KİAPın Yüksekova Olaylarını Araştırma Raporu

Hakkari'nin Yüksekova ilçesinde, 5 Mayıs 2011 tarihinde Mustazaf-Der Yüksekova Şubesi'ne yönelik gerçekleşen saldırı ve saldırgan grup arasından kimliği belirlenemeyen kişilerce ateş açılması sonucu Ubeydullah Durna'nın hayatını kaybettiği olayla ilgili K

Van Erdem-Der'de KİAP adına İsmail Almalı'nın kamuoyuna açıkladığı raporu ilginize sunuyoruz:

HAKKARİ İLİ YÜKSEKOVA İLÇESİNDE 5-6 MAYIS 2011 TARİHİNDE YAŞANAN VE BİR KİŞİNİN ÖLÜMÜNE SEBEP OLAN OLAYLARLA SONRASINDAKİ GELİŞMELERE DAİR ARAŞTIRMA-İNCELEME RAPORU

A. OLAY:

Hakkari ili Yüksekova ilçesinde 05 Mayıs 2011 tarihinde başlayan olaylarda, ilçede 2006 yılından itibaren faaliyet gösteren Mustazaflar ile Dayanışma Derneği'ne yönelik yapılan taşlı, molotoflu  ve sopalı saldırı  sonucunda Dernek Başkan Yardımcısı Ubeydullah  DURNA isimli şahsın, kimliği belirsiz bir kişinin açtığı ateş sonucu yaşamını kaybetmesi ve ardından cenaze ve taziye için ilçeye şehir dışından gelen Mustazaf-Der üyesi olduğu düşünülen şahıslarla BDP'li olduğu düşünülen şahıslar arasında ortaya çıkan şiddet olayları ve yaralanmalar ülke basınında yayınlanmıştır.

Olaylar esnasında yaşam hakkının ihlal edilmesi, Yüksekova'da toplumsal gerilimin devam etmesi üzerine bu konuda bir rapor tanzim edilmesi lüzumu doğmuştur.

B. HEYET OLUŞUMU :

Olayların bu şekilde basından duyulması üzerine; iddiaları araştırarak kamuoyunun doğru bilgilendirilmesini sağlamak ve temel insan hakkı olan 'yaşam hakkı' ile 'din ve inanç hürriyetinin korunmasına' katkı sunmak amacıyla;

KİAP (Kardeşlik İçin Adalet Platformu) olarak olay yerine bir heyet gönderilmiştir. Bu heyette, KİAP temsilcileri İsmail ALMALI, Kazım GÖKÇÜL, M. Sait SEVEN ve Recep TAŞ olayları incelemek üzere, 06 Mayıs 2011 tarihinde saat 13:45'te Van'dan hareket etmiştir.

C. İZLENİMLER :

06 Mayıs 2011 tarihinde Yüksekova'ya yapılan seyahat esnasında, yol boyunca yoğun güvenlik önlemlerinin alındığı, askeri helikopterlerle yolun kontrol edildiği heyet tarafından görülmüştür.

Yüksekova-Hakkâri yol ayrımında ilçeye girişlerin kapatıldığı bildirilerek yaklaşık 150-200 aracın bekletildiği gözlemlenmiştir. 20 asker ve 10 Özel Harekat polisinin panzer ve zırhlı araçlarla orada beklediği görülmüştür.

Orada beklerken Hakkâri valisi Muammer TÜRKER, geniş güvenlik önlemleriyle Yüksekova'ya doğru geçmiş ve onların geçişinden kısa bir süre sonra 3 zırhlı Özel Harekât polis aracı ve 3 otobüs polis ilçeye sevk edilmiştir.

Gergin bekleyiş sonrası, halk ile askerler arasında tartışma başlamış ve tartışmaya katılan bir şahsın şu ifadelerine şahit olunmuştur: "İlçeye Hizbullahçıların girmesine izin veriyorsunuz da neden bize izin vermiyorsunuz? Onlar Ladin'in uzantısıdırlar. Onları gelirken konvoyda gördük, bizlere silah gösterdiler. Neden onları aramadınız? Hizbullah ve AKP sizi korumaz, siz mümtaz bir kurumsunuz. Siz AKP'ye ve Hizbullah'a uymayın. Sizi koruyacak olan yine bu halktır. Bize derhal ilçeye giriş için izin verin. Onlar Ladin'in uzantılarıdır. İlçede yüzlerce yaralı var. Bizi bırakın".  Bunun üzerine bir astsubay; "Ne yaralısı kardeşim, provokasyon yapma. Birazdan sizi bırakacağız" diye cevap vermiş ve kısa bir süre sonra da ilçeye giriş izni verilmiştir. Biriken araçların birlikte hareket etmesiyle bir konvoy izlenimi doğmuştur. Bu sırada ilçeden hiçbir aracın gelmiyor oluşu heyetimizi endişelendirmiştir.

D. GÖRÜŞMELER:

Görüşmeler, Mazlum-Der tarafından oluşturulan heyet tarafından, önceden randevu alınmaksızın, birebir ziyaret edilerek gerçekleştirilmiştir. Ziyaretlerde sırasıyla Yüksekova devlet hastanesi başhekimi Uzman Dr. Ebru UĞURBAŞ, İlçe kaymakamı Üzeyir Aziz ÖZEREN, Mustazaflar İle Dayanışma Derneği Başkanı Abdullatif DURNA ile görüşülmüştür. Belediye başkanı Ercan BORA ve BDP il Başkanı Osman DARA ile ise, heyetin görüşme talebine olumlu yanıt verilmediğinden görüşme gerçekleştirilememiştir.

Görgü tanığı olarak da Devlet Hastanesinden 1 personel ve bir güvenlikçi, olay yerinde olduğu söylenen 2 ayrı kişi, olay yerinde hala binayı taşladığını gördüğümüz 17-18 yaşlarında 2 gösterici, öldürülen Abdullatif DURNA'nın ailesinden bir kişi ve olay sırasında orada olduğunu ve saldırıya maruz kaldığını anlatan 2 Mustazaf-Der üyesiyle görüşülmüştür. Bu görgü tanıklarıyla aşağıdaki görüşmeler yapılmıştır:

Y.D.H Baş Tabibi Uzm.Dr. Ebru UĞURBAŞ :

Ölüm olayı ve yaralılar hakkında bilgi almak için Yüksekova Devlet Hastanesine gittiğimizde hastane etrafındaki yoğun güvenlik önlemleri dikkat çekiciydi. Elli civarında robokop giysili asker hastaneyi sarmıştı. Hastanenin acil kısmından giriş yaparak, oradaki personel aracılığıyla başhekime randevu talebimizi ilettik. Kısa bir süre içerisinde randevu talebimiz kabul edildi ve kendisinin makamına geçtik.

Sorularımızla konuşmaya başlayan Başhekim, ilk olarak hastaneye saldırı olduğunu belirterek şu ifadelerde bulundu: "bize saldırdılar hastaneye geliyorlardı biz çok korktuk. Bütün personellerimiz odalarına kaçtı. Hiçbir şey anlamadık. Neden bize saldırdılar?" Heyetimizin "kim saldırdı?" sorusuna cevabı; "bilmiyorum ama herhalde il dışından taziyeye gelenler olabilir" şeklinde oldu. Heyetin "hastane personelinden yaralanan kimse oldu mu?ı" sorusuna,  "Hayır, hastane personelimizden hiç kimseye bir şey olmadı. Araya güvenlik güçleri girdi ve geri püskürtüldüler" diye cevap verdi. "Siz saldırıyı gördünüz mü?" sorusuna cevabı; "hayır, ben içerdeydim" şeklinde oldu. Heyet hastanedeki ölüm ve yaralılar hakkında bilgi sordu. Başhekim; "dünkü olayda vurulan şahıs hastanemize getirildiğinde ölmüştü. İki de hafif yaralı geldi. Onlar da ayakta tedavi edilip gönderildiler" dedi. Yaralıların hangi taraftan olduğu sorusuna, Yüksekova nüfusuna kayıtlı olduklarını ancak hangi gruptan olduğunu bilmediğini ifade etti. Yaralanmalara neyin sebep olduğu sorusuna; "buna cevap veremem. Bunu emniyet güçlerine sorun" cevabını verdi. Kendilerine teşekkür ederek odadan çıktık.

İsmini Vermeyen Güvenlikçi:

Koridorda karşılaştığımız hastane güvenlikçisine olayı sorduğumuzda; "yoğun bir kalabalık grup bu tarafa doğru taşlarla ve sopalarla geliyordu." ifadesinde bulundu. Heyet'in, "burada karşı gruptan kimse var mıydı ki buraya saldırsınlar." sorusuna; "hayır, bu taziyeye gelenler vardı ya, köyden gelip mezarlığa gittiler. Mezarlığa gitmeden burada durdular. Hastanenin duvarından atlayıp buraya doğru saldırdılar. Burada yaralıların ailelerinden bazı kimseler vardı ama o tarafa gitmediler. Onlarla karşılaşmadılar. Biz de anlamadık neden saldırdılar." cevabını verdi. Peki ondan önce yaralı yakınları tarafından onlara yönelik herhangi bir tepki verilmiş olabilir mi? diye sorduk. "Hayır. Zaten ben sonradan geldim. Öyle bir şey görmedim" dedi. Teşekkür edip ayrıldık.

İsmini Vermeyen Personel:

Aşağı katta görüştüğümüz bir personel bize taziyeye gelenlerin taşlarıyla kırıldığını iddia ettiği camları gösterdi. 2 camın kırıldığını, bir camında çatladığını gördük. Personele heyetimiz olayları sordu. Şunları anlattı: "Ziraat bankasının tam önünde olaylar oluyor ya bir şey diyemiyoruz sonuçta bir ölüm var ortada." Heyetimizin bu öldürmenin failinin kim olabileceği sorusuna cevabı: "Onu biz bilmiyoruz. Belki kardeşi vurmuş, belki de yanındaki arkadaşı vurmuş olabilir. Çünkü kurşun yakından ateş edilmiş. Uzun namlulu bir silah olsaydı mermi delip geçerdi. O yüzden yakından vurulmuştur. Adamın iç kanaması vardı, buraya geldiğinde ölmüştü zaten" oldu. "Peki, hastane olayını anlatır mısınız?"dediğimizde şu ifadelerde bulundu: "Şu anda ölen adam benim öz akrabam. Ben de odamda oturmuşum. Hepimiz din kardeşiyiz. Taziyeye gelen Hizbullahçılar buraya saldırdı. Ben de Müslüman'ım. Zaten burada hastane çalışanları haricinde kimse yoktu. Burada ne Yahudi var ne de Hıristiyan; hepimiz Müslüman'ız. Ben de Cuma namazına gitmiştim. Hala abdestliyim. Sen bana niye saldırıyorsun? Hem benim akrabam öldürülüyor, hem de sen bana saldırıyorsun." Teşekkür edip hastaneden ayrıldık.

İlçe Kaymakamı Üzeyir Aziz ÖZEREN:

Hastaneden yola çıkıp ilçeye vardık. İlçede tüm kepenklerin kapalı olduğunu gördük. Kaymakamlık binasının yaklaşık 50 metre ötesine kurulmuş olan bir polis barikatı ve onların da 50 metre ötesinde toplanan gösterici grup vardı. Polisin TOMA araçları yolu trafiğe kapatmıştı. Bizde aracımızı kaymakamlık binasının önüne park ettik. Kapıda bekleyen polisler aracılığıyla randevu talebimizi ilettik. Kısa bir beklemeden sonra Kaymakam Bey'in makamına kabul edildik. İlçe Kaymakamı'ndan öğrenmek istediğimiz ilk konu hastaneye yönelik yapıldığı iddia edilen saldırı oldu. Kaymakam Bey "böyle bir saldırının söz konusu olmadığını, acil serviste olabilen rutin gerilimlerden birinin yaşandığını, bunun da yakınlarından endişe duyanlar tarafından yapıldığını, ancak iddia edildiği gibi bir saldırının olmadığını" bildirdi. Başhekim hanımın anlattığı şekliyle, il dışından taziyeye gelenlerin yolun kenarına araçlarını park edip hastaneye saldırdıkları iddiasını sorduk. Kaymakam Bey "iddianın doğru olmadığını, hastane ile cenazenin defnedildiği mezarlığın yan yana olması hasebiyle gelen araçların orada durduğunu ve mezarlıkta dualar ettikten sonra ilçeyi terk ettiğini, ilçe dışından gelenlerin ne ilçeye girişte ne de çıkışta herhangi bir taşkınlık yapmadıklarını" anlattı. Dernek binasına yapılan daha önceki saldırıları sorduk. Kaymakam Bey olayı şöyle anlattı: "Dernek binası Cengiz Topel caddesi üzerinde ve eylemlerde kullanılan güzergâhtadır. Bu caddede daha önceleri hedef sadece Mustazaf- Der'di. Bu gün birkaç esnafın dükkânı da saldırıya uğradı. Böyle toplumsal olaylarda kim bir yeri hedef gösterse herkes oraya saldırıyor. Bu psikoloji içerisinde kimisi taş atıyor, kimisi de molotof atıyor. Başlıca üç market bir giyim mağazası yakıldı. Dünkü olayda da dernek üyesi bir kişi çatıya çıkıyor ve aşağıdakilere taş atıyor. Bu sırada aldığı bir kurşunla hayatını kaybediyor. Bu konuyla alakalı olarak kimileri devlet eliyle yapıldığını iddia ediyor. Ama bu konuda elimizde görüntüler var. Bu bizim için bir şans. Ateşin göstericiler arasından atıldığı görülebiliyor. O konuda biz rahatız. Devlet içinde bir güce mal edilecek bir durum yok." Heyetimizin yaralıları sorması üzerine, Kaymakam Bey, "yaralı iki kişinin olduğunu, durumlarının iyi olduklarını ve taburcu edildiklerini" anlattı. Ancak, "taziye için gelen Mustazaf-Der üyesi şahısların ilçeyi terk etmelerinden sonra devam eden toplumsal olaylarda, 9 yaşında bir çocuğun eline isabet eden bir kurşunla yaralandığı ve şu anda tedavisinin devam ettiğini bildirdi. Bu merminin de göstericiler arasından atılan bir mermi olduğunu anlattı." Heyetimiz tarafından, "Cuma namazından sonra sivil Cuma namazı kılan BDP'li guruba taziye için gelenlerin saldırdığı" iddiası soruldu. Kaymakam Bey, "hayır, bende o saatte oradaydım. Olayları uzaktan seyrediyordum. Ama kesinlikle dışarıdan gelen grubun herhangi bir saldırısı olmamıştır. Dışarıdan gelen heyet kıldıkları Cuma namazından sonra taşsız sopasız bir şekilde dernek binasının önüne geldiler. Sonra otogara doğru araçlarının yanına döndüklerinde kendilerini bilmez birkaç kişinin saldırısına uğradılar. Tabi karşılıklı bir atışma oldu. Burada iki kişi yaralandı. Onlar da ayakta tedavi edilerek taburcu edildi." dedi. Heyetimiz, "Mustazaf-Der üyelerinin ilçeye silahlarla geldikleri ve dönerken bazı kimselere silahlarını gösterdikleri" iddiasını sordu. Kaymakam Bey, "böyle bir şey olmadığını, cenaze için gelenlerin ilçeye gayet sakin girip sakin bir şekilde çıktıklarını, zaten Yüksekova yolundaki onca arama noktasından silahlarla geçmelerini mümkün olmadığını" söyledi. Bu tür olayların tekrar yaşanmaması temennileriyle oradan ayrıldık.

Sokakta karşılaştığımız ilk kişiye BDP ilçe teşkilatının yerini sorduk. Tarif üzerine binaya ulaştık. Kapısı kapalı ve üzerinde siyah bir bez asılıydı. İçeride kimsenin olmadığını öğrendik. Bize caddede eylemde olduklarını bildirdiler. Biz de caddeye yürüdük. Biraz ileride ateşler içerisinde bir bina gördük. Yanına geldiğimizde dumandan dolayı okunamayacak kadar siyahlaşmış Mustazaf-Der yazısını gördük. Dernek binası ve altındaki dükkânlar yakılmış ve yağmalanmıştı. Sayıları 10-15 arasında ve yaşları 13-18 arasında olan gençler hala oraya saldırıyordu. Ellerindeki taşlarla adeta binayı yıkmak istiyorlardı. Bu arada yanlarına gelen bir adam gençlere "artık taş atmayın" dedi. Gençlerden biri itiraz edecek olduğunda "tabi atacaksınız. Ancak biz izin verirsek atacaksınız. Hadi şimdi herkes dağılsın" dedi ve gençler uzaklaştı. Bizim yabancı olduğumuzu anlayanlar, bundan emin olmak için yanımıza birini gönderdiler. Bundan emin olunca da hemen etrafımız sarıldı. "Buraya neden geldiniz? Siz kimsiniz?"gibi sorular karşısında, olayları araştırmak için geldiğimizi anlatmaya çalıştık. Tatmin olmayan kalabalığa Mazlum-Der İnsan Hakları Derneği adına geldiğimizi izah etmek zorunda kaldık. "İnsan Hakları Derneği" ismini duymaları, bize karşı sert tavırlarını değiştirdi ve bize yardımcı olmaya başladılar. Kendilerine Belediye Başkanı veya BDP İlçe Başkanı ile görüşmeye çalıştığımızı söyledik. Bize, kendilerinin demokratik toplum çadırında olduklarını, istersek bizi oraya götüreceklerini söylediler. Kabul edip birlikte yürümeye başladık. Yüksek bir tepenin üzerinde Musa Anter parkında bulunan ve üzerine Abdullah ÖCALAN'IN posterinin asılı olduğu çadıra ulaştık. Ancak görüşmek istediğimiz kişilerin orada olmadıklarını öğrenerek geri döndük. Yolda yürürken gençlere o binaya neden saldırdıklarını sorduk. "bunlar iş birlikçi ajanlar" "AKP yanlıları" "bunlar Kürt düşmanı olanlar" gibi sözlerle saldırılarını gerekçelendirdiler. Gençlerden biri bize "buralarda dolaşmayın başınız belaya girer" gibi bir tehdit savurduysa da yanındaki gençlerden biri "sus konuşma bunlar bizdenler yabancı değiller. Bunlar İnsan hakları derneğinden" diyerek onu susturdu. Bizler de oradan rahatça ayrılabildik. Daha sonra Van'daki dernek yetkililerinden telefonla ulaşıp randevu almalarını istedik. Ve bu süre zarfında, hem taziye vermek hem de görüşlerini almak üzere taziye evine doğru yola çıktık.

Mustazaf-Der Şube Başkanı Abdullatif DURNA:

Heyetimizin sorusu üzerine konuşmaya başlayan dernek başkanı "Bu saldırının, 2006 yılında Yüksekova'da açtıkları dernek şubelerine ilk saldırı olmadığını bilmemizi isteyerek" söze başladı ve şunları anlattı: "Bizlere her zaman bu tür saldırılar yapılıyordu. Bizler de olaylardan etkilenmemek için derneği boşaltıp gidiyorduk. Derneğin camları kırılıyor, kapıları kırılıyor, dernek malzemelerine zarar veriliyordu. Geçtiğimiz hafta derneğe il dışından misafir gelmişti. Olay başladığında misafir tedirgin olmasın diye ağır davrandık. O arada derneğe taşlar ve Molotof kokteylleri atılmaya başlandı. Biz içeride kalmıştık. Derneğin çatısı tutuşmuş içeriye duman doluşmuştu. Ben baygınlık geçirdim havasızlıktan. Arkadaşlar beni dışarı çıkarmaya çalışıyorlardı ama bizim dışarı çıkmamıza izin vermiyorlardı. Açıkça bizi içeride yakmak istiyorlardı. Biraz zorlanarak dışarıya çıktık. Derneğin çatısı tamamen yanmıştı. Ben hastanede tedavi edildim. Geçtiğimiz hafta da biz yeniden çatıyı onarmaya çalıştık. Aşağıdan geçenler bize boşuna yapmayın biz nasılsa yakacağız diye laf atıyorlardı. Ama hem binanın mülkiyeti bizimdi, hem de derneğimizi onarmak zorundaydık. Olay günü şehid Ubeydullah hala çatıyı onarıyordu. Olaylar başlayınca ben de çıktım, bize taşlarla saldırmaya başladılar. Bir anda arkadaşımızın vurulduğunu gördüm. Yaralanmıştı ve hareket edemiyordu. Onu tutup çekmek için iki arkadaş yardıma koştu. Yaralıyı almamıza bile izin vermiyorlardı. Sonra yaralıyı aşağı indirdik. Hastaneye doğru giderken şehid oldu." Heyetimizin "sizden onlara yönelik herhangi bir taşlı veya sopalı saldırı oldu mu?" sorusuna şöyle cevap verdi: "Hayır, kesinlikle olmadı. Zaten biz alışmıştık. Şimdiye kadar elliden fazla saldırıya uğradık. Dernekte tüm saldırıların raporları var. Bugüne kadar onlara taşlı sopalı karşılık vermek şöyle dursun, tek bir incitici söz bile söylemedik." "Peki, sizin devlet tarafından desteklendiğiniz ve AKP adına faaliyetler yürüttüğünüz, bundan dolayı hedef haline geldiğiniz iddia ediliyor, ne dersiniz?" şeklindeki sorumuza; "Şimdi bir defa devlet tarafından desteklendiğimiz iddiasını hangi akıl kabul eder? Geçtiğimiz aylarda her gün Hizbullah adı altında doğuda ve batıda tüm derneklerimize ve üyelerimize yapılan baskınlar unutuldu mu? 60 yaşını geçen ve müftülük bile yapmış olan, tüm Türkiye'nin yakından tanıdığı yazar Mehmet GÖKTAŞ hoca dâhil yüzlerce gönüldaşımız tutuklanmadı mı? Buna kim inanır? Sonra AKP ile ilişkilerimiz konusunda bu güne kadar bizim dernek mensubu bir kişinin bile AKP ile ilgisi olmuş mudur? Asla, biz hiçbir partinin ne arka bahçesi nede ön bahçesiyiz. Bunlar iftiradır. Diyelim ki öyle olsun. Bu durum derneğimizin yakılmasına ve bir kardeşimizin öldürülmesine mazeret olabilir mi?" cevabını verdi. Heyetimiz "taziye için ilçeye gelenlerin bir gövde gösterisi ya da intikam amaçlayıp amaçlamadığını, araçlarında silahlarla geldikleri iddiaları hakkındaki görüşlerini sordu. Buna cevabı; "Asla biz intikam düşünmedik ve asla gövde gösterisi gibi bir düşüncemiz olmadı. Neden bizim arkadaşlarımızın taziye ziyaretlerini böyle değerlendiriyorlar. Bizim cenazemizi kaldırma ve taziye yapma hakkımızı da mı elimizden alacaklar? Bunun neresi anlaşılırdır. Gelenlerin tümü bizim dostlarımız ve kardeşlerimizdir. Bunların gelişlerinin amacı sadece güzel bir İslam geleneği olan taziye kültüründen kaynaklanmaktadır. Bu zor ve sıkıntılı günümüzde yanımızda olmalarının anlaşılır olması gerekirdi. Sonra onların şehre giriş ve çıkışları kameralar tarafından görüntülendi. Bu görüntüler emniyette ve medyada mevcuttur. Onlara bakın, acaba tek bir taşkınlık yaptıklarını görebilecek misiniz? Bunlar doğru değil. Bunlar ellerindeki kanı örtbas etmek için ortaya atılan iftiralardır. Eğer dedikleri gibi silahla gelmiş olsalardı, neden tek bir kişi silah kullanmadı? Neden silahla yaralanan kimse yok?"  şeklinde oldu.

Heyetimiz "bundan sonra ne yapacaklarına" dair sorusunu şu şekilde cevapladı: "Bizler asla intikam peşinde olmayacağız. Bu güne kadar nasıl sabır gösterdiysek bundan sonrada sabra devam edeceğiz. Bundan önce bir dönemde bu çatışma dönemi oluşturuldu. Bundan kimse karlı çıkmadı çatışmanın kimseye faydası olmaz. Herkes kendi kimliğiyle, mücadele azmiyle, kendi inançlarını yaymalıdır. Asla şiddetten yana olmak istemiyoruz. Bundan böyle de aziz şehidimizin anısına, derneğimizi yine onaracak ve İslami davet ve eğitim çalışmalarımıza devam edeceğiz."

Mustazaf-Der Üyesi Şahıs:

Heyetimizin neler yaşandığını sorması üzerine " Onlar bize 5 yıldır sürekli saldırıyorlar. Bize yaşam hakkı vermiyorlar. Biz burada ailemizle birlikte çarşıya çıkamıyoruz. Çünkü bize sözlü ve fiili saldırıda bulunuyorlar. Bize dünyayı dar etmenin peşindeler. Devletin 'Ya sev ya terk et' sözünün ötesine götürmüşler. Sevmeyi de kabul etmiyorlar.' Ya bizden olacaksınız ya da buradan gideceksiniz' diyorlar. Üçüncü şık sadece ölümdür. Bizi ölümle tehdit ediyorlar. Allah aşkına biz onlara ne yaptık? Tek suçumuz dindar olmak mı? Geçmişte de bize böyle saldırmışlardı. O zaman biz bunu insanlara anlatamamıştık. Bizi yine aynı tuzağa çekmek istiyorlar. Bu konuda İslami kamuoyunun ve vicdan sahibi Kürt yazar ve aktivistlerinin üzerine önemli bir iş düşüyor. Bu oyunu bozun ve bize de var olma hakkımızın korunacağı bir ortam hazırlayın. Bir yandan sivil faaliyetlerimizden dolayı devlet tarafından tutuklanıyoruz. Diğer yandan da devlet ajanlığıyla suçlanarak saldırılara uğruyoruz. Bu böyle olmamalı, bu ortama müsaade edilmemeli."

Randevu talebimize, "bir saat sonra beni arasınlar görüşelim" diye Mazlum-Der Van Şube başkanımızı bilgilendiren BDP İlçe Başkanı Osman DARA'yı telefonla aradık. Bize verilen bilgilendirmenin ardından 1.5 saat geçmişti. Osman Bey "bizim geciktiğimizi, kendisinin ilçe dışına çıktığını, istersek yarın sabah görüşebileceğimizi" bildirdi. Ancak ilçedeki gergin hava ve kalacak yerimizin olmamasından dolayı yola çıkmak zorunda olduğumuzu, kendisine vekalet edebilecek birisiyle de görüşebileceğimizi bildirdik. Bunun mümkün olmadığını söyleyerek bu talebimizi reddetti. Biz de ilçede planladığımız görüşmeler bittiği için ilçeden ayrıldık.

Mustazaf-Der Van Şube Başkan Yardımcısı Avukat Rasim SAYGIN:

Olay hakkında görüşü sorulan Avukat Rasim SAYGIN şunları söyledi: "Olayın gelişiminde dernek üyelerimizin herhangi bir  dahili olmamıştır. Zaten cihan haber ajansının görüntülerinde de arkadaşlarımızın binanın içinde ve çatısında oldukları görülmektedir. Hani arkadaşlarımız dışarıda olsa, olaya müdahale ettikleri anlaşılabilir. Ancak kendi binalarının dışına çıkmamış, kimseye sözlü ve fiili bir saldırı gerçekleştirmemişlerdir. Türkiye'nin her yerinde bu tür olaylar oluyor. Daha önce de Adana ve Diyarbakır'da saldırılar oldu. Bu konuda genel merkezimizce BDP yöneticileri ziyaret edilerek bu gerilimin durdurulması gerektiği anlatıldı. 90'lı yıllara geri dönülmesini istemiyoruz, diye defalarca ifade edildi kendilerine. Ancak netice alınamadı. Sonra istenmeyen bu olay gerçekleşti. Ancak biz bundan böyle de itidalli davranmaya devam edeceğiz. Genel merkezinde beyanları bu yöndedir. Bu sorun sadece Mustazaf-Der'in sorunu değildir. Tüm İslami çalışmaların, hatta bölgedeki tüm insanların sorunudur. Biz Müslüman'a yakışanı yapacağız; hem çatışmadan uzak duracağız hem de Müslüman'a yakışan izzetimizi koruyacağız.

Heyetimizin taziye ziyaretleriyle alakalı sorusunu, "Yüksekova'ya, oradaki kardeşlerimizin acısını paylaşmak, cenaze ve taziye işlemlerinde yardımcı olmak amacıyla  gittik. Cenazeyi defnettikten sonra Cuma namazını kıldık ve araçlarımıza doğru yürüdük. Bilindiği gibi Yüksekova'nın tek bir caddesi var. Dernek binasını görmek için oraya gidip geldik. Yolda herhangi bir slogan veya tekbir getirilmedi. Sessizce girip çıktığımızın görüntüleri görsel medyadan da izlenebilir. Buna rağmen araçlarımızın yanına geldiğimizde taşlandık. Sonra hastanenin yanında bulunan mezarlıkta iken tekrar taşlı saldırıya maruz kaldık. Bunda bizim bir dahilimiz bulunmamaktadır" şeklinde cevapladı.

"Konvoyla dönerken bazı araçlardan silahlar çıkarıldığı ve çevredekilere korku verildiği iddiası" sorusuna ise; "kesinlikle doğru değil. Silah yok ve olamaz da. Onca aramanın yapıldığı yere silahlı o kadar insan nasıl girebilir ki? Hiç kimseye karşı tarafımızdan herhangi bir sözlü yada fili saldırı gerçekleşmedi. Bazı yerlerde araçlarımız taşlandığı, hatta yakıldığı halde karşılık verilmedi. Bazı yerlerde araçlarımızı taşa tutanları uzaklaştırmak için araçlardan bazı kardeşlerimizin inmesi gerekiyordu, bu da olmalıydı. Yoksa çok daha büyük olaylara sebebiyet verebilirdi. Bu tavrımız sadece saldırıları uzaklaştırmak için yapılan meşru müdafaaydı. İnsanlar arasında yaymaya çalıştıkları bu tür haberlerin sebebi, yapmış oldukları bu menfur saldırıyı meşrulaştırmaktır. Silah olayı tamamen iftiradır. Böyle şeyler olmamıştır.Konvoy sessizce gidip geri dönmüştür."cevabını verdi.

HEYETİMİZİN TESBİT ETTİĞİ İHLALLER:

Mustazaf-Der Yüksekova Şubesi, yasal kurallar çerçevesinde gerekli kurumlardan izin alınarak kurulmuş ve denetime açık olarak yasal zeminde faaliyetlerini sürdüren bir sivil toplum kuruluşudur.   

Yasal bir şekilde örgütlenme haklarını kullanarak örgütlenen Mustazaf-Der üyeleri ve binası ciddi bir toplumsal baskı altındadır.

BDP teşkilatının düzenlediği toplumsal olaylarda defalarca saldırıya uğramış, yüklü miktarda mali zarara uğratılmış ve çalışma ortamları tehdit altına alınmıştır.

Bu olaylardan biri olarak 05 Mayıs 2011 tarihinde BDP'li bir grup tarafından derneğe taşlı sopalı ve molotof kokteylli saldırı gerçekleştirilmiş, saldırıda derneğin şube başkan yardımcısı, BDP'li grubun arasından yapılan silahlı bir ateşle öldürülmüştür.

Emniyet teşkilatı, dernek binasını ve üyelerini korumada yetersiz olmuş, olayın yaşanmasına adeta seyirci kalmıştır. Dernek binası emniyetten sadece 150 metre uzakta olmasına rağmen olaya müdahale edilmemiş ve insanların linç edilmesi ihtimaline seyirci kalınmıştır.

Dernek başkanı 155 polis imdatı aramasına rağmen polis, "biz ancak kendimizi koruyoruz, size yapacağımız bir şey yok" diyerek yardım çağrısını cevapsız bırakmıştır.

06 mayıs günü meydana gelen olaylarda il dışından gelen misafirlerin ilçeye girerken ve çıkarken yaptıkları her hangi bir provokasyon olmamıştır. Ancak otogar ve mezarlıkta kendilerini taşlayan kişileri uzaklaştırmak için meşru bir karşılık vermiş ve olayın büyümesine engel olmuşlardır.

06 mayıs günü ilçeye taziyeye gelen 72 … … plakalı bir araç yakılmış kullanılamaz hale getirilmiştir.

Cuma namazından sonra Mustazaf-Der binası BDP'li grup tarafından yakılmış, bina kullanılamaz hale getirilmiştir.

Mustazaf-Der binasının altındaki Durna Market ve Kitapevi yakılmış, tüm malzemeleri kullanılmaz hale getirilmiştir.

İlçede AKP ilçe binası da yakılmış ve Van yolunda bir dükkân kullanılamaz hale getirilmiştir.

AÇIKLANMASI GEREKEN HUSUSLAR:

1- Ubeydullah DURNA'nın ölümüne sebebiyet veren ateşli silah kim tarafından kullanılmıştır ve kullanılan silah nerededir?

2- Murat KARAYILAN ve Selahattin DEMİRTAŞ'ın kabul etmediği ve kınadığı bu faaliyeti kim BDP-PKK adına gerçekleştirmiştir?

3- Yüksekova'da %90'nın üzerinde oy oranıyla halk üzerinde çok büyük bir etkisi olan BDP teşkilatının, orada meşru bir faaliyet gösteren bir avuç insanın İslami çalışmalarını engellemeye yönelik yaptığı baskı ve şiddetin sebebi nedir? 15-20 genç 200.000 nüfusu olan bir ilçede neden tehdit olarak algılanmıştır?

4- Polis neden 150 metre ötedeki olaya müdahale etmemiş ve delillerin karartılmasına müsaade etmiştir?

HEYETİMİZİN KANAATLERİ:

1- Heyetimiz Yüksekova'ya girdiğinden andan itibaren Cengiz Topel caddesindeki eylemin BDP'nin kontrolünde yürütüldüğü ve onların inisiyatifinin dışına çıkılarak bir işin yapılmasının mümkün olmadığı kanaatine sahip olmuştur.

2- Mustazaf-Der üyelerinin olay günü BDP'lilere saldırdığı iddiaları gerçeği yansıtmamaktadır. Bazı yayın organlarında yer alan, ilçeye gelen misafirlerin halkı provoke edip çatışma ortamı hazırlamaya çalıştıkları iddiasının doğru olmadığı gözlemlenmiş ve  Mustazaf-Der'in hem mağdur edilip hem de suçlu ilan edilmek istendiği heyetimizce tespit edilmiştir.

3- İlçede meydana gelen bu olayların asıl sebebinin, PKK-BDP'nin kontrolündeki halk inisiyatifinin, farklı bir görüş ve düşünceye tahammülsüzlüğü olduğu düşünülmektedir.

SONUÇ:

Her halükarda sivil haklarını kullanmak dışında bir suçu ve işlevi bulunmayan Mustazaf-Der, ilçede faaliyetlerini yasal zeminde devam ettirme hakkına sahiptir. 2000 yılından bu yana herhangi bir silahlı ve ya şiddet içerikli eylem ve faaliyette bulunmayan, kendilerine karşı yapılan hiçbir saldırıya cevap vermeyen Mustazaf-Der ve diğer kuruluşların tüm siyasi ve ideolojik guruplar gibi kendi düşüncelerini savunma ve örgütlenme hakkı vardır. Bu hakkın kullanımı, BDP ve bölgede faaliyet yürüten tüm unsurların güvencesi altında devam ettirilmelidir.

Yüksekova'da toplumsal kaos içinde bir Müslüman'ın katledilmesi, geçmişten ders almaya çalışan bizler ve tüm Kürt halkı için endişe vericidir. Zira, yıllardır arzu ettiğimiz barış ortamına açıkça dinamit yerleştirmek olan bu hadise, esef verici ve gelecek açısından ürkütücü bir gelişmedir. Ergenekon zihniyetinin yıllardır sürdürmeye çalıştığı bu kardeş kavgası, yeniden alevlendirilmek ve bölge tekrar bir "brakuji" ortamına çekilmek istenmektedir. Çok çirkin ve tehlikeli bir tezgâhın eşiğinde olduğumuzu, toplumsal sağduyu ve soğukkanlılıkla hareket etmemiz gerektiğini ısrarla salık veriyoruz.

Açık bir şekilde kınadığımız ve lanetlediğimiz bu elim hadisenin tekrar kaşınması ve tırmandırılması riskine karşı; BDP kadrolarının basiretli davranarak olayı gerçekleştirenlerden beri olduklarını açıklayıp, failleri açık ederek bu kaos süreci ile alakalı olmadıklarına dair somut ve yatıştırıcı rol almalarının, sorumlulukları ve siyasi misyonları gereği olduğuna inanıyoruz.

Aynı şekilde mağdur tarafı da şu ana kadar gösterdiği vakur tavrı sürdürmeye, tahriklere kapılmayıp aynı sağduyu ve soğukkanlılıkla bu zor süreci birlikte atlatmaya davet ediyor, olayda hayatını kaybeden merhuma Allah'tan rahmet, yakınlarına sabırlar diliyoruz.

Geçmişte yaşanan acı olayların bölgemize, insanımıza, yani hepimize zarar verdiğinin ve ancak bu durumu arzulayanlara kazanç sağladığının artık çok iyi anlaşılmış olması gerektiğini düşünüyor; aynı acı tecrübeleri bir daha yaşatacak adımların, kim tarafından atılırsa atılsın, affedilmeyecek bir suç olduğunu vurguluyoruz.

KİAP (Kardeşlik İçin Adalet Platformu )

Raporlar Haberleri

Siyonist rejimde askeri sansürün etkileri neler?
"Sürdürebilir ve iyi şartlarda göçmen istihdamı sağlanmalı"
Kays Said diktası tahakkümündeki Tunus'ta neler yaşanıyor?
İslam düşmanlığında buluştular!
Mazlumder "Sahipsiz başıboş köpekler raporu"nu yayınladı