Kim daha Kemalist?

Mümtazer Türköne

BDP mi, yoksa CHP mi? Ben bu soruya tereddütsüz 'tabii ki BDP' cevabını veriyorum. CHP, Kılıçdaroğlu ile birlikte geleneksel Kemalist çizgisinden uzaklaşıyor.

BDP ise katı biçimde bu ideolojik istikameti sürdürüyor. Kemalizm dediğimiz, 1930'lu, 1940'lı yılların tek partisinin ideolojisi. Laik, tepeden inmeci ve modernleşmeci bir ideoloji. Bu ideolojiye biraz da anti-emperyalizm sosu eklemeniz gerekiyor. Farklı düşüncelere, özellikle demokrasiye geçit vermeyen totaliter bir cendere ortaya çıkıyor. BDP'nin ideolojik öğretisini bir Kürt aydınlanması olarak okurken, karşınıza tam olarak bir Kürt Kemalizm'i çıkıyor.

Kemalizm, bir ideolojik omurga olarak ortak paydayı oluşturduğuna göre 2011 seçimleri için CHP-BDP ittifakı pekâlâ mümkün. BDP'nin çok fazla ilkel Sovyet kurgusu kokan Stalinist solculuğunu biraz yumuşatır, CHP'yi de sola doğru açılan gerçek bir sosyal demokrat parti haline getirirseniz; evrensel solun temel insan hakları, yoksuldan ve eşitlikten yana olma gibi idealleri iki partinin birleşmesinden yeni bir sentez üretebilir. BDP'nin CHP ile ittifaka girecek ölçüde mutasyon geçirmesi, CHP'nin eski alışkanlıklarından vazgeçip hep hızını kesen arkasındaki ağır yüklerden kurtulması Türkiye için gerçek bir kazanç olmaz mı?

Merkez Medya'nın CHP'ye verdiği destek tehlikeli. AK Parti'nin sekiz yıllık iktidarı ve Türkiye'nin sağladığı siyasî istikrarla kazandıkları siyasî rekabetin içeriğini değiştirdi. CHP'nin 'yapıyormuş gibi' değil, gerçekten değişmesi lâzım. Medya manipülasyonları CHP'yi bir proje olarak şişirirken köklü değişim ihtiyacını geçiştiriyor. Medyadan destek verenlerin hiçbiri, sol ideolojinin künhüne vâkıf değil. Ortada dolaşan 'üçüncü yol' ve 'yeni CHP' gibi sözler, son otuz senede Avrupa solunun tükettiklerine bile vâkıf olmadıklarını gösteriyor. Kılıçdaroğlu'nun Diyarbakır'da Kürt sorunu hakkında söylediklerinin romantik laflar olmanın ötesinde çözüm gücü yok. Kürtçe eğitim ne olacak? CHP'nin günün ihtiyaçlarına uygun ideolojik dönüşümünü gerçekleştirecek birikim ve ufuk tek kişide var. O da halihazırda AK Parti hükümetinde Kültür Bakanlığı görevini sürdürüyor.

Baykal'ın kendi tarzında Kılıçdaroğlu'na karşı yürüttüğü karşı kampanya, tam olarak kırılmanın formülünü gösteriyor. Kılıçdaroğlu Diyarbakır'ı dolaşırken Baykal bu şehrin antitezi olan Doğu Karadeniz sahillerine geliyor. CHP'nin içeriği belirsiz yeni arayışlarına karşı Baykal'ın direnci, potansiyel gelişmeler hakkında ipucu veriyor. Baykal partideki kemikleşmiş statükoyu, yani 1940'ların CHP'sini savunuyor. Statükoyu savunurken söylediği 'Türkiye buralara CHP'nin ilkeleriyle geldi' sözü, tarihen yanlış olmakla birlikte anahtar bir kelime. Baykal'ın sahip çıktığı ve yeni lider kadrosunu vazgeçmekle suçladığı 'eski fikriyât' aslında BDP'de yaşıyor: Kürt Kemâlizm'i olarak.

2011 seçimlerinde rekabetin içeriğini dört parti belirleyecek. Dört harften kaç kelime üretebilirsiniz? Mantıklı olan bütün kelimelerle, seçimden sonra oluşacak siyasî yelpaze şeklini alabilir. Bir CHP-BDP ittifakı, MHP'nin baraj üstünde kalmasını garantilemesi demek. Benim öngörüm, CHP'nin yeni kadrosu ile estirdiği rüzgârdan, 2007'ye göre oyunu birkaç puan artırmış olarak seçimden çıkmak. Bu başarı tam tersine AK Parti'nin alacağı oyu artırabilir, olan MHP'ye olabilir. Şiddetin olmadığı şartlarda gidilecek seçim BDP oylarında erime anlamına gelecektir. BDP, Kürtler için devlete karşı bir antitez. Tez, açılımlarla değişince bu antitezin de kaybetmesi kaçınılmaz. CHP, yeni lideriyle parti omurgasını budama işini seçimden önce hallederek önünü açtı. Ancak CHP, önümüzdeki mahalli seçimlerde varlık gösterebilir.

CHP'nin şu 'budama' işini ciddiye alması lâzım. Medya desteği sadece makyaj demek. Formül basit: Kemalizm'in kurumuş dallarını budadığınız zaman gerçek bir kitle partisi haline gelme şansı mevcut. Sonra belki BDP de Kemalizm'in safralarından kurtulma yoluna girebilir. m.turkone@zaman.com.tr

ZAMAN