Kılıçdaroğlu haklı

Abdurrahman Dilipak

Baykal da, Kılıçdaroğlu da, Sav da haklı. Onlar Ergenekon’un avukatlığını yapmak zorundalar.

ADD ve ÇYDD de öyle. Çünkü Kemalizm tam da işte böyle bir şeydir..

Birilerinin aklı karışık. “Eskiden Kemalizm diye bir şey yoktu, Atatürkçülük vardı” diyorlar. “Türkün dini Kemalizmdir” diye TDK sözlüğüne madde yazan benim babamdı sanki!

Kemalizm dedikleri şey, Osmanlı’daki, İngiliz, Fransız, Alman hayranlığının, muasırlaşmak adına batı misyonerliğinin truva atı hükmündeki İttihat Terakki’nin devamıdır.. 2. Cumhuriyetle birlikte İttihat Terakki’nin askerî kanadı yönetimi ele geçirdi ve Siyonistlerle birlikte yoluna devam etti.

Maksat Osmanlı’yı ve İslam birliğini parçalamaktı, bunu da başardılar.. Laiklik de, ulusçuluk/ulus devlet projesi de bu politikanın bir aracı idi. Bütün darbeler bunun için yapıldı.

Darbeci gelenek Osmanlı’dan başlar.. Cumhuriyet döneminde de devam eder..

Derin devlet Mustafa Kemal’in eseridir.. Yasama, yürütme ve yargı “Tek Adam (Monark)”a bağlıdır.. Mustafa Kemal’in ruhu ve misyonu, daha sonra CHP’ye geçmiştir. Mustafa Kemal CHP’nin şahsı manevisinde mündemiçtir. Onun için parti programı Anayasanın başlangıç maddesi yapılmış, sivil, resmi, asker, öğrenci, imam, herkesin bu ilkelere gönülden, sadakatle bağlı olduğuna dair yemin etmesi istenmiştir. Onun için bu partinin adında “Cumhuriyet” vardır. Çoğunluğu temsil eden bir azınlık partisidir CHP.. Beyaz Türklerin partisidir.. Bu hali ile gerçek bir Cumhuriyeti değil, “Monarşik bir Cumhuriyet”i temsil eder!

Bu zihniyete göre, ideal seçim sistemi, tek parti, açık oy-gizli tasnif sistemidir.. Normal yönetim biçimi, olağanüstü hal ve örfî idare rejimidir. Yarı militer bir rejim. Arzulanan yargı, İstiklal Mahkemeleri modelidir. Basın özgürlüğünde esas “takriri sükûn” kafasıdır.. Sivil toplum, “başı bozuklar ordusu”dur. Olması gereken, Musolini’nin terbiye diktatörlüğünde olduğu gibi, “yavru kurt rejimi”dir.. İdeal vali Nevzat Tandoğan’dır mesela..

Muhalefet yoktur. Karşı görüş için reva görülen tek ceza vardır; tenkil, tedip, tehcir. Bunun ne olduğunu görmek için bakınız Dersim, bakınız varlık vergisi vakası..

Bu mantıkla, din TSE damgalı hale getirilmek, reforma gidilerek, ahkam ayetleri Kur’an-ı Kerim’den ayıklandıktan sonra, yerine Nutuk’tan parçalar eklenmek istenmiştir..

CHP’liler, CHP’nin ne idüğünü öğrenmek istiyorlarsa, Cumhuriyetin 10. Yıl Albümü (Böyleydi Böyle oldu) ile, 15. Yıl Albümü (Cumhuriyetin şeref kitabı)ne bakabilirler. (Tabii bulabilirlerse) Mustafa Kemal’in sistem içinde yerini öğrenmek için ise “Türkün yeni amentüsü”, “Yeni Mevlid” ve Osman Nuri Çerman’ın “Dinde Reform” projesine bakabilirler.. Meraklıları için namı diğer Tekin Alp olan Moiz Kohen’in “Kemalizm” kitabına bir göz atınız!

İşte darbelerle korunmaya çalışılan düzen bu düzendi..

“Kemalistler içeri atılıyor” diye yaygara yapanlar, önce Kemalizmin ne olduğuna, Kemalizm adına ne yapıldığına bir baksınlar..

Camileri ahır yapanlar kimlerdi? İmam-Hatipler ve Kur’an kurslarının kapısına kilit vurmaya kalkanlar kimlerdi? Başörtüsü zulmüne çanak tutanlar kimlerdi? Toplumu fişleyenler, aynı ülkenin çocuklarının kanları ve gözyaşları üzerine kendilerine iktidar ve servet üretenler kimlerdi?

CHP 4+4+4 konusunda Anayasa Mahkemesi’ne gidecekmiş. İyi olur. Gitmezse gönlümüz kalır. Bu konunun daha konuşulup, tartışılması gerek ki, CHP’nin ne olduğu ve bunların niyetleri daha iyi anlaşılsın. Millet gerçeğin farkına varsın da güner altında kalan kar gibi erisin..

CHP kendini Kuva-yı Milliye’nin devamı sayıyor. Hadi oradan, rol gasbı olur böyle bir iddia.. Kaldı ki Kurtuluş Savaşı için doğuya ilk giden Mustafa Kemal değil, Kazım Karabekir. Mustafa Kemal’i Samsun’a gönderen de Padişah! Mustafa Kemal de İstanbul’dan gizlice gitmedi Samsun’a. Çıkışında pasaportunda İngiliz mührü var. Samsun’a gelişinde ilk görüştüğü de bir başka İngiliz.. Rawlingson diye biri. Gemide bir de bir İngiliz ajanı vardı üstelik..

Mustafa Armağan bir de “Kızıl Pençe” örgütünden söz ediyor yeni çalışmasında. İçinde tetikçiler, İstiklal Mahkemesi üyeliği yapmış Kılıç Ali gibi operasyonlarda kullanılan kişiler, Ekrem Baydar gibi emniyet müdürleri olan bir derin yapı bu. Yani Mustafa Kemal’e bağlı özel bir teşkilatlanma. “Yukarıdan aşağı doğru polisin ve askerin içine doğru uzanıyor. 1923 meclisinde asker kökenlilerin sayısı 60 civarında. Meclis’e Genelkurmay’ın karargâhı benzetmesi yapılıyor. İstedikleri operasyonları yapıyorlar, kanun çıkacaksa çıkarılıyor, muhalifler bastırılıyor. Düşünün, 1925’te TBMM’de Halit Paşa vuruldu. Karabekir, kendisine suikast düzenleyenin, kitaplarını yaktıranın, bazı örtülü operasyonların Kızıl Pençe adını verdiği bu örgüt tarafından gerçekleştirildiğini ana hatlarıyla aktarıyor. Karabekir, “İstanbul Valisi ve Emniyet Müdürü, hem İsmet Paşa’nın başbakan olduğu hükümetin, hem de gizli Kızıl Pençe teşkilatının emrindeydiler. Buna doğruca Gazi emir verir, Meclis Başkanı Kazım (Özalp) Paşa ve Kılıç Ali gibi en güvendikleri adamlar vasıtasıyla hükümet mekanizması gizli oyunlara başlardı” diyor. Kızıl Pençe’yi yöneten belli.. Cumhuriyetin ilk derin yapısı bu. Kızıl Pençe’den Ergenekon’a uzanan bir çizgi var. Şimdi CHP’nin niçin Ergenekon’un avukatlığını yaptığı anlaşıldı mı?

Selam ve dua ile.

YENİ AKİT