%76 katılım (Ben 80 tahmin etmiştim olmadı). %58 Evet. (Ben %60 tahmin etmiştim.) Bunun anlamı şu: Hayır %42, referanduma katılmayan %23. %90’a yakın katılım, %80’lerde evet olan yerler var.. Öte yandan en uçtaki iller Hakkari, Tunceli ve İzmir gibi..
Doğu ve Güneydoğu’da katılım düşük olsa da, Evet tavan yaptı. Diyarbakır ve Ağrı’da Evet %95’in üzerinde.. En yüksek katılım Adıyaman’da %81.3 (Evet %80.4), Bingöl %77.7 Evet %95.2), Urfa %70 (Evet %94.4), Tunceli %66.7 (Evet %19), Bitlis katılım %70, Evet %93. Muş %54, Evet %92. Van da katılım %43.3 de kalırken Evet %94.3.
En düşük katılım %9 ile Hakkari.. Diyarbakır’da katılım %35, Evet %94. Boykot Güneydoğu’da sadece 4 ilde etkili oldu.. Bunlardan Hakkari’nin seçmen sayısı 128.000.
Güneydoğu ve Ege ve Akdeniz sahilleri uçlarda dolaşıyor.. Bir de Trakya, Tunceli ve Hakkari ayrıca farklı bir duruş sergiliyor.. Mesela Adıyaman da öyle. Urfa da.. Güneydoğu’da genel olarak katılım %50’nin üzerinde.. Batman’da iştirak %37, Şırnak’ta 22’i. Bu iki ilin seçmen toplamı ise 430.000.. Diyarbakır’da katılım %35 ve seçmen sayısı 850.000. Van %42 katılım, 530.000 seçmen. Boykotçu seçmen sayısı için, önce sandığa gitmeyen seçmen oranını bulup, onun da, Türkiye ortalamasındaki %25 zaten sandığa gitmeyen seçmen sayısını düşüp öyle hesaplamak gerek. 5 ildeki seçmen toplamı 2 milyon cıvarına.. Referanduma katılmayan seçmen sayısı 1.100.000 cıvarında.. Bunun %27’si zaten ülke genelinde sandığa gitmiyor.. BTP’nin çağrısına uyup sandığa gitmeyen seçmen sayısı 850.000 kişi cıvarında.. Mardin de eklenirse en fazla %50 çıkıyor.. Diğer illerde zaten katılım, genel olarak Türkiye ortalamasına yakın.. Küçük yerleşim merkezleri ve kenar bölgelerde BDP’den çekindikleri için sandığa gitmeyenler ya da mevsim gereği, kendi bulundukları yerden başka yerlere çalışmaya giden insanların sandığa gidemediklerini de hesaba katmak gerek bu arada..
Bu uçlar en zengin ve en yoksul kesim.. Her iki kesim de korkuyor.. Aslında biribirlerinden korkuyorlar ve uçlara savruluyorlar..
Ancak Hakkâri, Şırnak, Batman, Diyarbakır, Van ve Mardin’de referanduma katılım % 50’nin altında kaldı.
BDP, yerel seçimde Diyarbakır’da yüzde 65 oy almıştı. Boykot oranı da bu seviyede gerçekleşti. Yani BDP merkezde gücünü korurken dini açıdan daha güçlü olan kesimlerde, kültür seviyesi yükseldikçe çözülmeye başladığı görülüyor.. Kırsalda, devlet ve PKK korkusu arasına sıkışan halka karşı bir yandan korkutucu baskı uygulanırken, öte yandan bu korku, tercihin istikametini de gösteriyor
Güneydoğu’nun toplam nüfusu 7 milyon cıvarında. İstanbul’un yarısı kadar bile değil..
Ege ve Akdeniz’in nüfusuna bakalım bir de.. Akdeniz bölgesinin 8.9 milyon. Yani Güneydoğu ile Akdeniz’in nüfusu ancak bir İstanbul ediyor.. Ege’nin nüfusu ise 6 milyon gibi tahmin ediliyor.. Yani sorunlu bölgelerin nüfus toplamı 22 milyon gibi.. Geride 53 milyon gibi bir kitle var..
Güneydoğu kadar Ege de sorunlu. Bunu görelim. Ege sorunu ile Güneydoğu sorunu aynı kaynaktan besleniyor. Her iki toplumsal fobi aynı fay hattı üzerinde hayat buluyor..
Türkiye’nin sorunları 3 ırmak ötesini işaret ediyor. Aras, Fırat ve Meriç ötesi.. Coğrafya olarak Balkanlar, Kafkasya ve Ön Asya.. Mezopotamya havzası.. Ege bölgesi Meriç öteki karakter gösterir..
Bu arada şunu da görelim, Milliyetçi Hareket Partisi’nin ‘kalesi’ olarak görülen şehirlerde MHP tam bir çöküş yaşadı. Erzurum’da Evet oyları %87.24, Yozgat’da %77.4, Kırşehir’de %57.34, Çankırı’da %75.2, Osmaniye ise %55.49.
Referandumda Kılıçdaroğlu’nun oy kullanamamış olması tam bir komedi.. Bahçeli’nin erken seçim çağrısı da komedi. Zaten 9 ay sonra seçim var.. Sanki erken seçim derdine deva imiş gibi. Bahçeli’nin çağrısı, “parti dağılmadan, daha kötü bir sonuç beklediğinden, hemen seçim istiyor” yorumlarına yol açtı..
YARSAV ve HSYK’dan gelen tepkiler beklendiği gibi. “Bu kafa” bu yıkıma sebebiyet verirken, birileri Milli iradeye kafa tutmayı hâlâ marifet biliyor ve yokuş aşağı gider gibi yanlış bir istikamete doğru koşularını sürdürüyorlar..
“Toplumsal mutabakat” lafları da artık anlamını yitirdi. Milli irade tecelli etmiş ve bu tartışma bitmiştir.. Bunun üstünde ve dışında bir kurumsal mutabakat arayışı oligarşik bir dayatma olur..
Bu referandumda kaybeden taraf belli. CHP, MHP, DP, DSP, TKP, İP, ÖDP, Ergenekoncular: ADD, ÇYDD, Doğan Mediası, Militaristler, Ulusalcılar, Kemalist laikçiler. Ayrıca YARSAV ve HSYK içindeki kimi unsurlar kaybettiler.. Keskin sirke küpüne zarar verdi.. Bunlara destek olan bazı sermaye çevreleri de şimdi derin bir korkuya kapılmış olmalılar.. Topyekün bir savaşa hazırlanan amiral gemisindekilerin şimdi ne yapacakları merak konusu..
Kazananlar ise, (Aslında Türkiye kazandı) AKP, BBP, SP, Genç Siviller, Alperenler, 70 Milyon Adım Koalisyonu, Adaletten, Barıştan Özgürlükten yana olan herkes, Liberaller, Demokratlar..
Şimdi, değişikliğe ilişkin yasa ve yönetmeliklerin çıkma aşaması, seçim ve atama aşamasında yine bunlar aynı tavrı sürdürecek olurlarsa, tabanlarındaki bu erime daha da artar..
MHP yenilgiyi kabul etmiyor.. Tabanındaki çözülmeyi de.. CHP de kaybeden tarafın kendileri olmadığını söylüyor. Peki bu sonuç nasıl çıktı ortaya?.. Her iki parti de kaybetti. Ama CHP’nin peşine takılan MHP daha çok kaybetti.. AK Parti ile birlikte kazanan bir parti daha var: BBP.. MHP tabanından BBP büyük bir kayış var. MHP ilk seçimlerde baraja takılabilir.. BBP ise iyi bir seçim ittifakı ile barajı geçebilir.. MHP’nin barajı aşamayacağı anlaşılsın, BBP’nin şansı daha da artar.. MHP tabanından AK Parti’ye doğru da ciddi bir kayma olur..
CHP güçlü olduğu bölgelerde gücünü korurken, zayıf olduğu bölgelerde buharlaştı.. Yani biraz daha marjinalleşti.. CHP’ye giden oylar, MHP, Sağ, Ulusalcı ve Kemalist solun bir buluşma noktası, cazibe merkezi oldu.. CHP ve MHP korku koalisyonu kurdu..
Bu sonuçlar, özellikle CHP ve MHP çatısında ciddi değişikliklere yol açabilir..
Şimdi önümüze bakmamız, geçmişin hesaplaşmasını bir kenara bırakıp, geleceğin planlarını yapmaya koyulmamız gerek..
Şunu görelim. Bugün, hiçbir şey dünden daha kötü değil. Gelişmeler doğru yönde ve ileri doğru..
Yeni bir başlangıç yapmalıyız şimdi. Kritik eşik aşıldı. Henüz yolun başındayız.. Sabırlı bir şekilde, zafer sarhoşluğuna kapılmadan, tevazu içinde yolumuza devam etmeliyiz..
AK Parti, Ege ve Akdeniz sahilleri ile, Trakya ve İstanbul’un bazı ilçelerine ve Güneydoğu’ya ağırlık vermeli.. BBP, MHP’nin yanlışına düşerek, etnik milliyetçilikten uzaklaşarak ve kendini belli bölgelere hapsetmeden, Türkiye partisi olarak yoluna devam etmelidir.. SP tepedeki kavgayı bitirip yoluna devam etmeli ve belki BBP ile yakınlaşarak, tefekkür ve eylemi bir araya getirip siyaset dünyasında yeni bir rüzgar estirmelidir.. SP-BBP birlikteliği, sağın ve mütedeyyin kesimlerin, hâlâ bir kısmının takılıp kaldıkları Amerika’nın ve Masonik yapıların etki alanından kurtarılmasına vesile olabilir.. Bugün etnik milliyetçilik temelli siyaset anlayışı Türkiye’yi kamplaşmaya sürüklemektedir.. Aslolan adalet, barış ve hürriyetten yana olmaktır. Biz hepimiz Adem’in çocuklarıyız.. BDP’nin varlık temelini MHP, MHP’nin varlık temelini BDP korkusu oluşturmaktadır.. Bu anlayış, soğuk savaş politikalarının ürünüdür ve korku temellidir.. Ege, Akdeniz ve Güneydoğu “korku politikaları” ile uçlara savrulmuştur. Evetçiler, değişim isteyenler umutları ile hareket etmişlerdir..
Bugün yeni bir gün. Yeni bir dönem başlıyor. Herkesin yapması gereken, Milli iradeye bakıp, hizaya gelmesidir.. Milli iradenin üstünde bir toplumsal ya da kurumsal mutabakat arama talebi, oligarşik bir dayatmadan başka bir anlam taşımayacaktır.. Selâm ve dua ile..
VAKİT