Kılıçdaroğlunun Kürtlüğü Aleviliği

Bejan Matur

Mahatma Gandhi bir Hintli olarak doğdu. Hukuk tahsili yapmak üzere gittiği İngiltere'de çizgiyi geçerek bir İngiliz'e dönüştü.

Gördüğü birinci sınıf eğitimin, ona bir sınıf sağlamadığını Güney Afrika'da öğrendi. Orada maruz kaldığı ırkçılıktan sonra, geçtiği çizgiyi, ikinci defa geçmeyi göze alarak ülkesine döndü. Hint kimliğini kurmak, inandığı değerler uğruna ölmek üzere. 'O Ram' son sözüydü. Bir Hintli olarak başladığı yerde öldü.

Son nefesinde adını andığı Tanrısı, cömertliğini esirgemeyerek, onun uzun yolculuğunu insanlık için bir hakikat abidesine dönüştürdü. Bugün bütün dünyada haktan, hukuktan, hakikatten söz eden herkesin referansı devamla Gandhi'nin mücadelesidir.

Çelimsiz, zayıf hali ve elinde sopasıyla uzun yürüyüşe çıkan Gandhi, başka türlü bir gücün de mümkün olduğunun kanıtıydı.

Gandhi'nin yaşam pratiği şunu göstermişti; dünyayı değiştirmenin yolu çizgiyi iki defa geçmektir. Yeni olan 'çoğullaşmayla' mümkün çünkü. Dünyaya kendi değerlerini taşımadan, dünyadaki değerlerle buluşmadan, sadece yerellikle oluşturulan düşünce folklorun dar dünyasında kalır. Bu şiirden resme, sinemadan mimariye böyledir. Siyasette de aynı kural işler. Dünya değerleriyle buluşamayan siyasetçi, halkını dünyadan mahrum bırakır.

Siyasette yeni olana işaret eden de, bu heyecan verici melezliktir. Referans alınacak bir 'ilk yer' unutulmadan tabii. Mevlânâ'nın pergel örneğini hatırlayın; ucu bir yeri referans almayan arayış, ancak savrulmak anlamına gelir.

Çizgiyi ikinci defa aşabilme cesaretini gösterenler bu nedenle takdiri hak ediyor. Değişimi onlara borçluyuz çünkü.

Kemal Kılıçdaroğlu'nun yarattığı heyecan malum. CHP'de diriliş gibi gösterilen bu gelişme şunu gösteriyor; toplumda ciddi bir değişim talebi var. Tepede bildiğimiz enstrümanlara yem olacak bu değişim talebi, belli ki öncelikle tabandan geliyor.

Şimdi soru şu olmalı; bu samimi heyecanın içeriğini doğru oluşturmak mümkün mü? Ve daha da önemlisi, Kılıçdaroğlu'nun bu taleplerin vitrinine uygun görülmesi neye tekabül ediyor?

Kılıçdaroğlu'nun, bakanda vicdan yaratan mazlum görüntüsü, babalarımızı andıran bizden hali, siyaset için bir merhamet avantajı sağlayabilir. Biraz Ecevit, biraz Anadolu'daki mazlum memur, işçi baba, biraz sempati. Ama o kadar! Çünkü konuşmaya başladığı an işaret ettiği referanslar CHP'nin klişe referansları.

Kılıçdaroğlu'nun yeni bir siyasi figür olarak algılanmasına neden olan özellikleri; Kürt Alevi olması. Tehcirden kurtulmuş Ermeni anne ihtimali ise fazladan avantaj!? Mazlum ve mağdur olan kesimleri sadece biyografisiyle bu kadar kuşatan biri daha önce çıkmadı.

Ama ne yazık ki bu haliyle, halktan/mazlum karizmasının gerisine sığınan ilişkilerin sorgulanmasının önünde masum bir paravan olacak gibi.

Onda yeni olan tek şey; aranan vitrine sahip olması. Vitrin olmak dışında, kendi değerlerini sahiplenen biri olarak konuşmuyor çünkü. Veya konuşamıyor! Ne Kürtlüğü belirgin, ne de Aleviliği. Aslında bu haliyle, Cumhuriyet'in gadrine uğramış Kürtlükten ve Alevilikten geriye kalanı gayet iyi temsil ediyor!

O halde şunu sormaya hakkımız olmalı; devşirme olmaktan gocunmayan, içinden geldiği kültürü aslında temsil etmeyen Kılıçdaroğlu'nun Kürtlüğü ve Alevliği neden vitrinde?

Kürt/Alevi mağdurluğundan rejime taze kan devşirmeye belli ki ihtiyaç var. Umarız Kılıçdaroğlu Ergenekon'u aklama tezgâhının aracı olmaz. Onun vitrininde kendini temize çekmek isteyen derin ilişkilerin varlığı sır değil çünkü.

Gandhi olmayı hak etmek için Kılıçdaroğlu'nun daha önce geçtiği çizgiyi ikinci defa geçmesi gerekir. Yani terk ettiği Kürtlüğe ve Aleviliğe geri dönmesi. Ama hiç kolay değil.

Çizgiyi ikinci defa geçemeyen birine, geçmiş gibi davranmak da bizdeki siyasetin sahteliği. O yüzden bu topraktan gerçek kahramanlar çıkamıyor. b.matur@zaman.com.tr

ZAMAN