Kılıçdaroğlu’nun Suriye Sorununa Çözüm Formülü!

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Suriye analizi zatı muhteremin tereyağından kıl çeker gibi sorun çözme yeteneğini ortaya koyarken, “demokrasilerde çare tükenmez” sözünü doğruluyor!

HAKSÖZ-HABER

Bugünkü Taraf gazetesinde Kemal Kılıçdaroğlu’nun bazı açıklamaları yayınlandı. Hayko Bağdat’a röportaj veren Kılıçdaroğlu Ermeni meselesinden Mustafa Sarıgül’ün partiye kabulüne, ruhban okulundan başörtülü vekillere, çözüm sürecine dek pek çok konuda epeyce bir şey söylemiş.

Doğrusu Kılıçdaroğlu’nun sözlerinin büyük bir bölümü “ne yardan geçerim, ne serden” mantığıyla sarfedilmiş tipik politikacı kıvraklıklarından ibaret ifadeler. Ne partisinin siyaset geleneğiyle uyumlu, ne iç tutarlılık içeren, sadece ve sadece günü kurtarmaya yönelik konjonktürel çalım atma çabaları. Röportajı olurken bir kere daha Türkiye siyasetinin klasik hastalığını yansıtan “herkesi kucaklama” durumu ile karşı karşıya olduğunuz hissine kapılıyorsunuz.

Kılıçdaroğlu’nun sözleri arasında gezinti yapmanın çok gereksiz ve de sıkıcı bir tur olacağı açık ama Suriye konusunda sarfettiği sözler üzerinde bir parça durmayı hak ediyor. Röportajın bu bölümünü alıntılayalım:

“… Suriye meselesine gelirsek, Esad’a bakışınız nedir?

"Benim bakışım şu; hiçbir lider kendi ülkesinde halkına baskı yapamaz. Her liderin bir görevi vardır, olmak zorundadır. Bu görev kendi ülkesinde demokrasiyi geliştirmek, kökleştirmek, derinleştirmek ve özgürlük alanlarını genişletmektir. Kadın-erkek eşitliğini sağlamaktır. Din-devlet işlerini birbirinden ayırmaktır. Liderlerin varlık nedeninin bu olması gerekir. Esad bunları yapıyorsa iyi bir liderdir, yapmıyorsa iyi bir lider değildir. Türkiye’nin Suriye politikasının yanlış olduğuna inanıyorum."

Niye?

"Suriye’nin iç işlerine müdahale doğru değildir. Türkiye, radikal İslami gruplara, El-Kaide, El-Nusra gibi örgütlere destek vererek, eğitip, eline silah verip, cebine para koyup Suriye’ye gönderip, “Git orada kardeşini öldür” diyen bir ülke olmamalıdır. İtirazımız bu noktadadır. Eğer Türkiye bu konuda daha sağlıklı, daha tutarlı bir politika izleyebilseydi, Suriye’deki iç savaş çoktan sonlandırılabilirdi. Bugün radikal unsurların Suriye’de etkin konumda olmalarının tek nedeni Türkiye’nin onlara verdiği destektir. Bu, Türkiye’nin uluslararası arenada da meşruiyetinin sorgulanmasına yol açabilir."

Nasıl harika değil mi? O ne müthiş analiz öyle? Zatı muhteremin objektif değerlendirme ve kapsamlı çözüm yeteneği şapka çıkarttırır!

Neymiş, eğer Esad bir lider olarak Sayın Kılıçdaroğlu’nun sıraladığı işleri yapıyorsa iyi bir lidermiş, yapmıyorsa iyi bir lider değilmiş! Sizin aklınıza da şu soru takılmıştır herhalde: acaba Kılıçdaroğlu’na göre yapıyor mudur, yapmıyor mudur? Cevabı uzun uzun düşünmeye gerek var mı? Tabi ki yapıyordur! Daha ne yapsın? Kadın-erkek ilişkilerini geliştirdiği açıktır. Din-devlet işlerini birbirinden ayırdığı kesindir.

Ülkesinde demokrasiyi geliştirmek, kökleştirmek, derinleştirmek hususunda belki biraz zorluk çekiyordur ama yine de elinden geleni yaptığı barizdir. Hiç şüphe duymamak gerekir ki,  başta Türkiye olmak üzere birtakım emperyalist güçlerin dış müdahaleleri, fitneleri, silahlı teröristleri desteklemesi gibi yanlışları olmasa çok daha iyi derinleştirecektir Sayın Esad ülkesinde demokrasiyi!

Ne güzel değil mi, yaklaşık 3 yıllık “Suriye sorunu”nu bundan daha özlü anlatabilecek bir lider bulunabilir mi?

Üstelik çok da cesur ve gerçekçidir kendisi! Suriye sorununun kısa, net ve kesin çözümünü açıkça ortaya koymaktadır. “Kessin Türkiye radikal İslami gruplara desteği, Suriye sorununun çözüldüğünü göreceksiniz” diye hem uyarmakta, hem de bir tür müjde vermektedir. Biz de buradan tekrar edelim: Kılıçdaroğlu’nun Suriye’de iç savaşı sonlandırma formülü karşısında dehşete düşmemek mümkün değil. O ne cin fikir, o ne keskin zeka ürünü çözüm önerisi öyle! 

Yorum Analiz Haberleri

“İsrail neden bir haydut devlettir?”
CHP ile laiklik anlayışınız farklı, peki Anıtkabir anlayışınız aynı mı?
Siyonizm Batı'nın çöküşünü hızlandıracak
Siyonistlerden dost olmaz, ne Kürtlere ne de bir başkasına
“AB İsrail’i daha ne kadar koruyacak?”