Kim’den Kim’e Kalan Demokrasi

Ahmet Varol

Türkiye halkı Kore'yi iyi tanır. Çünkü ABD'nin ve uluslararası emperyalizmin hesapları için de olsa Türkiye askerleri oraya gönderilmiş "gazi ve şehit!" olmuşlardı.

O yüzden, bugün gündemimizden düşmüş olsa da bir zamanlar "Kore gazileri" ve "Kore şehitleri" bayağı gündemimizi meşgul ediyordu. Hatta bir zamanlar, ulemadan bir zatın muhafazakâr bir gazetede yayınlanan makalesinde, "Kore gazilerinden birinin, sabah namazına kalkıp buzları kırarak abdest alması esnasında düşman askerlerinin saldırıya geçmesi üzerine beyaz giyimli meleklerin yardıma gelmesi üzerine kaçmaları"na dair bir menkıbe de okumuştum.

O zaman bu savaş Kore topraklarının ikiye bölünmüş olması sebebiyle komünist Çin güdümündeki Kuzey Kore'nin Güney Kore'ye saldırmasıyla başlamıştı.

Saldırıyı başlatan Kuzey Kore'nin resmî adı Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti'dir. Hem demokratik, hem cumhuriyet, üstelik bir de halk cumhuriyeti! Hani bilirsiniz, özgürlük istediği için halkı boğazlayan ve binlerce insanı katleden eski Libya diktatörü Muammer Kaddafi'nin kurduğu yönetimin resmî adı da Libya Arap Halk Sosyalist Cemahiriyesi idi. Bugün insanların özgürlük talebiyle meydanlara çıkmasından dolayı meydanları her gün kana bulayan Suriye yönetiminin resmî adı da Suriye Arap Cumhuriyeti'dir. Ne var ki bunların hepsinde kavramlar sadece bir göz boyamadan, kandırmacadan ibaret.

Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti'nde cumhurbaşkanı Kim Jong İl geçtiğimiz hafta öldü. Ona bu makam babası Kim İl Sung'dan kalma imiş. Kendisi de ölmeden önce küçük oğlu Kim Jong Un'u büyük halef tayin etmiş. Normalde ülkedeki yönetim sistemi demokratik halk cumhuriyeti ama başından kim gider, yerine kim gelir halkın neyine! Halk sadece gidene yas tutar, gelene alkış. Onun görevi bu.

Başkanları öldüğü için Kuzey Kore ahalisi ağlıyor, yerlerde sürünüyormuş. Oysa bu halk zaten yıllardan beri yoksulluktan ve açlıktan dolayı yerlerde sürünüyor. Kendilerini böyle açlık sebebiyle yerlerde süründüren başkanları öldüğü için mi ağlayıp yerlerde sürünecekler? Bana hiç gerçekçi ve samimi gelmiyor. Belki "bir diktatör Kim gitti ama yerine başka Kim geldi; biz yine yoksulluğa ve açlığa mahkûm ve özgürlükten yoksun yaşamaya mecburuz!" diye düşündükleri için böyle ağlıyor, yakınıyor, yerlerde sürünüyorlardır.

Ülkenin demokratik halk cumhuriyeti olmasından dolayı yoksulluktan ve açlıktan kaburgaları ortaya çıkan insanlara yöneticileri belirleme hakkı mı verilecek? Başkanın tosun gibi oğlu ne güne duruyor? Başkan onu boşuna mı beslemiş?

Başkanın üç oğlu olmasına rağmen en küçük oğlunu yerine büyük halef tayin etmiş. Demek ki onun daha kabiliyetli ve becerikli olduğunu düşünüyordu. Suriye'nin eski başkanı Hafız Esed de yerine küçük oğlu Basil'i halef tayin etmişti ama onun feci bir kazada hayatını kaybetmesi üzerine saltanat büyük oğlu Beşşar'a kalmıştı. Yine halka kalmamıştı. Zavallı halk bugün özgürlüğünü ve meşru haklarını talep ettiği için de her gün Beşşar'ın askerlerinin kurşunlarına hedef oluyor.

Kuzey Kore Cumhurbaşkanı hayatını kaybedince herkes gibi ben de merak ettim bu adam Kim'miş diye? Özellikle ilgimi çeken bir şey oldu. Adam uçağa binmekten korkuyormuş. O yüzden uzun mesafeli yolculukları trenle yapıyormuş. Kalp krizi onu trende yakalamış. Gerçi trende ölmeseydi yatağında ölecekti. Çünkü ölüm gelip bir yerde mutlaka yakalıyor.

Büyük halef tayin ettiği oğlunun doğum tarihiyle ilgili notlarda "ya 1983'ün sonunda, ya da 1984'ün başında doğmuştur" deniyor. Mucibi hayret bir şey, bir devlet yöneticisinin oğlunun doğum tarihinde tereddüt mü olur? Adam oğlunun doğum tarihini kütüğe kaydettirmeyi unutmuş mu? Yoksa biraz geciktiği için nüfus idaresinden ceza alırlar diye korkmuş da geç bir tarihe mi yazdırmış? Gerçi bu çocuk doğduğunda cumhurbaşkanlığı makamı henüz dedesindeymiş ama aile boyu saltanat sürdürdükleri için herhalde nüfus idaresinden böyle bir ceza isteme cesareti gösteremezlerdi.

Netice itibariyle diktatör öldü ama Kim'lerin saltanatı sona ermedi. Şimdi daha yirmi yedi yaşında Kuzey Kore sistemine göre korgenerallik rütbesine sahip oğul Kim koltuğa oturdu. Bakalım halkıyla barışık bir yönetim kurabilecek mi yoksa o da babası ve dedesi gibi halkın sırtında boza pişirmeye mi devam edecek?

YENİ AKİT