HAKSÖZ HABER
Siyonist rejimin 7 Ekim’den bu yana Gazze’de işlemediği savaş suçu kalmadı. Çocuk kadın demeden katliamlar yapan, hastaneleri bombalayıp işgal eden İsrail aynı zamanda Gazze’ye su, gıda ve diğer temel ihtiyaçlar da dahil olmak üzere herhangi bir maddenin girişini de engelliyor. Böylesi bir ortamda hem de İsrail’i bir terör devleti olarak tanımlamışken Türkiye’nin İsrail’le olan ilişkilerini belli alanlarda hala sürdürüyor olması izaha muhtaç bir durum arz ediyor. Bu ilişki sahalarının en önemlilerinden birini de ticari ilişkiler oluşturuyor.
Ticaret Bakanı Ömer Bolat, 7 Kasım tarihinde konuyla alakalı "7 Ekim'den bu yana İsrail ile karşılıklı ticaretimiz geçen yılın aynı dönemine kıyasla yüzde 50’den fazla azaldı. Bu tabii ticaret yapanların ve tüketicilerin talepleriyle alakalı.” açıklamasında bulundu. Bu açıklamada Türkiye-İsrail arasındaki ticaret hacminde düşüş kısmı tabii ki sevindirici ve önemli bir gelişme. Ancak azalsa bile İsrail’le karşılık ticaretin bu süreçte bile devam etmesi bir sorun teşkil ediyor. Uluslar arası gemi taşımacılığı trafiĞine dair verilerin paylaşıldığı marinetraffic sitesi verilerine göre 7 Ekim’den bu yana Türkiye-İsrail limanları arasında onlarca gemi sevkiyata devam etmiş görünüyor.
Öte yandan Uluslararası ticaretin bakanın açıklamasında belirttiği gibi sadece ticaret yapanların ve tüketicilerin talebiyle şekillenmediği herkesçe biliniyor. Rus uçağı düşürüldüğünde Rusya’nın Türkiye’den yapılan domates ithalatına varıncaya kadar Türkiye’ye uyguladığı ekonomik yaptırımlar, yine Rahip Brunson krizi sırasında ABD’nin Türkiye’den çelik ithalatını durdurması gibi daha yakın zamanda yaşanılan örnekleri hatırlamak bile bu konuda yeterli olacaktır.
Aynı şekilde İsrail-Türkiye arasındaki karşılıklı ticaret de sadece iki tarafın özel sektörünü ilgilendiren bir durum değildir. Bazı aklı evvellerin sosyal medyada yazıp çizdiği “Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin yapabileceği bir şey yok bu iki ülkenin özel sektörü arasındaki bir ticaret” gibi söylemler bu konuda doğruyu yansıtmıyor. Kaldı ki İsrail’e yapılan sevkiyatların durdurulması çağrısı sadece kamu otoritesine değil özel sektöre de yapılan bir çağrı hüviyetini taşıyor.
Türkiye İhracatçılar Meclisi’nin Eylül , 2022 yılında yayınladığı 2021 yılı verilerine göre İsrail ithalatında Türkiye Çin, ABD ve Almanya’nı ardından 5,6 milyar dolarla 4. sırada geliyor. İsrail’in ihracatında ise Türkiye 1,9 milyar dolarla 7. Sıradaki ülke konumunda. Yine aynı verilere göre İsrail’e 1 milyar 192 milyon dolarlık demir-çelik satışı yapılırken bunu 563 milyon dolar ile motorlu kara taşıtları izledi. Üçüncü sırada ise 512 milyon dolarla plastikler ve mamuller geliyor.
İsrail’e ihraç edilen ürünlerin başında çelik gibi doğrudan savunma sanayinde kullanılan sadece özel sektör eliyle şekillenmeyen devletlerin de farklı yollardan her daim müdahalesinin olduğu stratejik bir madde geliyor. Öyle ki Türkiye Çelik İhracatçıları Birliği’nin 18 Eylül 2022’de yapmış olduğu basın açıklamasındaki verilere göre İsrail çelik ihtiyacının %65’ini Türkiye’den karşılıyor.
Allah-u Teala Tevbe suresi 24. ayette “De ki: “Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, aşiretiniz, kazandığınız mallar, kesada uğramasından korktuğunuz bir ticaret ve beğendiğiniz meskenler size Allah’tan, peygamberinden ve O’nun yolunda cihattan daha sevgili ise, artık Allah’ın emri gelinceye kadar bekleyin! Allah, fasık topluluğu doğru yola erdirmez.” buyuruyor. Ayette belirtilen “kesada uğramasından korkulan ticaretin Allah yolunda cihaddan alıkoyması” iken burada Müslümanları katleden zalim bir rejimle yapılan ticaret durumu var ki bunun hükmü de daha ağır olsa gerek. Devletiyle özel sektörüyle Türkiye’ye düşen Gazze’de işlediği cinayetlerle savaş suçlusu konumundaki İsrail devletiyle onları güçlendiren her türlü ticareti kesmesidir. Gazze’de kardeşlerimize yapılan zulme ortak olmamak, kardeşlerimiz abluka altında gıda ve temiz su bulmakta bile zorlanırken İsrail’le her türlü alışverişi kesmektir.