Yasin Aktay, Yeni Şafak’taki köşesinde yayımlanan bugünkü yazısını (25 Eylül 2019) Mısır’daki gelişmelere ayırmış.
Bir önceki yazısında da aynı konuyu işleyen Yasin Aktay, Sisi için çanların çalmaya başladığını ifade etmişti.
Yasin Aktay yeni yazısında ise darbeci Sisi’nin toplumun birçok kesiminde tepkiye yol açan tutum ve icraatlarına dikkat çekerek gerek darbe mağduru İhvan ve Sisi karşıtlarının, gerekse de Mursi ve İhvan karşıtlığı paydasında bir zamanlar Sisi despotuna yeşil ışık yakan birçok oluşumun gelinen noktada Sisi’nin gitmesi fikrinde mutabık kaldığını söylüyor.
Yasin Aktay’ın bahse konu yazısı şöyle:
Sisi, Mısır İçin Ciddi Bir Güvenlik Sorunu
Mısır’da geçtiğimiz Cuma gecesi bir maç sonrası başlayan gösteriler Trump’ın favori diktatörü için çanların çalmaya başladığını gösteriyor. Başladığı günden bu yana her gün biraz daha artarak devam etmekte olan gösteriler giderek 25 Ocak 2011 Devrimi’ni gerçekleştiren toplum kompozisyonunu tekrar bir araya getirmiş bulunuyor. Liberalinden İslamcısına, sosyalistinden en apolitik gençlik akımlarına, işçisinden memuruna, hatta artık askerine kadar herkesin ittifak ettiği bir husus haline gelmiş durumda Sisi’nin gidişi.
Bir ordu müteahhidi ve aynı zamanda bir film aktristi de olan Muhammed Ali’nin İspanya’dan yaptığı video yayınları ve çağrıları aslında epey zamandır birikmiş olan büyük bir hıncı ateşleyen bir kıvılcım görevi görüyor. Yoksa Mısır’da Sisi karşıtlığı giderek toplumsal bir konsensüse dönüşmüş bulunuyor, ama yıllardır örülmekte olan yüksek ve kalın korku duvarları insanların muhalefetine hiçbir alan bırakmamış durumdaydı.
Muhalefeti aklından bile geçirenin hemen hapsi boyladığı veya ülkeden kaçmak durumunda kaldığı bir ülke haline gelmiş durumda Mısır. Seçimlerde başkan adayı olanlar, başkan adayı olmayı aklından geçirenler veya isminden başkan adayı olma ihtimali olduğundan bir şekilde söz edilenler bile hemen tutuklanıp hapse konuluyordu. Halen son seçimlerde bu tasnife girenlerden epey tutuklu var. Mesela birisi eski Genelkurmay Başkanı Sami Annan. Ordu içinde çok büyük saygınlığı olan Annan’ın başkan adayı olmayı başarabildiği taktirde kazanmasına kesin gözüyle bakılıyordu. Şimdi Annan’ın ordu içindeki taraftarlarının da Sisi’ye karşı halk hareketini desteklediği açığa çıkmış bulunuyor.
Sisi darbeyi Muhammed Mursi’ye karşı yaptı ve ilk etapta hedefi İhvan oldu, ancak zamanla toplumun bütün kesimlerini kendisine potansiyel tehdit olarak gördüğü için düşmanlarını da arttırdı, o kadar ki, kendisine darbede destek vermiş olanlardan bile yanında neredeyse kimse kalmamış durumda.Bunda Sisi’nin idare tarzının alabildiğine akıl-dışı ve ülkenin bütün devlet teamüllerini de, çıkarlarını da yok sayan şımarık tutumunun büyük etkisi var.
Bir devlet adamı vakarına hiçbir şekilde yakışmayan idare tarzı kendisini giderek kendi devleti için büyük bir güvenlik sorunu haline getirmeye başlamış durumda. Uluslararası ilişkilerde tek başına aldığı kararlarla Mısır’ın geleceğini ipotek altına alan yollara girdi. Bu ilişkilerde Mısır’ın çıkarlarını gözetmek yerine tamamen kendi kişisel iktidarını sağlama almayı hedefleyen Sisi, bunun için gerektiğinde Mısır’ın çıkarlarını İsrail’e, BAE’ye peşkeş çekmekten geri durmadı. Bu durum Mısır’da ülkenin yararını gözeten devlet ricali açısından ciddi bir sorun olarak algılanmaya başladı.
Sisi yönetiminde Mısır günümüzün uluslararası ilişkiler sahnesinde hak ettiği ağırlığa sahip olmaktan çok uzaklaşmış, ağır insan hakkı ihlalleri ve Başkan Sisi’nin hafif davranışları dolayısıyla büyük bir imaj kaybına uğramıştır.
Varlığını borçlu hissettiği uluslararası aktörlere karşı bir “sevimli diktatör” algısını üretebilen Sisi, kendi halkına karşı ise alabildiğine despot ve saygısız. Katıldığı bütün toplantılarda tipik hitap tarzı bile bu saygısızlığın beden dilini çok iyi yansıtıyor. Genellikle kalabalık salon toplantılarında en önde oturan Sisi, kürsüye çıkıp misafirlerle yüz ve göz teması kurarak hitap etmek yerine oturduğu yerden eline aldığı mikrofonla hitap ettiği hâzirûna yüzünü dönmeden hitap etmek suretiyle onları aşağılamış oluyor.
Üstelik bu konuşmalarının tamamının içeriği her seferinde alay konusu olacak kadar laubali ve pejmürde. Muhammed Ali’nin eleştirilerine verdiği cevapla protestoları tetikleyen son konuşması da bu şekilde olmuştu. Aşırı özgüvenle “yaptım ve yapmaya devam edeceğim. Saraylar sadece Muhammed Ali için mi?” itirafını yaparken sergilediği pişkinlik bu oturma ve hitap düzeniyle birlikte halkı iyice öfkelendirmiş oldu. Halka hesap vermeyi tamamen devre dışı bırakmış olduğunu düşünen Sisi bunun da etkisiyle kibrinin ve istiğnasının doruklarına çıktığını bu hareketiyle göstermiş oluyordu..
Tabii böyle bir kibri bir ülkenin sonuna kadar taşıması mümkün değil. Hele Mısır’a çok ağır maliyetleri olan bu yönetim tarzının sonuna kadar böyle devam etmesi mümkün olamaz. Bugün Sisi’den kurtuluş sadece Sisi’nin birinci dereceden mağdur etmiş olduğu mazlum Mısırlıların bir sorunu değil. Giderek daha iyi bir ülke yönetimi arzulayan, ülkeyi layık olduğu seviyeye taşımak isteyen Mısır’ın bütün toplum kesimlerinin sorunu haline gelmiş durumda.
Zira Sisi bu haliyle Mısır için ciddi bir yük ve güvenlik sorunu haline gelmiş durumda.