KARAR/ Hakan Albayrak
Hem Kürtçü Hem Türk Irkçısı
Konya’da Merhaba gazetesi var.
1991’in haziran ayından ekim ayına kadar çalıştığım o gazetede, cumhuriyet tarihi boyunca Kürtlere yapılan fenalıklardan ötürü özür dilenmesi ve Kürtlerin gasp edilen haklarının iade edilmesi gerektiği, hakkaniyet ve toplumsal barış namına her halükarda atılması gereken bu adım sayesinde PKK’nın altındaki toplumsal zeminin de kaybolacağı, PKK’nın neşvünema bulduğu şartlar değiştirilmeden PKK ile etkili bir mücadelenin mümkün olmadığı yönünde birçok yazı yazmıştım.
Kürtçü ve dahî PKK’cı damgasını ilk o zaman yedim.
Kürt Açılımı’nı hararetle desteklediğim için de pek çok kişinin nazarında Kürtçü idim.
Çözüm Süreci’ni hararetle desteklediğim için de pek çok kişinin nazarında PKK’cı idim.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Dolmabahçe Mutabakatı aleyhindeki çıkışlarına itiraz ettiğim için de pek çok kişinin nazarında Kürtçü ve dahî PKK’cı idim.
Hele Irak Kürdistanı Bölge Yönetimi’nin bağımsızlık referandumunu savunduğum ve AK Parti iktidarının o husustaki menfi tavrını eleştirdiğim zaman…
“Türk düşmanı” damgası bile yedim.
***
Genelde “Kürtçü, PKK’cı” diye yaftalanmakla beraber “Türk ırkçısı, faşist” diye yaftalandığım da oldu o dönemlerde.
Meselâ, Yasin Börü’lerin hunharca katledildiği, yolda durdurulup “Kürt müsün?” diye sorulduğunda “Değilim” diye cevap verenlerin arabalarının yakıldığı 6-8 Ekim (2014) vahşetine lanet okuduğumda.
AK Parti hükümetinin büyük siyasi risk alarak yürüttüğü Çözüm Süreci’ni yeni bir terör furyasına hazırlık için suiistimal eden ve HDP’nin olağanüstü büyük bir başarıyla çıktığı Haziran 2015 seçimlerinden sonra ‘Siyasi çözüm istemiyorum, aslında hiç çözüm istemiyorum, yaşasın ölüm!’ diye lisan-ı hal ile haykırarak hendek terörünü başlatan PKK’ya lanet okuduğumda da “Türk ırkçısı, faşist” oldum tabii.
***
Şu günlerde, Suriye’nin Türkiye sınırında PKK/PYD-YPG unsurlarından arındırılmış bir güvenli bölgenin tesisine matuf Barış Pınarı Harekâtı’nı desteklediğim için yine Türk ırkçılığı yapıyorum, faşistliğimi faş ediyorum kimilerine göre.
Herhalde beyhude bir çaba olacak, yine de konuya yaklaşımımı bir kere daha izah etmeye çalışayım:
Irak Kürdistanı Bölge Yönetimi’ni selamladığım gibi Suriye Kürtlerinin kuracağı benzeri bir yapıyı da selamlardım; ama Kürtlerin esenliği davasıyla alâkası olmayan, Türkiye’ye düşmanlığı meslek edinen, terörü başlı başına bir gaye olarak gördüğü için HDP’nin ve dolayısıyla siyasi çözüm ihtimalinin yükselişini hazmedemeyip Çözüm Süreci’ni “baraj inşaatları” gibi saçma sapan gerekçelerle kan deryasında boğan kan manyağı PKK’nın kontrolündeki bir yapıyı, asla!
AK Parti hükümeti vaktiyle PYD lideri Salih Müslim’i Ankara’da ağırlamış ve bu örgütün PKK’dan koparak Türkiye’ye itimat telkin etmesi halinde onunla iyi geçineceğini sarih bir şekilde ortaya koymuştu.
PYD o basiret ve feraseti gösterseydi ne Zeytin Dalı Harekâtı olurdu ne de Barış Pınarı Harekâtı.
Buna rağmen olsaydı da benim yaklaşımım bugünkü gibi olmazdı.
***
Bu yazıdan hem “Kürtçü Hakan Albayrak” hem de “Türk ırkçısı Hakan Albayrak” tezviratı için malzeme çıkar.
Haydi, iki tarafın tezviratçıları da iş başına!