Ahmet Varol / Yeni Akit
Filistin direnişi bütün zulüm güçlerine karşı
Filistin topraklarında çağdaş emperyalizmin bir karakolu görevi gören dolayısıyla çağımızın tüm emperyalist zulüm güçlerinin itinayla sahip çıktığı, o yüzden de zulümde sınır tanımayan, savaşla ilgili hiçbir kurala riayet etmeyen bir gayrimeşru işgal var ve Filistin direnişi de işte bu işgale karşı savaşıyor.
Ortada bir gerçek var. Her ne kadar bütün vicdan sahipleri siyonist işgal ve zulme tepkili olsa, tepkilerini çeşitli şekilde dile getirseler de askeri yönden ona destek anlamına gelecek bir şey yapamıyorlar. Filistin halkının haklı ve meşru mücadelesine destek vermelerini beklememiz gereken Arap ülkelerinin ve İslam İşbirliği Teşkilatı’na üye ülkelerin tavırlarını da son olağanüstü zirvelerinde gördük. Direnişe askeri ya da lojistik destek vermeyi bir yana koyun, siyonist işgal rejimine baskı anlamına gelecek basit bir ambargo konusunda bile bir ittifak sağlayamadılar. Üstelik fiili olarak cephede işgale karşı mücadele eden direnişi muhatap almadıklarını ortaya koymak amacıyla, bugün tamamen tabela örgütüne dönüşen, içi tümüyle boşaltılmış ve aktif olarak varlığından söz etmenin mümkün olmadığı FKÖ’nün Filistin davasının tek temsilcisi olduğu iddiasında bulundular. Kaldı ki bunu iddia etmekteki amaçları FKÖ’ye destek vermek değil cephede sürdürülen direnişi yok saymak, ona sahip çıkmadıklarını ve destek vermediklerini ilan etmekti.
Bu itibarla Filistin direnişi her ne kadar vicdan sahiplerinin gönül desteklerini kazanmış olsa da, askeri yönden cephede yalnız durumdadır, tek başına ve sadece kendisinin sahip olduğu imkanlarla savaşmaktadır.
Öte tarafta ise siyonist işgale son verilmesinin, İslam coğrafyasının kalbine yerleştirilen karakolun ortadan kaldırılması anlamına geleceğini, bu işgale son verilmesinin tüm İslam coğrafyasının yeniden toparlanmasına ve küresel emperyalizme kafa tutma cesareti kazanmasına sebep olacağını gören Batılı tüm emperyalist güçler işgalci siyonistlerin yanında bilfiil savaşıyor.
ABD, sadece askeri malzeme, silah, teçhizat, uçak, bomba, mermi vs. göndermekle kalmıyor tecrübeli subaylarıyla bilfiil savaşın içinde yer alıyor. Her ne kadar ABD yönetimi askerlerinin cephede savaştığına dair iddiaları yalanlasa da taktik ve strateji konusunda uzman elemanlarının işgalci siyonistlere akıl verdiği, yardımcı olduğu gerçeğini inkar etmiyor ve etmesi de mümkün değil. Bununla yetinmeyerek savaşın siyonist katillere yüklediği ekonomik külfetin yükünü hafifletmek amacıyla acil yardımlarda bulunuyor. Emrindeki medya organları vasıtasıyla siyonist katillerin yalanlarını, saçma sapan iddialarını her tarafta yaymak suretiyle onların psikolojik savaşlarına doğrudan iştirak ediyor.
Avrupa ülkeleri ABD kadar savaşın içinde olmasalar da siyonist katillere her yönden destek veriyorlar. Onların savaş suçlarının üstünü örtme çabasında ABD ile aynı yerde duruyorlar. Ellerindeki medya organları vasıtasıyla işgalci katillerin yalanlarını yayarak kamuoyunu yanıltma savaşına onlar da bilfiil iştirak ediyor.
Yani vahşette sınır tanımayan siyonist katiller çağın bütün zulüm güçlerini arkasına almış durumda. Bazıları bilfiil onlarla birlikte, bazıları arka planda savaşıyor. Bazılarını müstesna tutarsak İslam dünyasında Müslüman halkları yönettikleri için bu halkların duygularını nazarı dikkate almak zorunda olan yönetimler ise direnişi yıpratma işgalcilerin önünü açma amaçlı politikalarla işgalci siyonistlere dolaylı destek veriyorlar. Dediğimiz gibi bundan az sayıda ülkeyi müstesna tutabiliriz ki onlar da mağdur edilenlere sadece diplomatik alanda ve insani yardım konusunda küçük çapta destek verebiliyorlar, direnişe herhangi bir katkıları yok.
Bu durum karşısında Filistin direnişi, siyonist katillerin hiçbir ölçü ve sınır tanımayan vahşi saldırıları karşısında hâlâ onurla ve kararlılıkla mücadelesine devam edebiliyorsa kimsenin bu direnişi sorgulama hakkı yoktur. Böyle bir şeye kalkışanın önce kendisini ne yaptığı konusunda sorgulaması gerekir.