “öngörüsüz” olarak tanımlayarak, şöyle devam etti:
“Bu karar, hesabı kitabı yapılmamış, bölgeyi ateşe atan bir karardır. Nihayetinde de bölgeyi ateşe atmıştır, bölge gerçekleriyle uymayan bir karardır, tarihi reddeden bir karardır. Birleşmiş Milletler’in aldığı kararları ve bu konudaki uluslararası sözleşmeyi alenen ihlal eden bir karardır ve bundan sonra, bu karardan sonra bölgede barış umudu yok olmuştur. Bugüne kadar kırılgan da olsa devam eden, zar zor sürdürülen bir barış süreci vardı. ABD Başkanı Trump bu kararıyla barış sürecini sona erdirdiğini ilan etmiştir. Barışa daha yakın olmak için bunu yaptığını ifade ederken, esasen barışı istemediğini, herkes kendi dediği noktaya gelirse orada bir barış olacağını, yoksa böyle bir barışı arzu etmediğini bu kararıyla ilan etmiştir. Adeta, barış sürecini yok etmiştir.
Bundan sonra bölge barışa yakın değil. Bölgede, Trump’ın aldığı bu karar kriz kararıdır, kaos kararıdır, yeniden çatışmaların artması, derinleşmesi kararıdır, bölgeyi ateşe atma kararıdır. Bu karardan sonra hareketlenmeleri gördük. Bu, şimdi gördüklerimiz, yarın ne olacak, öbür gün ne olacak? Bir oldu bittiyle Kudüs’ün vasfını ABD Başkanı’nın değiştirmeye gücü yetmez. ABD’nin de buna gücü yetmez, dünyanın da buna gücü yetmez. Bu statü sadece devletlerin verdiği bir statü değil, tarihin, yüzlerce yıllık geçmişin inşa ettiği bir statü. Yaptım olduyla, Kudüs’ün kutlu bir şehir olma vasfı değiştirilemez, yaptım olduyla Kudüs’ün Filistin Devleti’nin başkenti olma vasfı değiştirilemez, değiştirilmesi de söz konusu olamaz.”
“Kınamadan Öte Bir Duruşun Ortaya Çıkması Lazım”
Türkiye’nin duruşunun çok önem taşıdığını belirten Bekir Bozdağ, Müslüman ülkelerin bu süreçte birlikte ve tonajı yüksek, samimi, cesur, her şeyi göze alan bir iradeyle, ortak tavır koyma noktasında bir eksikliği olduğunu söyledi.
Bozdağ, bunu, ortaya çıkan tepkilere dayanarak ifade ettiğini ancak devletlerin esas tepkisinin 13 Aralık’ta yapılacak İslam İşbirliği Teşkilatı Toplantısı’nda ortaya konacağını bildirdi.
Bozdağ, “Herkes kınadı, kınamayan bir İslam ülkesi yok. Ama kınamadan öte bir duruşun ortaya çıkması, bir tutumun ortaya çıkması lazım. O da somut iradelerle tescil edilmesi gerekir. Bunu çarşamba günü açıklanan bildiride hep beraber göreceğiz. Müslümanların kendi onurlarına, haysiyetlerine, şereflerine, itibarlarına sahip çıkıp çıkmadığını hep beraber göreceğiz.” dedi.
“Meşruiyet Sınırının Dışına Çıkılırsa...”
Bozdağ, Türkiye-İsrail ilişkilerinin nasıl ilerleyeceğine ilişkin soruya, “Filistin davası, Filistinlileri aşan bir davadır, yerel dava gibi görmemek lazım. Hele Kudüs davasını, Kudüs meselesini Filistinlilerin, Gazzelilerin meselesi olarak kim görürse aldanır. Filistin ve Kudüs davası, bütün Müslümanların ortak davasıdır, İslam ülkelerinin ortak davasıdır. Bunu kim ki sadece orada siyaset yapanların, yaşayanların, oradaki şehirlerin davası olarak görürse büyük bir yanılgı içine girer.” yanıtını verdi.
Türkiye’nin bugüne kadar bağımsız bir Filistin Devleti’ni, Doğu Kudüs’ün başkent olduğu bir Filistin Devleti ilkesini savunduğunu, bundan sonra da savunmaya devam edeceğinin altını çizen Bozdağ, “Bu konuda en samimi duruşu Türkiye Cumhuriyeti Devleti Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan, Başbakan’ımız Binali Yıldırım, Hükümet’imiz, Meclis’imiz, kısacası Türkiye Cumhuriyeti Devleti koymuştur. Bu samimi duruşu biz bütün ülkelerden bekliyoruz. Herkes aynı duruşu ortaya koymuş olsa burada netice alınır ve adımdan vazgeçmek durumunda kalınabilir. Bakın şimdi, Tillerson açıklama yaptı ve ‘2 yıl alabilir bizim taşınmamız.’ dedi. Bu, bir geri adımdır, ‘Yarın taşımayacağız.’ demek istiyor. Duruş net olursa, ortaya tam bir irade konursa o zaman bu 2 yıl, ‘2 yıldan da vazgeçtik.’ noktasına gelebilir, getirilebilir çünkü, uluslararası ilişkilerde bu çok önemli.” değerlendirmesinde bulundu.
Bozdağ, bunun için duruşun net belirlenmesi gerektiğini ifade ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Türkiye, bu noktada samimi duruşunu ortaya koymuştur. Türkiye, Filistin-Kudüs konusunda bugüne kadar zikzak çizmeyen, çok net, çok açık politikaların hep müdafisi olmuştur. Bundan sonra zikzak çizmeden, net ve açık politikaların sahibi olmaya ve bunu savunmaya Türkiye devam edecektir. Bu konuda yalnız kalsa dahi Türkiye'nin kanaati, görüşü değişmeyecektir.
Kudüs, Müslümanların kırmızı çizgisidir, ümmetin kurduğu üç şehrinden biridir, Müslümanların ilk kıblesidir ve Miraç mucizesinin şahidi olan bir yerdir, üç dinin de değer verdiği bir yerdir. O nedenle biz, bu noktadaki duruşumuzu, hem manevi değerler, ilkeler hem tarihi geçmiş ve tarihin bize yüklediği sorumluluk nedeniyle ortaya koymuş durumdayız. Bunda Türkiye açısından bir değişiklik olmaz. Kimse ‘Ben karar aldım, ben bunu uyguladım. Herkes bunu kabul etmek zorundadır.’ diye beklemesin. Türkiye, kendi duruşunu, kendi milli çıkarları, bölgenin çıkarları bakımından ortaya koyacaktır. Ortaya çıkan bu karar, bölgede barışa hizmet etmeyecektir. Zar zor süren barış sürecini yok etmiştir. Bölge bundan sonra, krizlere, kaoslara, çatışmalara gebe hal gelmiştir. Ne zaman ne olacağını kimsenin kestirmesi mümkün değildir.
Trump, bu açıklamasıyla, bütün halkları, bütün insanları provoke eden bir adım atmıştır. Nerede, nasıl bir provokasyon gerçekleşecek bunu da kimse kestiremez, ne tür yangınlar çıkacak bunu da kimsenin kestirme imkânı yok. Bölge, bir belirsizliğin içine atılmış durumdadır. Türkiye’nin buradaki duruşu, bölgenin bu belirsizliğin içine düşmeden kurtulması ve yeni çatışmalara, yeni krizlere, yeni kaoslara yol açmadan, yeni yangınlar çıkmadan bu meselenin suhuletle çözülmesidir.”
Bu kararı alanların çatışma risklerini de hesap ettiğini düşündüğünü dile getiren Bozdağ, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Bu tür hesapçı işlere karşı da uyanık olun. Meşru yoldan, insan haklarına, hukuka riayet ederek, hakkımızı hukukumuzu arayalım.” açıklamasını yaptığını anımsattı.
Bozdağ, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Kudüs davasını, terör örgütlerinin veya provokatif hesap yapanların veya Kudüs'ü İsrail'in başkenti yapmak isteyenlerin hesapladıkları şeylerin gerçekleşmesine izin vermeden bu işi yapmamız lazım. Eğer, şimdi meşruiyet sınırının dışına çıkılırsa, hukuk bir kenara konulursa, o zaman ne olacak? Bu kararı alanlar, ondan dolayı mutlu olacaklardır. Onlara bu fırsatı vermeden hukuk içinde, meşruiyet sınırları içinde her türlü mücadeleyi yapmak, Müslümanların, herkesin hakkıdır. Ama terör örgütlerinin veya başka şeylerin bunu istismar etmesine karşı hepimizin uyanık olması lazım.”
Başbakan Yardımcısı Bozdağ, bu kararın her türlü olumsuzluğun fitilini ateşlediğini anlatarak, “Türkiye’nin buradaki kaygısı, bu olumsuzlukların hiçbirinin gerçekleşmemesi içindir. Mücadelesi de bunun içindir, Amerika’ya da çağrısı da bunun içindir. Bu karar, biraz da ABD’nin iç politik tartışmalarıyla da yakından irtibatlıdır.” ifadelerini kullandı.
“ABD Başkanı, seçim döneminde de bunun sözünü vermişti.” sözleri üzerine Bozdağ, “Sözünü verdi ama Amerikan başkanları, bu konularda seçim öncesi söz verdiği bir sürü konu vardı. Bu konu, 1995’te yasası çıkmış. Hemen hemen her Amerikan Başkanı bir şey söylemiş ama hiçbir Amerikan Başkanı bu konuda adım atmadı. Çünkü ülkenin çıkarını her zaman kendi çıkarının, kendi sözünün önünde gördü. Ama ilk defa Trump bu konuda adım atıyor. Bunu herkes gibi ben de görüyorum. İçeride bir sıkışmışlık var. Bu sıkışmışlığı aşmak için bunu kullanıyor, gündem değişmiş olacak. Buranın getireceği başka problemler olacaktır.” diye konuştu.