İHH adına Kenya'ya Kurban Organizasyonu için giden, Özgür-Der Çorum Şube Başkanı Bülent Gökgöz'ün izlenimleri:
***
İHH 2012 yılı Kurban faaliyetleri çerçevesinde dört kişiden oluşan ekibimizle, başkenti Nairobi olan Kenya’ya 24 Ekim Çarşamba sabah vakitlerinde ulaştık.
Çorum’da faaliyet gösteren İlke-Der ve İHH temsilcisi Selim Özkabakçı, Eğitim-Bir Sen Bitlis İl temsilcisi Rasim Taşcan kardeşlerimiz ile Özgür-Der Çorum Şube başkanı Bülent Gökgöz olarak benim de içinde yer aldığım ekip Nairobi merkezde bulunan Jamia Central Hotel’e yerleştik. Ziyaretlerimiz esnasında İngilizce konuşuyoruz ve Ahmet kardeşimizin de İngilizce katkılarıyla röportajlarımızı gerçekleştiriyoruz.
Rehberimiz olarak görevlendirilen ve bizleri karşılayan Üsame Osman Şeyh Abdulkadir kardeşimiz Ümmet Üniversitesi’nden mezun ve Kenya Müslümanları Dayanışma Cemiyeti (Kenya Müslims Charitable Society)’nde görevli.
Bu kurum aynı zamanda İHH’nın Kenya’daki partner kuruluşu ve cami, okul, yetimhane, su kuyusu, kurban gibi projelerde birlikte hareket ediyor. Kenya genelindeki Müslümanların çatı kuruluşlarından birisi.
Kenya Hakkında Kısa Bilgiler ve İzlenimlerimiz
Kenya yaklaşık 40 milyonluk nüfusuyla ekvator kuşağında yer alan İngiliz sömürgesi fakir bir ülke. Protestanlar ağırlıkta olmak kaydıyla ülke nüfusunun üçte ikisi Hıristiyanlardan oluşmakta. Kalan nüfus 10 milyon civarında Müslüman ile Hindu ve yerel dinlerden oluşan bir dağılıma sahip. Görüşmelerimiz esnasında Müslüman nüfusun üçte ikisi Şafii mezhebine bağlı iken kalanının ise Şia fıkhına tabi gruplardan oluştuğunu öğreniyoruz. Şiilerin hatırı sayılır finans gücüne ve hastane, üniversite gibi kurumlara sahip olduklarını rehberimiz aktarıyor. Nairobi merkezde beş adet camileri olduğunu da ekliyor. Sünni Müslümanlarla Şia arasında herhangi bir sorun olmadığını ancak ilişkilerinin de olmadığını ifade ediyor. Nasrallah’ın, Esed’in kuvvetleri için ‘cihad ediyorlar’ ifadelerini de takip ettiklerini üzülerek belirtiyor. Yine de Şia’ya dava bilinci içerisinde tebliğ etmeliyiz temennilerini de ekliyor.
Hıristiyan nüfusa bağlı olarak her mahallede irili ufaklı kiliselere rastlıyoruz. Camiler de oldukça yaygın. İslamlaşmanın ve cami merkezli çalışmaların yaygınlaştığını öğrendiğimizde elhamdülillah diyoruz.
Yerel dillerden Kisfahili ve Somali dilleri konuşulmakta. Yaygın dil olan Arapça kökenli Kisfahili ile İngilizce, Kenya’nın iki resmi dilini oluşturuyor.
Kenya’da eğitim tamamen özerk. 42 farklı topluluk ve dilden oluşan ülkede devlet, dini eğitime müdahale etmiyor. Türkiye’deki gibi dine müdahale aracı olarak diyanet teşkilatı da yok. Başkent Nairobi ve çevre şehirlerde, kasabalarda ve hatta köylerde dahi adım başı okullara rastlıyoruz. Kimi zaman barakalardan, derme çatma tek katlı binalardan oluşan okullar kırsal bölgelerde çok yaygın. Kilise okulları reklamlarıyla misyonerlik faaliyetlerine devam ettiriyorlar. Özellikle Hıristiyan okullarının çok olmasını misyoner faaliyetlerine bağlıyoruz.
Başörtüsü eğitimin tüm kademelerinde serbest olduğu kamu kurumlarında da tesettüre hiçbir engel yok. Türkiye’de halen aşılamamış olan ilköğretimde ve kamu kurumlarındaki başörtüsü serbestliğini Kenya çoktan aşmış. Başörtüsünün, Hıristiyanlar için istisnalar hariç hiçbir sorun teşkil etmediğini öğrendiğimizde Kemalistlerin, muhafazakârların “çağdaşlaşma ve muasır medeniyetleri yakalama” çığırtkanlıklarının ne kadar ilkel ve boş olduğunu bir kez daha idrak ettik. Belli ki, kişi başına yıllık geliri 1700 dolar civarında olan bir Afrika ülkesinin özgürlük anlayışı, ‘Büyük Millet Büyük Güç Hedef 2023’ sloganlarına şimdiden açık ara fark atmış!
280 sandalyeli parlamentoda 40 sandalye Müslümanlara ait ve Anayasa Mahkemesi başkanı da Müslüman. Ayrıca dört tane de bakana sahipler. 2010 yılında yeni anayasanın ardından düşünce ve ifade özgürlüğü koruma altına alınmış. İnsan hakları konusunda önemli mesafeler aldıkları anayasa değişikliği ile yargı alanında da devlet görevlilerinin yargılanmaları hakkı elde edilmiş. Ramazan bayramında ve yılbaşında tüm toplum için resmi tatil ilan ediliyor, Kurban bayramında ise yalnızca Müslümanlara tatil hakkı verilmiş.
Batı Sömürüsünün Yansımaları
Güvenlik problemi hat safhada. Özellikle fakirliğin doğurduğu sosyal doku bozukluğu, ahlaki çöküntü, madde bağımlılığı ve hırsızlık çok yaygın. İşyerlerinin, fabrikaların etrafları yüksek duvar ve dikenli tellerle çevrili. Sosyal çöküntünün Hıristiyan nüfus üzerinden yayıldığını gözlemliyoruz. Özellikle genç nüfus bir taraftan Batı’nın sömürü politikaları sonucu fakirleştirdiği sefaleti yaşarken diğer taraftan da Batılı yaşam tarzına öykünüyor. Kenya ziyaretimiz esnasında kimi yerlerde fotoğraf çekemiyoruz. İnsanlar tepki gösteriyorlar. Beyaz adamlar olarak bizleri sömürgecilerle eş tutup ‘burada ne işiniz var, beyaz adamlar menfaatleri dışında burada bulunmazlar’ şeklinde akıl yürüttüklerini düşünüyoruz. Bir nevi çelişkili bir durum da söz konusu. Batılılara sözde kızgınlar ancak onların dinlerini ve yaşam şekillerini taklit ediyorlar. Tıpkı Kemalistlerin İngilizlere karşı sözde bağımsızlık mücadelesi verip, Batılıların düşünce ve yaşam tarzını da ilerlemenin yolu olarak görüp Anadolu halkına dayatmaları gibi.
Başkent Nairobi beş milyon nüfusa sahip ancak ciddi bir sanayi ve ekonomiden bahsetmek mümkün değil. Kapitalist ekonomilerin temel karakteristiği; bir tarafta barakalarda, sokaklarda, çöplerin ve lağımların içinde yaşayan yığınla insanlar diğer tarafta zengin azınlık. Hava kirliliği, alt yapı yoksunluğu, çarpık yapılaşma şehirlerin temel görünümü. Sağlıksız yaşam koşulları, mutsuz, korku dolu ve sert bakışlar siyah yüzlerde salgın olmuş.
Global sermayenin sömürü ikonları Kenyalıları santim santim kuşatmış. Köylerde, yol boylarındaki barakalardan müteşekkil bakkallarda dahi Coca cola’nın kimlik ve yaşam tarzı aşılayan reklamları boy vermiş. Hilton, Omo’lar, Nivea’lar, Nescafe’ler, KFC’ler…
Vahşi yaşamı görmek isteyen Batılı turistler Safari turlarına katılıyorlar. Kenya’daki insan yığınlarının yaşadıkları vahşi yaşam umurlarında bile değil. Binlerce dolar ödeyip açlıklarını bastıramayan ‘beyazlar’, aslanların sadece acıktıklarında avlandıklarını bir türlü kavrayamıyorlar! Hollywood filmleri üzerinden Afrika’yı ilkel ve yamyamlardan oluştuğuna dünyayı ikna eden egemenler, bu esnada Afrika’yı silip süpürmüş, kendine ram etmiş!
Temiz su bulmak çok kolay değil. Üzerlerinde ‘clean water(temiz su)’ yazan tankerler görüyoruz. Nairobi’ye 325 km mesafedeki Garissa şehrinde su hattı evlerin bahçelerine kadar getirilmiş. Bunun dışında kırsal bölgelerde su kuyuları da mevcut.
İşyerlerinin tabelaları aslında zihin dünyalarına ve İngiliz sömürüsüne dair önemli işaretler veriyor. Ziyaretlerimiz esnasında kendi yerel dilleri ile yazılmış hiç tabela görmedik. Tüm tabelalar İngilizce! Ancak Garissa bölgesinde durum değişiyor. Garissa beş yüz bin nüfusu ile büyük ancak yoksul bir şehir. Nüfusun %95’i Müslüman. Tabelalarda ise İslami terim ve semboller mevcut, kimilerinde ise Arapça harflerle yazılmış dükkân ve okul isimleri.
24.10.2012: Ziyaretimizin İlk Günü
Kenya Müslümanları Dayanışma Cemiyeti’nin yaptığı program çerçevesinde ilk gün, Nairobi’ye yakın mesafedeki İHH’nın finanse ettiği Sümer Günay Cami ve Okul İnşaatı’nı ziyaret ettik. Gösterişten uzak mütevazi caminin karşısında kısıtlı imkanlarla yapılan 120 kişilik bir okul burası.
Kenya Müslümanlarının da okullarının cami ile iç içe olması dikkatimizi çekiyor. Ortadoğu’da olduğu gibi Müslümanlar cami merkezli örgütleniyorlar. Üsame, ilerleyen zamanlarda okula dört adet sınıf daha eklemeyi düşündüklerini söylüyor. Camide namaz kılıp ziyaretlerimize devam ediyoruz.
Kenya Müslümanları Dayanışma Cemiyeti’nin genel merkezine ziyarette bulunduk. Cemiyette bizleri Omar Kassim karşıladı. Omar Kassim cemiyetin idarecisi ve haftalık Friday Bulletin (Cuma Bülteni) dergisinin de editörü. Cami, sınıflar, ofisler ve kütüphaneden oluşan külliyenin temelleri 1925’te başkent Nairobi’de atılmış. Cami içerisinde sohbet halkaları, Kur’an okuyan insanlar dikkatimizi çekiyor. Cemaate katılıp namaz kılıyoruz. Akşam ve yatsı namazı yağmur nedeniyle cem ediliyor.
Mütevazi ve özgüven sahibi duruşuyla bizleri çok sıcak karşılayan Omar Kassim ile ilk gün kısa bir röportaj yaptık:
İHH: Bizlere çalışmalarınız hakkında neler söyleyebilirsiniz?
Omar Kassim: Organizasyon olarak camiamız 2009 yılından beri İHH’yı takip etmekte ve birlikte projeler yürütmekteyiz. Kenya çapında çalışmalarımız var. Gençlere, kadınlara yönelik eğitimlerimiz var. 11 Eylül saldırılarından sonra Batı dünyası İslami çalışmaları engellemeye çalışıyor. Gençlere yönelik yüksek okul projemiz var. Sümer Günay cami ve okul inşaatımız bitmek üzere. Ayrıca yine okul, sağlık merkezi yüksek okulu ve yurt projelerimiz de mevcut.
Faizsiz bankacılık yapan bankamız da mevcut.
Her Cuma günü yayınladığımız Friday Bulletin(Cuma Bülteni) adlı bülteni Kenya genelinde ücretsiz dağıtıyoruz.
İHH: Cuma Bülteninde hangi konuları ele alıyorsunuz?
Omar Kassim: Haftalık beş bin adet bastırdığımız bültenlerde; İslami politikalar, siyaset, Kenya’daki İslami konuları, aile problemlerini, ekonomik sorunları, Arap intifadasını, Filistin ve Ortadoğu gibi konuları ele alıyoruz. Jamial Camisi aynı zamanda derginin merkezi.
İHH: Kenya hükümetinin çalışmalarınıza bakışı nasıl?
Omar Kassim: Kenya hükümetinden faaliyetlerimize yönelik baskı görmüyoruz. Devlet dini eğitime kesinlikle karışmıyor. İHH’nın proje yardımları banka hesapları üzerinden ulaşıyor bizlere. Türkiye hükümetinin de yardımlarını önemsiyoruz. Türkiye hükümeti ve İHH sadece Kenya’ya değil, tüm Afrika’ya yardım ediyorlar.
İHH: İslami kaynaklara ve çalışmalara ulaşma noktasında sıkıntılarınız var mı?
Omar Kassim: Kaynak kitaplarımızı tedarik ediyoruz. Kur’an, İslami kitaplar vb. Ancak İngilizce kaynaklara ihtiyacımız var. Cd, kaset vb araçlara da ihtiyacımız var. Yaygın olan dil İngilizce olduğu için bu argümanların da İngilizce olması gerekiyor.
İHH: Ortadoğu intifadalarını nasıl değerlendiriyorsunuz? İntifada sürecinde Suriye’ye karşı İran’ın tutumu ve ABD merkezli komplo teorileri hakkında neler söyleyebilirsiniz?
Omar Kassim: Açıkça İslami bir uyanış gerçekleşiyor Ortadoğu ve Afrika’da. Yavaş yavaş ancak umut verici ve Amerika’ya rağmen. İran-Suriye ilişkisi can sıkıcı. Şia’nın etkileri var. İran askerleri Esed rejimini destekliyor ve bu kabul edilemez. Türkiye hükümetinin Suriye politikasını doğru buluyoruz ve Suriyeli muhalifleri destekliyor. Batı ve Amerika, Müslümanların hiçbir zaman ümmet olmasını istememişlerdir ve onları hep ayırmaya çalışmışlardır. Müslümanların iradelerini engellemek isteyen bir Batı dünyası var. İntifadadan sonra ABD ve Kenya hükümetinin Somali’de eş-Şebab’a yönelik baskıları daha da arttı.
Rusya ve İran Esed’e destek vermeselerdi Suriye rejimi çoktan yıkılırdı. Müslümanların katledilmesi ne Batı’nın ne de Amerika’nın umurunda bile değil. Suriyeli Müslümanlara silah desteği verecek gücümüz, imkânımız yok ancak onlara moral verebilmeliyiz.
Türkiye hükümeti, Gazze’deki ablukayı kırmak için çokça çaba harcadı. İsrail’in ablukası kesinlikle illegaldir ve İslam’a karşı savaşıyorlar. Mısır’da başa gelen Muhammed Mursi’nin ambargonun kaldırılması noktasında zamana ihtiyacı var.
İHH: İslami mücadele içerisinde kadınların rolü hakkında neler söyleyebilirsiniz?
Omar Kassim: Kadınlar mücadelenin içinde aktif rol almalılar. Ümmet yapılanmasında kadınların rolü önemli. Sağlık, eğitim vb. alanlarda alacakları görevlerle İslami mücadele daha da gelişecektir.
İHH: İnşallah ziyaretlerimiz esnasında yine görüşme imkânımız ve sorularımız olacak, fakat kısaca İHH’dan beklentileriniz nelerdir?
Omar Kassim: İHH’dan bazı taleplerimiz oldu henüz cevap gelmedi bu konularda. Kenya için 500 yetime destek istedik. Ayrıca Sümer Günay cami ve okul projesinde sınıf sayısını arttırmak istiyoruz. İlaveten yurt ve görevlilerin kalabileceği yerler yapmak istiyoruz. Benzer taleplerimiz Garissa için de geçerli. Su kuyusu için halen çok fazla ihtiyacımız var. Bugüne dek Kenya genelinde 200 civarında su kuyusu yapıldı. Derin kuyularda maliyet artıyor. İHH gerçekten organizasyon, uygulama ve taleplere cevap verme noktasında dünya çapında iyi bir kuruluş.
25 Ekim 2012: Ziyaretimizin İkinci Günü ve Arefe
Nüfusu beş yüz bini bulan ancak çok yoksul olan Garissa’ya gitmek üzere yola çıkıyoruz. Yolumuz üzerinde Ummah University (Ümmet Üniversitesi)’ne uğruyoruz. 14 yıldır Sudan Ümmet Üniversitesi’nin şubesi olarak faaliyet gösteriyor.
Üniversite aynı zamanda Kuveyt Hükümetinden de destek alıyor. Beş yüz öğrenci ile eğitimine devam eden üniversiteden mezun olanlar; devlet kademelerinde memurluk, imamlık, askerlik vb. meslek dallarında çalışma imkânı bulabiliyorlar. İslam ilimlerinde Arapça ve Kisfahili dillerinde eğitim veriliyor. Müslümanlar Arapça, Kisfahili, Somali dili ve İngilizce konuşuyorlar.
Kütüphanede Arapça ve İngilizce kitaplar yer alıyor. 24 saat internet ve bilgisayar odası bulunan üniversite yerleşkesinde yurtlar da mevcut. Kütüphanede Arapça basılmış ve üzerinde Siyonist İsrail’in sembolü ile karşısında Kudüs muhafızı Raid Salah’ın yer aldığı bülten gözümüze ilişiyor.
Üniversite gezimizden sonra yolumuza devam ediyoruz. Uzun, sıcak ve yorucu bir yolculuk bizleri bekliyor. Garissa’ya kadar olan yolumuzda on altı polis ve askeri kontrol noktasından geçiyoruz. Birkaç noktada polisler neden geldiğimizi soruyorlar. Turist olarak gezi amaçlı geldiğimizi ifade ediyoruz.
Yol boyunca sohbetler ediyoruz. Üsame kardeşimize ıslah önderlerimizi soruyoruz. Ebu Hanife için âlim ve çok zeki olduğunu belirtiyor. Hasan Basri, Vasıl b. Ata, İbn Teymiye, Cemaleddin Afgani, Muhammed Abduh, Reşid Rıza, Hasan el-Benna, Seyid Kutup, Mevdudi gibi öncü isimler duygularımızı ve ortak yönlerimizi pekiştiriyor.
Kenya hükümetinin kimi zaman Müslümanlara yönelik baskı ve gözaltı tutumlarını gösterilerle protesto ettiklerini de ekliyor.
African Müslims Agency (Afrika Müslümanları Cemiyeti) nin de çatı kuruluş olduğunu öğreniyoruz. Afrika’nın Burkina Faso, Nijerya, Kenya, Somali vb. 40 ülkesinde dayanışma ve eğitim faaliyetleri gösteren bir kuruluş. Garissa’daki Young Müslims Association (Genç Müslümanlar Teşkilatı) 1964’te kurulmuş. 1969 yılında büyük bir yetimhane hizmete açmışlar.
Garissa’da bizleri Genç Müslümanlar Teşkilatı sorumlularından Şeyh İsmail karşılıyor. Garissa’da çok sayıda cami mevcut ve nerdeyse yolda tesettürsüz bayanlara hiç rastlamıyoruz. İHH ile birlikte yürüttükleri Ebrar Cami ve Okul Projesi’ni ziyaret ediyoruz. Dört adet sınıftan oluşan okul 120 öğrenci kapasiteli ve 2 hafta içerisinde bitireceklerini belirtiyor. Okulda temiz su, masa, sandalye, yazı tahtası vb. araçlara ihtiyaçları olduğunu ekliyor.
Garissa’da asfalt yol ya da kaldırım, aydınlatma ve güvenlik yok. Yollar kumdan oluşmakta. Her yerde çöp ve atıklar var. Şeyh İsmail, ABD ve İngiltere’nin her yıl çok sayıda insanı ülkelerine götürerek Hıristiyanlaştırmaya çalıştıklarını söylüyor. Arapça yazılarla donatılmış tabelalar çok sayıda mevcut Garissa’da. Felah Shop, Bereket Shop, Ümmet Primacy, Bismillahi Shopping Center vb. Akşam altıdan sonra otel dışında kalmamamız gerektiğinin altını önemle çiziyor Şeyh İsmail.
Güvenlik gerekçesi olarak da Kenya Hükümetinin Somali’deki işgal ve eş-Şebab’a yönelik baskı politikalarından ötürü, eş-Şebab’ın Kenya içerisinde bombalı eylemlerde bulunduğunu söylüyor. Bu durumun, Kenya hükümetinin de Müslümanlara potansiyel suçlu olarak bakmasını getirdiğini öğreniyoruz. Bombalamaların ardından Kenya hükümetinin Müslümanları suçsuz yere hapishanelerde alıkoyduğunu belirten Şeyh İsmail, bombalamaları yapanların Müslümanlar olamayacağını savunduğu için bir vekilin de tutuklandığını ifade ediyor.
Garissa’daki kurbanlıkları görmeye gidiyoruz. İHH burada 30 adet inek kesecek bayramda. Kırsal ve çöl sıcağı altında kurulmuş bulunan Albond Resort adlı otelimize yerleşip bayram hazırlıklarımızı yapıyoruz.
26 Ekim 2012: Bayram Namazı ve Kurban Kesimleri
Sabah sekizde Garissa’daki yetimhanenin meydanında bayram namazı için toplanmış olan kalabalığın arasına bizler de katılıyoruz Şeyh İsmail’in öncülüğünde. Bizleri ön safa kadar götürüp Şeyh Abdusselam’ın hemen arkasında yer gösteriyor. Şeyh Abdusselam, Garissa’daki Young Müslims Association teşkilatından ve toplumun kanaat önderlerinden.
Kadınların ve çocuklarında saf tuttuğu bayram namazı öncesinde Şeyh uzun bir konuşma yapıyor. Bizlerden de ayağa kalkıp tüm kalabalığın bizleri görmesini ve selamlaşılmasını istiyor. Konuşmasını Kisfahili dilinde yapıyor. Temel vurguları barış, adalet ve Allah’ın sağlam kulpuna (Urvet’ul Vuska) sımsıkı yapışmamız gerektiği yönünde. Ümmet birliğinin oluşması için çok çalışılması gerektiğini belirtiyor.
Namazın kılınmasının ardından Arapça yapılan duada iyiliği emretme ve kötülükten nehy etme sorumluluğu, haramlardan, faizden, içkiden sakınılması hatırlatılırken gençleri yozlaştıran medya araçlarına da dikkat çekildi.
Bayramlaşmalarımızın ardından İHH’nın çocuklara hediyeleri olan balon ve şekerlemeleri dağıttık, fotoğraflar çektik. Yoksulluklarını yüzlerinden okuyabildiğimiz çocukların tebessüm ve mutluluklarını görebilmek bizleri daha bir motive etti. Kurban kesim yerlerine doğru harekete geçtik.
Kurban kesimlerinde parçalanan etler, poşetlenip ihtiyaç sahiplerine bekletilmeden hemen oracıkta dağıtılmaya başlandı.
Garissa’nın ardından 10 km mesafedeki Madogo’ya geçtik ve İHH olarak orada da 10 adet kurban kesildi. Etler poşetlere yerleştirildi ve hemen dağıtıldı. Bu esnada çocuklara şeker ve balon hediyelerini de dağıtmaya devam ettik.
İHH, Kenya’daki kurban faaliyetleri kapsamında ayrıca Mombasa’da 10, Nairobi’de 20, Vacia’da 20 adet kurban kesim ve dağıtımını gerçekleştirdi.
Şeyh İsmail ile Garissa’da vedalaşıp yeniden Nairobi’ye harekete edip ertesi günkü Hurumu bölgesindeki kesim ve dağıtım çalışmalarına katılacağız. Şeyh İsmail, İHH’nın yardımlarına çokça teşekkür ettikten sonra yola koyuluyoruz.
27 Ekim 2012: Son Röportajlar ve İHH’nın Önemi
Bayramın 2.günü Kenya Müslims Charitable Society (Kenya Müslümanları Dayanışma Cemiyeti) yetkilileri ile başkent Nairobi yakınlarındaki İHH kurbanlarının kesileceği kesimhaneye ulaştık. Kurban kesimlerini inceledikten sonra Hurumu bölgesindeki kurban dağıtımına geçtik. Hurumu bölgesi başkentin varoşlarını oluşturuyor. Barakadan ev ve işyerlerinde hayatlarını idame ettiren yoksul yığınların olduğu ancak temiz su, altyapı, belediye hizmetlerinin olmadığı bir bölge burası.
Bizleri bina içerisinde toplanmış ve kurban dağıtımını bekleyen çocuklar ve kadınlar bekliyor. Hızlı bir şekilde İHH bağışçılarının kurban hisseleri burada da dağıtılıyor ve ziyaretimizin son gününde kurban faaliyetlerimizi bitiyoruz.
Omar Kassim öncülüğünde, İslami kuruluşların temsilcilerinin davet edildiği öğle yemeğine geçiyoruz. Yemek boyunca sorduğumuz sorularla, onlarca yıldır bağlarımızın koparıldığı Müslümanlar ile susuzluğumuzu gidermeye çalışıyoruz.
Yemeğe, Africa Müslims Agency (Afrika Müslümanları Cemiyeti) ve Young Müslims Association (Genç Müslümanlar Teşkilatı)’dan da temsilciler katılıyor…
İHH: Diğer İslami kuruluşlardan farkınız var mı? Çalışmalarınızı birlikte mi yürütüyorsunuz?
Omar Kassim: Diğer kuruluşlarla düşünsel bir farkımız yok. Çalışmalarımızın birçoğunu birlikte yürütüyoruz. Bu açıdan bir bütünüz. Yardım çalışmalarında partnerler olarak faaliyet gösteriyoruz. Örnek olarak kurban organizasyonlarında bizim olmadığımız yerlerde diğer kuruluşlar çalışıyorlar, onların olmadığı yerlerde de bizler çalışıyoruz ve birbirimizi tamamlıyoruz. Afrika Müslümanları Cemiyeti aynı zamanda Kuveyt hükümetinin desteklediği bir kuruluş. Ümmet Üniversitesi de onlara bağlı. Kuveyt Hükümetinin sponsorluğunda yetimhaneler, okullar ve üniversiteler yapıldı. Birbirimize tüm programlarda beklenti olmaksızın yardım ediyoruz.
Kenya Müslims Council (Kenya Müslümanları Konseyi) 1964 yılında oluştu. Bu da şemsiye çatıdır bizler için. Öğrencilerin tıp fakültelerinde eğitim alabilmeleri için burslar veriyorlar. Bu kuruluşların hepsi ile siyasal ve usuli olarak hem fikiriz. Sadece farklı coğrafyalarda bulunuyoruz.
İHH: Parlamento çatısı altındaki siyasi oluşumlarla ilişkileriniz ne düzeyde?
Omar Kassim: Kenya parlamentosunda 40 adet Müslüman vekil var diğerleri Hıristiyanlardan. İslami bir parti yok Kenya parlamentosunda. Müslümanlar farklı partilerden geliyorlar. Aramızda herhangi bir hizipleşme unsuru yok. Mevcut Anayasa İslami bir partiye izin vermiyor.(Omar Kassim’in kimi sorularımız karşısında temkinli bir dil kullandığını düşünüyoruz)
İHH: Mevcut Anayasayı yeterli buluyor musunuz?
Omar Kassim: Evet, şimdilik. Bazı konularda Hıristiyanlar öncelik elde etmeye çalıştılar ancak Müslümanlar buna izin vermediler. Kenya’da özerk yönetimler mevcut. Her bölgede federatif yönetimler var. Bununla birlikte her bölgede devletin belli kuralları var. Konsiller kendi bölgelerinde düzenlemeler yaparlar. Sağlık, eğitim, yerel yönetim vb. konularda serbesttirler. Parlamento içerisinde 47 adet eyalet temsil ediliyor. Parlamentoya cellabiye (Müslümanlara has yerel kıyafet) ile gidebilirsiniz. Misal olarak Dr.Dabar sakalı ile devlet memurluğu görevini icra etmektedir.
Bu esnada Kenya Müslümanları Dayanışma Cemiyeti Yönetim Kurulu Başkanı Dr.Dabar Abdi Maalim ziyaretimiz ve irtibatlarımız ile ilgili düşüncelerini anlatmaya başlıyor:
Dr.Dabar: Ziyaretinizden ve çalışmalarınızdan ötürü bugün çok mutluyum. İHH’nın ve Türkiye hükümetinin yardımlarını yakından takip ediyoruz. Bizler Türkiye’deki Müslümanlarla sürekli görüşebiliyor idik. Ümmet algısı altında Osmanlı döneminde tüm dünya Müslümanları ile de irtibatlarımız vardı. Ancak Mustafa Kemal tüm irtibatlarımızı kesti, yok etti. İslam’ı yok etmeye çalıştı ancak başarılı olamadı ve İslam daha gür bir şekilde yeniden hayat buluyor. İslam dünyası son 5-10 yıldır birbiri ile bağlantıya geçti. Türkiye, Müslümanların imajını ve temsilciliğini üstleniyor. Elhamdülillah, bizler Mustafa Kemal’den sonra buralara sizlerin geleceğini tahmin dahi edemezdik.
Ramazan’da Türkiye’de hükümet iktidara geldi. Aynı zamanda Ak Parti Hükümeti kapatılmaya çalışıldı ve bizler bu süreci takip ettik. Sıkıntılı günler yaşandı. Bizler bu sürece Müslümanların katkılarını da biliyor ve takip ediyoruz. Türkiye’den ülkemize önemli bir trafik başladı. Garissa ve yakınlarına uzun zaman yağmur yağmadı ancak Türkiyeli kardeşlerimiz bizler için rahmet oldular.
Son zamanlarda takdir ettiğimiz önemli gelişmeler oldu: Türkiye hükümeti, Somali’deki Mogadişu havaalanının açılmasına yardım etti ve bu sayede dünya ile irtibatımız yeniden başladı. Bir diğer gelişme ise Başbakan Erdoğan’ın ailesi ile birlikte Mogadişu’ya gelmesi oldu. Tehlikeli bir yere gelerek yanımızda olduğunu gösterdi. Bu bizleri çok etkiledi. Türkiye hükümetinin yardımları Kenya hükümetininkinden daha fazla oldu. Sağlık, okul, cami ve eğitim alanlarında da yardımları oldu.
Aynı şekilde Türkiye hükümetinin mültecilere yardımlarını da biliyoruz. Türkiye Konsolosluğu 2 yıl önce tüm doktorları evine çağırdı ve yemekler yenildi. Sağlık alanında faaliyet gösteren doktorların birçoğu eğitimlerini Türkiye’de aldılar. Sizler geldiğinizde de kendimizi çok mutlu hissediyoruz.
İslami değerlerimiz, başörtümüz ve takkelerimizle sorunsuz eğitim yapabileceğimiz kurumlarımızı oluşturuyoruz ve eğitimlerimiz besmele ile başlar.
Dr.Dabar, Omar Kassim ve diğer Müslüman kardeşlerimizle olan yemekli sohbetimiz, kısıtlı zamanımızdan dolayı sona eriyor. Kenya’da faaliyet gösteren kardeşlerimizle yeniden görüşme temennilerimizle kucaklaşıp vedalaşıyoruz.
Bizler de dönüş hazırlıklarımız için otelimize dönüyoruz.
İHH’nın Misyonu ve Önemi, Yardımlaşmanın Çok Ötesinde
İHH Kenya ekibi olarak, yardım çalışmalarının aslında sadece bir köprü vazifesi gördüğünü bir kez daha idrak ediyoruz. Asıl olanın Batılılar tarafından dünya Müslümanlarının ulusal sınırlarla kopartılmış fiziki ve zihinsel bağlarının yeniden sağlanmasıdır. İHH’nın İslam toplumları arasında diyalog imkânlarını sağlayabilecek bir araç olduğunun bilincinde olmamız gerektiğini düşünüyoruz. Farklı coğrafyalarda çalışmalarını yürüten Müslümanların tecrübelerini birbirlerine aktarabilecek imkâna sahip İHH’ya bu çerçevede düşünsel, metodik ve maddi destek verilmeli.
Özellikle Türkiye Müslümanlarının düşünsel -eylemsel pratik ve kazanımlarının, farklı dillerde basın-yayın ve medya araçları ile diğer coğrafyalara taşınması önem arz ediyor. Aynı şekilde diğer coğrafyalarda İslami çalışmalarını yürüten Müslümanların tecrübelerinin bizlere taşınması; Müslümanlar arası bilişme-aynileşme-ortak tutum ve tavır belirlemeye vesile olabilecektir. İslam coğrafyasını askeri, ekonomik, siyasal ve kültürel açıdan sömüren, işgal eden küresel güçlere ve onların yerli despotlarına karşı ortak tavır geliştirebilme geleneğinin geliştirilmesi, tüm Müslümanlar için önemli bir kazanım olacaktır. İHH, bu açıdan bir önemli imkân ve araç özelliği taşıyor.
Yüce Rabbimiz, bu yolda emeği geçen tüm kardeşlerimizden razı olsun.