Fatih Demir / HAKSÖZ HABER
*Taiz savaş başladığından beri Husilerin kuşatması altında bulunuyor. Milyonlarca insan bu bölgeden göç etmek zorunda kaldı.
Hemen hemen her bina zarar görüyor. Boş sokaklarda köpeklerin havlayışı ve çocukların silah sesleri ile kesilen sesleri haricinde hayalet bir şehir gibi burası. Bu şehirde halılar binaların arasına asılıyor, yoldan geçenleri keskin nişancılardan korumak için halkın bulduğu bir çözüm. Yemen'deki savaşın harap olmuş şehri Taiz'in uzun süredir acı çeken çehresi bu şekilde.
Yemenlilerin çoğu, Husiler ve hükümet arasındaki savaş nedeniyle evlerinden ayrılarak başka diyarlara göç etti. Her şeye rağmen bazıları burada kalmayı tercih ediyor. Evlerini terk etmek ya da yeni bir yerde yuva kurmayı reddediyorlar.
Middle East Eye, cephe hatlarında yaşayan Yemenlilerle bir araya geldi.
Adil el-Hammadi
'Sadece bir kuş bile görmeyi umduğumuz zamanlar oluyor'
Hammadi, 40'lı yaşlarında Taiz’in Bazara’a mahallesinde yaşayan doğma büyüme bir Taizli. Çatışmalar sırasında 11 gün evinde mahsur kaldığı olmuş.
Hammadi çatışmalar esnasında ailesinin başından geçenleri şöyle anlatıyor, “Bu bölgede çatışmalar 2015 yılından beri devam ediyor. Ben yüzlerce defa bu çatışmalara tanık oldum. Bir gün mahallede şiddetli çatışmalar çıktığında, Husiler evimizin önünde cephe kurmuşlardı, direniş güçleri de etrafı sarmıştı. Bizde evde sıkışıp kalmıştık. 11 gün kuşatma altında kaldık evden çıkmamız mümkün değildi. Bu 11 gün içinde kanatlarını çırpan bir kuş görmeyi o kadar istedik ki. Evden çıkarsak ölüme mahkum olurduk. Yiyeceğimiz günlük olarak karşılamak zorunda olan bir aileyiz. Diğer aileler gibi evde yiyecek stoklarımız da yok. Yani kuşatma sırasında evde yiyecek bir şeyimiz yoktu ve yiyecek almak için dahi evden ayrılamadık. Keçilere verdiğimiz buğday unu vardı, biz de onu pişirip yemek zorunda kaldık. 11 günlük tek yiyeceğimiz buydu. Suyumuz dahi yoktu, neyse ki yağmur mevsimiydi ve kavanozlarda yağmur suyunu biriktirerek içebildik. 11 gün acılarla doluydu. Çatışma ve bombardıman seslerinden başka hiçbir ses duyulmuyordu. Geceleri uyuyamıyorduk. Çocuklar korkuyordu. Onları sakinleştirmek için kavganın çok uzakta olduğunu ve buraya gelmeyeceğini söylüyordum. Oysa savaş tam kapımızın önündeydi. 11 gün sonra çatışmalar duruldu ve bir arkadaşımız bizim evimize geldi. Hâlâ hayatta olduğumuzu görünce sevindi. Çünkü herkes bizim öldürüldüğümüzü düşünüyordu. Bölgedeki savaşçılar bile ‘bizi hayatta gördüklerine şaşırdıklarını ve nasıl hayatta kaldığımızı merak ettiklerini’ söylediler.”
Salih el-Hac
'Oğlumu ve tek gelir kaynağımı kaybettim. Mutlu ve huzurlu bir hayatı kaybettim'
Hac, iki oğul ve iki kız babası. Oğullarından biri çatışmada öldürüldü. Eskiden esnaflık yapan 40'lı yaşlarındaki Hac, artık işsiz bir baba.
Hac buradaki yaşamı anlatırken, "Taiz şehrinin el-Seyla bölgesinde ikamet ediyorum. Ailemin geçimini sağlamak için evimin zemin katında küçük bir dükkan açmıştım. 2016 yılında bölgemizin yakınında çatışmalar başladı. Yerleşim alanlarına bombardımanlar gerçekleştiriliyordu. Mermiler bugün hala uçuşmaya devam ediyor. 8 Ağustos 2016'da 13 yaşındaki en büyük oğlum Abdullah dükkandaydı ve yanımıza bomba düştüğünü duyduğumda uyuyordum. Oğlumun üstüne düştüğünü hissettim ve Abdullah için bağırarak evden dışarı koştum. Abdullah bana, tozlar uçuşurken, 'baba, merak etme ben iyiyim' diye cevap verdi. Sonra bağırsaklarının vücudundan sarktığını gördüm. Ama hala konuştuğu için öleceğini fark etmemiştim. Onu hastaneye götürdüm ve yolda konuşurken beni sakinleştirmeye çalışıyordu, "Merak etme, iyiyim baba" diyordu. Hastaneye vardığımızda, doktorlar onu ameliyat odasına götürdü ve orada vefat etti. O günden beri korkuyorum ve hayal kırıklığına uğradım. Oğlunuzu kaybetmek ve onun gözünüzün önünde öldüğünü görmek kolay değil! Hâlâ eşim ve üç çocuğumla aynı evde yaşıyorum ve daha güvenli bir yerimiz, sığınağımız yok. Bombardımanlar dükkânı mahvetti ve artık işsizim. Dükkanda kötü anılar dışında hiçbir şey kalmadı. Oğlumu ve tek gelir kaynağımı kaybettim. Mutluluğu ve huzurlu bir hayatı kaybettim." diyor.
Muhammed Muhtar
'Hayat eskisi gibi olamaz, çünkü bölgede mayınlar var'
Muhtar, bacağını bir mayın yüzünden kaybeden 14 yaşındaki çoban Ahmed'in kardeşi.
Muhtar, “Kardeşim Ahmed, köyümüzdeki birçok insan gibi diğer çocuklarla birlikte dağlarda koyun otlatırdı. Köy savaşa yakalandı ve zor günler geçirdik. Ama yolumuza devam etmek zorundayız. Bizde öyle yapmaya çalışıyoruz. Ama yaşam eskisi gibi olmuyor. Çünkü bölgede mayınlar var (kimsenin kaçamayacağı gizli silahlar) onlar. Bölge sakinleri bölgede mayın olduğunu biliyorlar ancak çocukların dağda koyun otlatmasını da engelleyemiyorlar. Çünkü bu, birçok aile için gelir kaynağı. Bir gün Ahmed koyunlarını bir arkadaşıyla beraber otlatırken, fark etmeden bir mayına bastı. Doktorlar, vücudun geri kalanını sıhhatli tutabilmek için dizinin üstünden bacağını kesti. Ahmed’in vücudunda hâlâ mayına ait şarapnel parçaları var. Zor bir zamandı. Ahmed'in hayatta kalıp kalmayacağından bile emin değildik. Ahmed, beş ay boyunca evinde sırtüstü yatmak zorunda kaldı. Zamanla koltuk değnekleriyle yürümeye alıştı. Halen vücudundaki şarapnellerin acısını çekiyor. Ahmed’in olayından sonra, patlayıcı madde imha ekibinden bir ekip köye gelerek birçok mayını temizledi. Burası bir cephe hattı olduğu için evlerin içinde, dağda, yollarda ve yerleşim alanlarında mayınlar bulundu. Mayınlar, tıpkı Ahmed'e yaptığı gibi herkes için bir tehdit hem de yaşamımızı devam ettirmenin önünde bir engel. Taiz'de, Ahmed gibi birçok mayın kurbanı var.”
Al-Tayyib Amin Galip
‘Savaş korkunç bir şey. Her an kaderimizle karşı karşıya kalacağımızı düşünüyoruz’
35 yaşındaki Galip, Suudi Arabistan'a iş için gidip geliyordu. Ancak savaş başladığından beridir ailesiyle birlikte Taiz'de yaşıyor.
Galip çatışma olmasa dahi keskin nişancıların bölgede olduğunu ve yaşamı nasıl kötü etkilediklerini şöyle anlatıyor, “Taiz şehrinin birçok diğer sakini gibi, bizde savaşa ve çarpışmalara tanık olduk. Kapıdan kapıya çatışmalar da oldu burada. Çok sayıda insan öldü ya da yaralandı. Savaş çok korkunç bir şey. Her an kaderimizle karşı karşıya kalacağımızı düşünüyoruz. Dışarıda, bahçede çatışmalar varken evinizde mahsur kalmanın nasıl bir şey olduğunu hayal edin. Özellikle gün batımından sonra kimse evini terk etmeye cesaret edemez. Genellikle bodrumda kalarak savaşmaktan kaçınabiliyoruz. Buna rağmen keskin nişancılardan kaçınmak çok zor. Keskin nişancılar her zaman mahalleye ateş ediyor ve birçok insan onlar tarafından öldürülüyor. Kendimizi keskin nişancılardan korumak için birçok yolu denedik ama yine de çok zor. Çocuklar oyun oynamak için dahi dışarı çıkamıyor. Evimize girdiğimizde ya da çıktığımızda keskin nişancıların bizi göremeyeceği duvarların yakınında yürüyoruz. Keskin nişancıların bizi görememesi için tahta paneller, halılar, battaniyeler, plastik örtüler veya şilteler asıyoruz. Ama onları da delerek görüş alanı açmaya çalışıyorlar, bizde bu yüzden onları her zaman değiştirmek zorunda kalıyoruz. Geceleri bir ışık olursa, sigara bile olsa keskin nişancılar hemen ona ateş ediyor. Bu yüzden hiçbir şeyi yakmıyoruz ve tüm pencereleri kapalı tutuyoruz. Geçtiğimiz Ramazan ayında bir keskin nişancı, motosikletli birini gözümüzün önünde vurdu. Motosikletli oracıkta motorundan düşüp öldü. Kötü günlere tanık oluyoruz, ailelerimiz dehşet içerisinde. Ailelerimiz bu tür bölgelerde yaşamak istemiyorlar ama yapabileceğimiz hiçbir şey yok. Buradaki hayata uyum sağlamak için mücadele etmeliyiz. İnşallah önümüzdeki yıllar, geçtiğimiz yıllar gibi olmaz.”
*Yemen Ortadoğu'daki birçok ülke gibi harap ediliyor. Yemen'de milyonlarca insan ya göç etti ya da öldürüldü. Milyonlarca insan da açlık ve kıtlığın pençesinde yaşama tutunmaya çalışıyor. Husilerin hükümet destekli güçlerle olan savaşında İran ve Suudi Arabistan'ın rolü oldukça büyük. İki ülkede güç savaşında Yemen'deki insanların yaşamını düşünmeden ve onları öldürmekten kaçınmadan mücadele ettiklerini düşünüyorlar.
*İran ve Suudi Arabistan'ın güç mücadelesinde Yemen'in pozisyonu için ilgili yazımıza göz atabilirsiniz.