Keşke Diğer Mağdurların da Fazıl Say Gibi Dostları Olsaymış!

Cumhurbaşkanı Erdoğan ile aralarındaki ilk buluşmanın Beştepe’de değil, konserinde olmasına dikkat çeken Fazıl Say KHK ile mağdur olmuş dostlarının hayatını kurtarmış!

HAKSÖZ-HABER

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Fazıl Say’ın konserine gitmesi bilhassa iktidara yakın çevrelerde ‘normalleşme’ adımı olarak yorumlandı ve çokça alkışlandı. Bu görüntüyü laik cenahta da beğeniyle karşılayanlar olmakla birlikte bu tayfadan Fazıl Say’a Erdoğan karşıtı fanatik tutumunu sürdürmediği için kırılanlar, gücenenler de oldu.

Bu eleştirilere karşı cevap verme ihtiyacı hisseden Fazıl Say açıklamasında bir taraftan uzlaşmanın erdemine ve gerekliliğine vurgu yaparken, diğer yandan kendisinin geri adım atmadığını ve dik durduğunu ihsas ettiren ifadeler kullanmaktan da çekinmedi. Bu meyanda ilk buluşmanın Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde değil, kendi konserinde gerçekleşmiş olmasının altını çizdi.

Bu açıklamada asıl dikkatimizi çeken ise Fazıl Say’ın Cumhurbaşkanı Erdoğan ile kurduğu ilişkilerinin bir semeresi olarak KHK ile mağdur olmuş müzisyen dostlarının durumuna dair ifadesiydi.  Söz konusu açıklamanın ilgili kısmı şöyle:  

"…Ben bu uzlaşı kapısının aralandığını hissettim, bu ilk buluşmanın Beştepe'de değil, benim konserimde olması gerektiğini direttim, KHK ile haksız yere mesleğinden edilmiş müzisyen dostlarımın hayatını kurtardık bu süreçte, ayrıca 'kültür kurulu' diye bir devlet yapılanmasını yanlış bulduğumu da direttim. Bu süreçte memlekette pek çok güncel tartışmalar da yaşandı, çok zordu.

Sonuçta bu ilk adımda; Erdoğan saygı ile konserime geldi, bununla kalmadı, tüm kabinesini ve ABD Senatörü misafirini de getirdi. Ülkemizde kültürün sanatın özgür olması, toplumsal uzlaşıların umut ışığı yakması gerekmekte. Ben özgürlükçüyüm. Özgürce yaşayabilmeliyiz. Birbirimizi anlayabilmeli, dostluk eli uzatabilmeliyiz. Bakın; yerelden evrensele, Türkiye'de herkesin medarı iftiharı olabilecek yerlere varabiliriz. Belki de başaramayız, ama en azından ben Türkiye için doğru bulduğum şeyi deniyorum."

Gerçekten çok dikkat çekici değil mi? On binlerce KHK mağduru yanıla yakıla derdini anlatacak bir kapı, bir yetkili, bir şefaatçi arayışında! Ne var ki, kimse sesini duyuramıyor, derdini çözebilecek bir merci bulamıyor. Herkese en fazla “bekleyin, geçer” deniliyor. Mağdurların feryadı kalın duvarları bir türlü aşamıyor. Ama işte böylesi bir ortamda Fazıl Say’ın kendi ağzından dostlarına şefaatinin sonuç verdiğini öğreniyoruz. Bize de “işte ne güzel normalleşiyoruz, hadi sevinelim” demek düşüyor!

Yorum Analiz Haberleri

Sosyal medyanın aptallaştırdığı insan modeli
Dünyevileşme ve yalnızlık
Cuma hutbelerindeki prangalar kırılsın
Batı destekli spor projeleri neye hizmet ediyor?
Kemalizm’e has bu Laiklik Fransa’da bile yok!