“Keramet Zamanda Değil İnsandadır”

Özgür-Der Antalya Temsilciliği’nde her hafta perşembe akşamları düzenlenen seminerlerde bu hafta Kur’an-ı Kerim’in en kısa surelerinden olan “Asr Suresi Tefsiri” yapıldı. Seminer Mustafa Pektaş tarafından dernek salonunda sunuldu.

Pektaş’ın sunumundan alınan notlar şu şekildedir:

Sure adını ilk âyetinden alır. “Zaman” anlamına gelir. İlk mushaf ve tefsirlerin çoğunda bu adla anılır. Buhârî sûreyi “Ve’l-‘asr” şeklinde zikreder.

Asr suresinin meali şöyledir: “Zamana yemin ederim ki insan gerçekten ziyan içindedir. Bundan ancak iman edip iyi ameller işleyenler, birbirlerine hakkı tavsiye edenler ve sabrı tavsiye edenler müstesnadır.” (Asr, 103: 1-3)

Sûrede bu ziyandan ancak şu dört özelliğe sahip olanların kurtulacağı ifade edilmiştir:

a) Samimi bir şekilde iman etmek

b) İyi işler yapmak, yani din, akıl ve vicdanın emrettiklerini yerine getirmek, yasakladıklarından kaçınmak;

c) Hakkı tavsiye etmek;

d) Sabrı tavsiye etmek.

Abdullah b. Husayn’dan nakledilen şu rivayet ‘Asr sûresinin ilk neslin hayatındaki yerini beyan eder: “Allah Rasulü’nün arkadaşlarından iki kişi bir araya geldiğinde, biri diğerine ‘Asr sûresini okumadan ayrılmazlardı” (Taberânî). “Okuma”yı Kur’anî mânâda anladığımızda, bu rivayetten çıkan sonuç şudur: Rasulullah’ın arkadaşları bir araya geldiklerinde birbirlerine hakkı ve sabrı tavsiye eder ve bunu yapmayı öğütlerlerdi.

Sûre, insanın saadetini ve felaketini kendi elleriyle hazırladığını beyan eder. İnsanın zamana, çağa, mekâna kabahat yüklemesi onu sorumluluktan kurtarmaz. Bununla beraber iyiliği tarihin bir dönemine hasredip kendi yaşadığı asrın kötülüğünü de “âhir zaman” söylemiyle mazur gösterenlerin bu mantığını reddeder. Sözün özü: Keramet zamanda değil insandadır.

‘Asr sûresi ilâhî bir notadır. Muhataba “Bu kadar üst perdeden ancak Allah konuşabilir” dedirten bir makamdan seslenir. Vicdanı harekete geçirmek ve insanı inşâ etmek için zamanı şahit tutarak söze girer. İnsana dair yalnızca Allah’ın söyleyebileceği şu sözü söyler: “Şüphesiz insanoğlu ziyandadır”.

Ardından ziyandan kurtulanların özelliklerini sayar. Bunlar dört özelliktir: İman etmek, sâlih amel işlemek, hakkı tavsiye etmek, sabrı tavsiye etmek. Bunlar inanmak, yaşamak, paylaşmak ve direnmek olarak da nitelenebilir. İlki Allah’ın, ikincisi hayatın, üçüncüsü insaniyetin, dördüncüsü hakikatin hakkıdır. İlk ikisi bireysel, son ikisi toplumsal sorumlulukla alâkalıdır. İlki akidevi, gerisi amelîdir. İnsan soyunun kurtuluşunun anahtarı budur.  Aksi hüsrandır.

Kaybedecek kimselerin dışında kalanlar iman edip iyi ameller işleyenlerdir. Dinin kalp temizliği yanında iman ve salih amel olduğunu da unutulmamalı. Kalp temiz ise bu temizlik Allah’a itaat ile tezahür eder. İmanın hayata yansıması yok ise, o iman lafta kalacaktır. İman edenleri ahirette azaba uğramaktan kurtaracak olan şey, iman ve onun gereğini yerine getirmektir. Çünkü “din” inanmak ve inandığını yaşamaktır.

Üçüncü ayette birbirlerine hakkı tavsiye edenler ve sabrı tavsiye edenler denilerek müminlerin birbirlerine doğru olanı tavsiye ettikleri belirtilmektedir. Yani onlar inançlarında, amellerinde, siyasetlerinde, toplumsal ilişkilerinde hak olanı yani “Kur’anî ölçülere ve Peygamber’in örnekliğine uymayı” tavsiye ederler. Tavsiye emretme konumunda olanlar için yerine göre emretme biçiminde de tezahür edebilir. Yine bu ayette sabrı tavsiye edenler denilerek iman edip iyi ameller işleyenlerin iç ilişkilerinin doğal halinin birbirlerine sabrı tavsiye etmeleri olduğuna dikkat çekilmektedir.

Sunum dinleyicilerden gelen soruların cevaplanmasının ardından sona erdi.

Etkinlik-Eylem Haberleri

Bursa’da Suriye devrimi ve Gazze konuşuldu
"Sürünün İçinde Dijital Dünyaya Bakışlar"
Başakşehir’den Gazze direnişine bin selam!
Adana Özgür-Der’de “Emperyalizm ve Siyonizm İlişkisi” konferansı düzenlendi
Özgür-Der Gençliği “İslami Perspektiften Psikoloji” kitabını değerlendirdi