Kıbrıs’a Yakışan kumar mıdır?

Ahmet Varol

KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat, Kur’an kurslarının Kıbrıs’a yakışmadığını ileri sürmüş.

Bu açıklamasını, Kıbrıs Öğretmenler Sendikası kabadayılarının izinli olarak hizmet veren bir Kur’an kursunu basması, öğretmen ve öğrencileri dışarı çıkarıp kapısına kilit vurması üzerine çıkan tartışmalarla bağlantılı olarak yapmış. Aynı sendika bir kumarhaneyi modern adıyla casinoyu bassaydı, içerideki kumarcıları ve çalışanları dışarı çıkarsaydı sonra da “bu kumarhaneler bizim gençlerimizin ahlâkını bozuyor” diyerek kapısına kilit vursaydı acaba Talat “Kıbrıs’a kumarhaneler yakışmıyor!” der miydi?

Talat aslında Kıbrıs’a değil kendine neyin yakışıp neyin yakışmadığını söylemiş. Ama onu cumhurbaşkanlığı makamına oturtan oylardan cesaret alarak kendini Kıbrıs’la özdeşleştirme cesareti göstermiş. Biz ise Kur’an kurslarını kendine yakıştıramayıp da kumarhaneleri çok iyi yakıştıran zihniyetin, ahlâkî ve manevî değerlerini Kur’an’dan alan halkımızın uğrunda birçok can verdiği Kıbrıs’a yakışmadığını düşünüyoruz.

Ben, değişik vesilelerle Kıbrıs’ı ziyaret ettim. Bazılarında Lefkoşa’da kaldım. Ama bütün seyahatlerimde mutlaka Türkiye’nin Akdeniz sahillerine bakan güzelim Girne’yi de ziyaret ettim.

Ne yazık ki o güzel Girne şehri kumarla, kumarhanelerle kirlenmiş. Beşparmak Dağları eteğindeki boğazdan Girne’yi aştığınızda karşınıza çıkan reklam tabelalarıyla kumarhanelerin rüzgârı suratınıza çarpmaya başlıyor.

Önceleri Girne’ye gittiğimde şehrin bayağı kenar semtinde yer alan bir otelde kalıyordum. Buranın kumarhanesi yoktu. Müşterilerinin tamamına yakınını Girne’ye dinlenmeye gelen yaşlı, emekli İngilizler oluşturuyordu. Benden başka en fazla bir veya iki tane daha Türk müşterisi oluyordu. İngiliz ihtiyarların bazıları bastonlarıyla geliyordu. Hiçbirinin kumarla ilgisinin olmadığı ve sadece tatile geldikleri belliydi. Geçen yıl gittiğimde oranın da kumarhane açtığını gördüm. Bu yıl orda kalmadım. Ama artık Girne’de doğru düzgün bir otel aradığınızda kumarhanesi olmayan bir yer bulmanız mümkün değil. Bari şehir merkezinde bir otel tercih edeyim diye düşündüm.

Bir taksiye binip “beni şu otele götür” dediğinizde girişe yaklaştığında mutlaka “otel mi casino mu?” diye soruyor. “Arkadaş benim casinoyla ne alakam olabilir? Hadi sakalımızdan bir anlam çıkaramadın, en azından senin taksine binerken besmele çektik, koltuğa oturunca biniş duası okuduk. Bunları da mı dikkate almadın?” Ama adamın dilinde bir refleks haline gelmiş, sormadan edemiyor.

Bütün dünya artık kumarı yasaklıyor. KKTC ise yeni kumarhaneler açılması için teşvikte bulunuyor. Özellikle Girne’de neredeyse otellerin adları casino ile özdeşleşmiş. Girişleri tamamen farklı, birbirleriyle doğrudan bağlantıları yok; ama oldukça rencide edici. Ne var ki bizim gibi çalışmalarıyla bağlantılı olarak veya sadece turistik amaçlı ziyarette bulunanların sayısı çok değil.

Sadece kumar mı? Girne’de iskelenin arkasında kale önünde yer alan mıntıkada tarihi bir cami var. Her tarafı içkili lokantalarla, eğlence yerleriyle kuşatılmış. Hemen camiye bitişik binalarda içkili eğlence yerleri var. Namaz kılmak için camiye giderken hangi sokağı kullanırsanız kullanın, daracık alanda en az beş tane içkili eğlence yerinin önünden geçiyorsunuz. Camiye çıkan tüm sokaklarda içkili eğlence yerleri ve lokantalar sırayla dizilmiş. Ezan okunurken, cemaatle namaz kılınırken bile dışarıda müzik yayını kesilmiyor. Hemen bitişiğindeki duvarın üstünde bahçeli bir içkili lokanta var. Cemaat içeride namaz kılarken adamlar bahçede hoparlörle müzik yayını yapıyor. Hocanın Kur’an tilavetini mi dinleyeceksin yoksa dışarıdan gelen ve bazen hocanın sesini de bastıran bol aşklı müzik yayınını mı? Zaten şehrin en kalabalık merkezi kısmında tek cami olmasına rağmen toplam bir saf bile çoğu zaman dolmuyor. Hoca da bir saflık cemaati arkasına alarak kalkıp, “hiç olmazsa cemaat vakitlerinde şu müzik yayınını kesin” deme cesareti gösteremiyor. Bakarsın Talat “bu camiler Kıbrıs’a yakışmıyor” diye çıkış yapabilir.

Soruyoruz şimdi, Kıbrıs’a yakışan kumar ve içki midir? Şunu burada bir kez daha ifade edelim ki beyinlerin işgali toprakların işgalinden daha tehlikelidir.

Kur’an öğretimiyle ilgili olarak Kıbrıs’ta karşımıza çıkan anlayışı sorgularken Türkiye’deki gerçeği görmezden mi geleceğiz? Haftalardan beri Mazlum–Der, Kur’an öğretiminde 12 yaş sınırlamasının kaldırılması için imza kampanyası yürütüyor. Halkının yüzde doksan dokuzu Müslüman olan bir ülkede Müslümanlar, kendi dinlerinin temel kitabını çocuklarına onlar 12 yaşına gelmeden öğretemiyorlar. Yasak! Böyle yasak nasıl olur? “Açılım” cesareti Kur’an öğretimi ve başörtüsü önündeki yasaklar karşısında ne zaman kendini gösterecek?

VAKİT