Kardeşlik İçin Adalet Platformu (KİAP),16 Eylül 2010 tarihinde Hakkâri'nin Peyanis/Geçitli Köyü'nde meydana gelen ve 9 kişinin hayatını kaybettiği katliamla ilgili yazılı açıklama yaptı.KİAP'ı temsilen 8 Ekim 2010 tarihinde 10 kişilik bir heyet patlamanın yaşandığı köye ziyarete gidip incelemede bulunmuştu.
Katliamın üzerinden bir ayı aşkın süre geçmesine rağmen,saldırının faillerinin bulunamadığı ve saldırıda hayatını kaybedenlerin yakınlarının ve kamuoyunun bilgilendirilmediği belirtilen açıklama da; "olayın hemen akabinde Başbakanın olayın PKK tarafından yapıldığını kesin bir dille beyan etmesi, ardından devletin askeri ve diğer bürokratik kurumlarının derin bir sessizliliğe bürünmesi kuşku vericidir." dendi.
Açıklamada,devlete,PKK'ye ve medyaya yönelik bir dizi sorunun da cevaplanması istendi.
Açıklama metni:
Basına ve Kamuoyuna
GEÇİTLİ/PEYANİS KÖYÜ KATLİAMI BİR AN ÖNCE AYDINLATILMALI, SORUMLULAR CEZASIZ KALMAMALIDIR!
23.10.2010 / Diyarbakır
16 Eylül 2010 tarihinde Hakkâri'nin Geçitli (Peyanis) köyünde meydana gelen mayın patlamasının ardından bir ayı aşkın bir zaman geçti. Ancak geçen bunca zamana rağmen, bu insanlık dışı ve aşağılık saldırının ne failleri bulunabildi ne de bu katliam hakkında kamuoyuna ve patlamada hayatını kaybedenlerin yakınlarının yüreklerine su serpecek bir bilgi verildi. Politik tercihlerinden dolayı cezalandırıldıklarını ve yaşadıkları köyü terk etmeyi düşünen köylülerin, herhangi bir kanalla dahi olsa devlet tarafından muhatap alınmamaları ve endişelerini giderecek bir girişim olmaması katliam sonrası acılarının artarak devam ettiğinin açık bir göstergesidir. Bununla birlikte bu menfur katliam hakkında bugüne kadar Mazlumder Van Şubesi ve İHD Hakkâri Şubesi tarafından hazırlanan raporlardan başka bir rapor ya da kamuoyunu bilgilendirme amaçlı bir girişim söz konusu olmadı. Hakeza yoğun bir bilgi kirliliği ve enformatik kaos, kafa karışıklığını giderek arttıran bir işlev görmektedir. Bunun bilinçli bir program dâhilinde mi yoksa başka servislerin işgüzarlığı ya da devlet acizliği mi olduğu da ayrıca dikkat çekici bir başka karine olarak kayıt altına alınması gerekir.
Beşir Atalay'ın geç kalmış ziyareti dışında, ayrıca gerek cumhurbaşkanı, başbakan ve devletin üst kademedeki bürokratları ve gerekse de silahlı kuvvetlerden; dokuz sivil vatandaşın öldüğü yeri ziyaret etmeyi geçtik, katliamda hayatını kaybedenlerin yakınlarına yönelik herhangi bir taziye, rahatlatıcı ve ümit verici insani ve örfi bir girişimin olmaması son derece üzücü ve düşündürücüdür. Oysa bu ülkenin batısında gerek asker cenazelerinde gerekse diğer üzücü olaylarda hem de bir yığın demeçler ve tehditler savuran bu tür zevatı görmemek neredeyse nadirdir. Devlet ve medya tarafından handiyse üstü örtülmeye çalışılan bu katliam hakkında hem bir vatandaşlık hakkı hem de barış ortamının tesisi açısından beklediğimiz bu davranışı görememek müessif bir durumdur.
Olayın hemen akabinde Başbakanın olayın PKK tarafından yapıldığını kesin bir dille beyan etmesi, ardından devletin askeri ve diğer bürokratik kurumlarının derin bir sessizliliğe bürünmesi kuşku vericidir. Ayrıca henüz soruşturma tamamlanmamışken adres gösterilmesi de kuşku perdesini kalınlaştıran hususlardır. Telefon görüşmelerine ait olduğu iddia edilen dökümlerin basına verilmesi de buna dâhildir. Olayın üzerine ciddiyet ve kararlıkla gidilmesini, faillerin derhal bulunup ifşa edilerek cezalandırılmalarını ve cenaze sahipleri ile kamuoyunun ivedilikle rahatlatılmasını bekliyoruz.
KİAP olarak olay hakkında yerinde incelemede bulunmak, mağdur yakınlarını dinlemek, taziye dileklerimizi iletmek, köyün acılarına ortak olmak ve izlenimlerimizi kamuoyuyla paylaşmak amacıyla 8 Ekim 2010 tarihinde 10 kişilik bir heyetle Geçitli/Peyanis köyüne bir ziyarette bulunduk. Gerek bu ziyaret sonucunda edindiğimiz izlenimlerden, gerek Mazlumder ve İHD raporlarından ve gerekse de basın taramasından hareketle olayla ilgili cevaplanması gereken soruları ve karanlık noktaları kamuoyuyla paylaşıyoruz.
Bu çerçevede; kamuoyunda ve medyada da dillendirilen ve tarafımızca da ifade edilen aşağıdaki şüphe ve soruların muhataplarınca ve ivedilikle cevaplanması gerekmektedir:
Silahlı ve sivil bürokratik kurumlarıyla devletin;
- Askeri, Emniyet ve Milli İstihbarat kurumlarına bu olaya dair herhangi bir bilgi, ihbar ya da işaret gelmiş midir? Gelmişse neden gerekli tedbirler alınmamıştır?
- Olay yerine 500 m. mesafe yakınlıkta olan ve olay yerini rahatlıkla görebilen korucu kulübelerindeki korucular olayı görmüşler midir?
- Bazı korucuların, o gün nöbette oldukları yönünde beyanları olmakla birlikte bazı kaynaklara göre ise birkaç gün önceden artık bu bölgede nöbet tutmalarına gerek olmadığının söylendiği yönündeki bilgilerin aslı nedir? Nöbette değillerse bunun sebebi nedir?
- Olay mahallinde termal kameralar bulunmakta mıdır? Varsa olaya dair görüntüler tespit etmişler midir?
- Yine bazı korucuların o gün mayın taraması gerçekleştirdikleri yönünde beyanları olduğuna dair bilgilerle birlikte, daha çok, o hafta periyodik olarak yol güzergâhı boyunca mayın taraması yapılmadığı yönündeki bilgiler ağırlık taşımaktadır. Yapılmamışsa, neden yapılmamıştır?
- O gün ve o saatte Heron'lar gözlem yapmışlar mıdır? Heron taramalarına ait raporlar neden hala açıklanmamıştır?
- Hakkâri'den olay yerine helikopterle 4 dakikalık bir mesafe varken neden helikopterler olay yerine 45 dakika sonra intikal etmişlerdir. Bu gecikmenin sebebi nedir? Bu helikopterler olayın faillerine yönelik bir arama ve yakalama operasyonu yapmışlar mıdır, yapmamışlarsa sebepleri nelerdir?
- Daha önce böyle bir olay olduğunda askerlerin operasyon başlattığı ve hava trafiği işlettiği biliniyorken, bu olayda neden bir kobra trafiği bile olmamıştır?
- Bölgeyi hâkim noktalardan çevreleyen üç jandarma karakolu tarafından faillerin yakalanması için herhangi bir operasyon yapılmış mıdır?
- Bölgede JÖH adıyla bilinen (Jandarma Özel Harekât) birliklerinin olaydan bir gün önce bölgede dolaştığına dair bilgilerin aslı nedir? Bu birimler hangi amaçla bölgede bulunmuşlardır?
- Olay yerinde bulunan 2 kasaturada, halk arasında bölgede "Hançer Timi" diye adlandırılan timin imzası olduğu bilgileri mevcut. Bu "Hançer Timi"nin görevi ve işlevi nedir? Bu "Hançer Timi" JİTEM'in özel bir birimi midir?
- Olayı yerinde araştırmak ve doğru bilgilere ulaşmak için hangi araştırma ve inceleme komisyonları kurulmuş, hangi savcılıklar harekete geçirilmiştir?
- Olay yeri ve sonrasında "delil karartma" iddiaları söz konusudur, bu iddiaların doğruluk payı nedir ve delillerin korunması konusunda bir ihmal ve gevşeklik var mıdır?
- Olay yerinde bulunan malzemeler incelenmiş ve kriminal sonuçlar tespit edilmiş midir? (Olay yerine yaklaşık 100 metre uzakta askeri iki çanta içinde iki adet mayın, bir adet havan mermisi ile hazırlanmış el yapımı bomba, Hakkâri Dağ Komando Tugayı baskılı bir poşet içinde kumanya bulunmuş bu kumanyanın içinde zeytin (Aydoğmuş marka), Dardanel ton balığı, askeri kamuflajlı su şişesi bulunmuştur. Ayrıca diğer çantaların içinde, siyah beyaz çok telli ampul bağlı düzenek, iki bağ kablo, iki adet üzerinde SA*0543 seri no'su bulunan Kaleşnikof kasaturası, Nestle marka bisküvi, Daniton marka şekerleme, bir adet Stilsan Profesyonel marka minyatür pense, bir adet göz damlası, 03 mm çapında bakır kablo, beyaz renkli Sas marka 2*075 mm kablo, iki adet salam, diş fırçası, maket bıçağı, oduna sarılı iki adet dörtlü iç hat gri telefon kablosu, bir adet makas, üzerinde bir adet 81 mm ibaresi bulunan kab ile MKE 2-8-93, 81 mm MDLA harf grubu bulunan aydınlatma mermisi, kibrit, iğne iplik kutusu, kalem pil, bir adet balistik koruyucu kompozit başlık adında kullanma kılavuzu ve koli bandı bulunmuştur.)
KCK-PKK tarafının;
- KCK'nin, olaydan kısa bir süre sonra "olayla kesinlikle bir ilgilerinin olmadığı" yönündeki beyanlarının ardından sessizliğe bürünmesi ve haklarındaki iddialar karşısında suskunluklarını bozmamasının sebepleri nelerdir?
- PKK'nin son dönemlerde yaptığı eylemlere bakıldığında merkezden bağımsız hareket eden grupların var olduğu ya da derin güçlerle birlikte hareket eden bir yapılanmanın varlığı anlaşılmaktadır. Reşadiye, Hatay vb. olaylarla birlikte İmralı'dan da bu yönde ifadelerin sadır olması karşısında neden bu konular suskunlukla geçiştirilmektedir?
- Yine Hakkâri'de bir cami imamına yönelik cinayet iddialarının ardında bu tür bir grubun olduğu bilgisi ve bölgede dindarlara karşı yürütülen sindirme ve tehdit politikalarının dozajının artmasında PKK neden bir açıklama yapmamaktadır?
Birtakım Medya Kuruluşlarının;
- Geçitli (Peyanis) katliamı ile birlikte bazı istisnalar hariç "Anadolu'dan Görünüm" konsepti içinde hareket etmeleri, "Basın Etik Kuralları" ve "Doğru Haber Alma Hakkı"nı ihlal değil midir?
- Özellikle faillerin kimliği konusunda herhangi bir bulgu netleşmemişken, halkı manipüle etmek, acıları ve yaraları üzerinden hedefler oluşturmak basın meslek saygınlığına ne kadar uymaktadır?
- Reuters, Associated Press, BBC, El Cezire gibi Türkiye'de muhabir bulunduran yabancı basının uluslararası haber ajansları bile, okurlarına olayı anlattıktan sonra cevaplanması gereken soruların olduğu, failin belli olmadığı yönündeki itidalli bakışından bir pay almak gerekmez mi?
- Müessif ve menfur bu olayda yakınlarını kaybedenlerin acılarına saygı duymak ve teskin etmek yerine yalan haberlerle onların acılarını daha da arttırmak ve olmadık ithamlarda bulunmak iftira değil midir?
- Olay yerine muhabir göndermeden ya da bölgeden haber geçen muhabirlerin haberlerini masa başında değiştirerek çarpıtmak gazetecilik mesleğine ve insan haysiyetine yakışır mı?
- Böylesine önemli ve büyük bir hadisenin küçük haber kategorisinde verilmesi, gündem edilmemesi ve olayın gündemde tutulması için hiçbir çabanın görülmemesi, takibinin yapılmaması, haber değeri taşımamasından mıdır yoksa bir basın politikası mıdır?
KARDEŞLİK İÇİN ADALET PLATFORMU (KİAP)