Kimin Seçildiğinden Öte Seçilenlerin Yeterliliği Ne?

Hamza Türkmen bugünkü yazısında milletvekili adayı olup da seçilme ihtimali olanlara soruyor: Rant peşinde mi olacaksınız hizmet peşinde mi?

HAKSÖZ-HABER

Seçim sathı mahalline girdiğimiz bu süreçte dost sohbetlerinde de yazılı ve görsel basında da en çok gündem tutan konu, kimlerin mebus listesine girebileceği ya da vekillik listesine giren mebus adaylarının kim ve hangi çevreye yakın olduğu idi.

Hamza Türkmen ise kuruluş veya cemaat adına veya farklı kongrelerde, teamül yoklamalarında veya genel seçimlerde temsiliyet imkânını elde eden tüm vekillerin veya seçilenlerin ve atananların niteliğinin ve dava bilincinin ne olduğuna dikkatleri yöneltiyor.

Vekillik görevini üstlenen kişilerin aslında ilk olarak zorunlu ve güvenlikle ilgili ihtiyaçların giderilmesinde ciddi bir emanet üstlendiklerini belirtiyor; ayrıca gelecek ufku olan her hareketin ve Müslüman kitlelerin özlemlerine hizmet edebilecek yeterliliklerinin olup olmadığı konusunu işliyor.

Hamza Türkmen, seçilenlere soruyor: Rant peşinde mi olacaksınız hizmet peşinde mi?

***

Seçilenlerin İmtihanı

Seçilmek, ‘emanet’ ve ‘vekillik’ kavramlarıyla doğrudan alakalı bir konudur.

Ve ‘İtaat ancak ma’ruftadır’, ‘Yaratıcıya isyan olan hususta mahluka itaat yoktur’ türü hadisler, ‘emanetlerin ehil olanlara verilmesi’ (4/58) ayetinin tefsiri için yol göstericidir.

Bu bağlamda bir misyonu temsil etmek için kuruluş veya cemaat temsiliyetlerine getirilen veya teamül yoklamalarında, genel seçimlerde, farklı kongrelerde temsiliyet imkânını yakalayan kişilerle ilgili muhasebeye olan ihtiyacımız, fazlasıyla kendini hissettirmektedir.

Bu muhasebeyi, reel-politik içinde statükoculara ve pragmatistlere karşın ideal olanı taşımak isteyen her mebus adayı da yapmalıdır.

Temsiliyet makamlarına seçilenlerin tabii ki insanların zorunlu ihtiyaçlarının giderilmesi ve güvenliklerinin sağlanması konusunda basiretli ve mahir olmaları istenir. Bu istem öncelikli şarttır. Ama her şey açlık ve güvenlik sorunundan ibaret değildir.

Geleceği ancak, sağlam-tutarlı ilkelere ve perspektife, şahsiyetli-güvenli ilişkilere sahip olan istişari birlikteliklerle kazanmak mümkündür. Teknik ve kültürel, sosyal ve siyasi alanda tahsiniyyat / ‘medenileşme’ hedefi olmayan bir birliktelik, coğrafyamızın ufkunu kapatan kapitalist hayat tarzını aşmayı değil; olsa olsa inzivaya çekilmeyi veya hayatın mağaralarına tutunmayı başarabilir.

Oysa biz ‘zülumattan’ (karanlıktan) ‘nura’ (aydınlığa) ulaştıracak bir Kitab’ın öğrencileriyiz.

Ümmetin ve mahrum olan halkın dertleriyle dertlenmek için seçilenlerimiz yerel ve küresel statüye eklemlenmek ya da inzivaya çekilmek tercihlerini yüreklerinden ve bilgi birikimlerinde silmelidirler. Böyle bir kararlılık olgunlukla, yetişmişlikle ve alt yapı takviyesi ile mümkün olabilir.

O zaman seçilenlerimiz veya yetkililerimiz kendilerine dönüp sormalıdır: ‘Var olan becerilerimiz yanında yeterliliğimiz, birlikte iş yapabilme adabımız, empati ve isâr kavramlarını sahiplenmemiz, fikri donanımımız, bilgilerimizi yenileme periyodumuz, coğrafyalarımızda ve küresel ölçekte olup biteni takip ve analiz dirayetimiz hangi seviyededir?’

Emaneti taşıyanlar, fikri ve siyasi işlerde istişareye ehil olmak açısından kendilerini ne kadar yeterli hissetmektedirler?

Emaneti taşıyanlar taşradaki, varoşlardaki, atölyelerdeki, tarlalardaki, hastanelerdeki, AVM’lerdeki, kahvehanelerdeki, kafelerdeki, eğlence merkezlerindeki, rezidanslardaki hayata ne kadar dokunup sosyal ve kültürel dokumuzu okuyabilmektedirler? (...)

YAZININ DEVAMI >>>

 

Yorum Analiz Haberleri

“Esed’in düşüşüyle Rusya 'süper güç' olmaktan çıktı”
Döktüğün kan yetmedi mi hala utanmadan konuşabiliyorsun?
"Suriye'den bize ne?" yaklaşımını besleyen körlük
Suriye devrimine çarpık ve indirgemeci yaklaşımlar
Yılbaşında normalleşen haram: Piyango