Bütün dünyanın gözü-kulağı Paris’te. İnsanlığın kalbi Paris’te atıyor. Eşitlik, özgürlük ve kardeşlik için mücadele edenler Charlie Hebdo için ayakta. Politik mizahın Fransa’daki kalesine yapılan saldırı sadece fikir ve sanat özgürlüğüne değil bizzat insanlığa karşı işlenmiş bir suç olarak görülüyor.
Hepimiz Charlie Hebdo’yuz eylemleri en uzak coğrafya ve farklı toplumlarda da hızlı, coşkulu ve kitlesel karşılıklar buluyor. "İslamcı terör"ü amasız kınamayanlar, küreselleşen "dinci şiddet"i fakatsız lanetlemeyenler ölümcül bir fanatizmi temsil etmektedirler. Charli Hebdo’dun nezdinde temsil edilen batılı-seküler değerleri içselleştirmeyen İslamifobia’dan bahsetmeye hiç hakkı yoktur çünkü onlar en radikalinden İslamofaşizm’i temsil etmektedirler.
Batılıların Acısı Daha Değerlidir
AB ve ABD’nin desteklediği, küresel kapitalizmle uyarlı ‘seküler İslam’a sırt dönüp tercihini ‘selefi İslam’dan yana koyanların ödeyeceği fatura çok ağır olacaktır. El Kaide, IŞİD gibi küresel cihat örgütleri ya küresel bir projedir ya da İslam’dan kaynaklanan bitimsiz bir nefretin neticesi olabilir ama bunları Batı’nı sömürgeci, işgalci, ırkçı ve katliamcı politikalarının bir sonucu saymak kabul edilemez.
Paris’te yapılan silahlı saldırının terörü dahi aşan tam bir barbarlık olduğu hususunda müttefik olmayanların insanlığından şüphe etmek esastır. Karanlık ve gerici duygulardan neşet eden Paris’teki vahşeti, barbarlığı gölgelemek üzere iki de bir konuyu Afganistan, Irak, Suriye, Filistin, Mısır gibi coğrafyalarda yaşananlara çekmeye kalkışmak boş ve faydasız bir uğraştır. Acıları kıyaslamak Doğu-Batı kutuplaşmasını hızla keskinleştiriyor. Acılar arasında bir hiyerarşi kurmaksa hepimiz açısından büyük bir kıyamet sayılacak sonuca, medeniyetler çatışmasına doğru sürüklüyor dünyamızı.
Fransa özelinde demokrasi ve cumhuriyetle temsil edilen Batı medeniyetine karşı tertiplenmiş ilkel bir aklın ve güruhun alabileceği hiçbir yol yoktur, olamaz. Batıdışı bütün toplumlar ama özellikle de İslamcılar kendileriyle yüzleşmek ve nihai bir hesaplaşmaya girmeye mecburdur. Siyasi, iktisadi, kültürel ve askeri zeminde Batıyla uyumlu hale gelmek gönüllülük esasında olmalı öncelikle. Lakin bu meselede ayak diretenlerin, oyunbozanlık yapanların veya sınırları zorlayanların Esed, Sisi, Hafter gibi aktörler tarafından icra edilen askeri-siyasi planlarla hizaya çekilecekleri de ihsas edilmelidir.
İslam coğrafyasında seküler temelde hareket eden liberal, sosyalist veya ulusalcı aydın ve hareketlerin toplumsal meşruiyet ve destekleri ne kadar zayıf olsa da Batı için en güçlü ve öncelikli müttefik oldukları Paris’teki saldırısı sonrasında bir kez daha teyit edilmiştir. İslami değer ve hareketleri tasfiye etmek noktasında Batı’yla aynı safta duran, Müslüman toplumlardan Batı’nın askeri ve kültürel saldırılarına yönelik tepkileri Batı’dan önce ve Batı’dan daha güçlü göğüslemekte kararlı olanların baskın kimliği nedir? Aydınlanma ve ilerleme mitinin sadık unsurları olmak ve Batılı değerlerin İslam coğrafyasındaki seküler temellere dayanan sınıfsal teminatı olmak tabii ki.
İtirafçı ve Lejyoner Aranıyor
Yüzleşme ve hesaplaşma çağrıları hep İslam’a ve Müslümanlara yapılıyor. Mesela şu tehdit kokan teklif ne kadar revaçta: ‘Madem Müslümansınız ve İslam barış dinidir o zaman derhal bu İslamcı denilen hareketlerle aranıza kalın duvarlar çekin’. Hatta siyasal tahlillerden depresif düzeyde rahatsız olan Ortadoğu uzmanı kimi gazeteciler, AB ve ABD sözcüsü bazı analistler kısa ve net bir yol haritası tutuşturmaktalar elimize: “Türkiye’nin Cumhurbaşkanı, Başbakanı, Dışişleri Bakanı sosyal psikolojik tahlilleri bıraksın ve derhal İslamcılarla savaşa girişsin. AKP başta olmak üzere bütün dindarların, Müslümanların izzetini ve onurunu korumak için İslamcılara karşı cihat ilan etmesi tek çıkış yoludur.”
İnsan öldürmek Paris, Londra, New York veya Brüksel gibi modern mekânlarda acı ve kederi tetikler. Afganistan, Irak, Suriye, Filistin, Mısır, Libya, Doğu Türkistan, Çeçenistan vd. gibi İslam beldelerindeki işgal, askeri darbe ve katliamları kimse bahane etmesin. ABD’nin Asya, Afrika ve Avrupa ülkelerinde şüpheli olarak gördüğü binlerce Müslümandan ileri sorgulama teknikleriyle istihbarat toplarken sakın rahatsız olmayın. Esed-Baas rejiminin Muhaberat’ı tarafından Arap usulü ileri sorgulama teknikleriyle 11 bin insanın ex oluşu da sizi fazla heyecanlandırmasın.
Başka Bir Dünya/lı
Madem “Hepimiz Charlie Hebdo’yuz” diye slogan atıp pankart açıyorsunuz, madem hep birlikte ırkçı ve ayrımcı, provokatif ve edepsiz bir psikolojik harp üssünü kayıtsız-şartsız benimsiyor ve sahipleniyorsunuz bu kimlik size ‘mübarek’ olsun. Emperyalizme ve Siyonizme teşne politik bir edepsizlikle özdeşleşenlerin barış, bir arada yaşama ve özgürlük çığırışlarını bakalım kimler, ne şekilde ciddiye alacak?
Ufku ve adalet duygusu Charlie Hebdo’ları klonlamaktan öteye gidemeyenlerle “başka bir dünya mümkün” mü sizce?