AA’da yer alan habere göre, önceki gün Chicago’da yaptığı “veda” konuşmasında 8 yıllık başkanlık döneminin “başarılı” olduğunu iddia eden ABD Başkanı Barack Obama, başta Suriye ve Orta Doğu politikası olmak üzere birçok alanda “zayıf” ve “kırılgan” bir performans gösterdi.
(Tıklayın: Obama Kendisini Birçok Alanda “Başarılı” Görüyor!)
İran ve Küba gibi spesifik konu başlıklarında ilerlemeler kaydetmesine rağmen dünya politikasının ana meselelerindeki “pasif” ve “etkisiz” performansıyla hem ABD içinde hem de uluslararası kamuoyunda ciddi eleştiriler alan Obama, halefi Trump’a zorluklarla dolu bir miras bırakıyor.
Suriye ve Orta Doğu
Suriye’deki savaş 6. yılına girerken hâlen bir “çözüm” bulunamamış ve “IŞİD tehdidi”nin ortadan kaldırılamamış olması, Washington yönetiminin Suriye politikalarının büyük oranda iflas ettiğine dâir yorumlara sebep oldu.
2009 yılının başında göreve başladığında gerek İslâm dünyasının gerek Orta Doğu liderlerinin kendisinden çok şey beklediği Obama, “Arap Baharı” ile sarsılan Suriye’deki gelişmeleri, daha önceki Irak ve Afganistan tecrübelerinden de yola çıkarak mümkün olduğunca “mesafeli” takip etme yolunu seçti.
2012 yılının ağustos ayında “Kimyasal silah kırmızı çizgimizdir.” diyen Obama, 2013-2014 yıllarında ülkede birçok kez kimyasal silah kullanıldığının kanıtlanmasına rağmen hiçbir somut adım atmadı veya atamadı.
“Terörle Mücadele” Söylemi ve PYD’ye Verilen Destek
Ulusal güvenliğine en büyük tehdidin IŞİD olduğunu her fırsatta dile getiren ABD yönetimi, “terörle kapsamlı mücadele” söylemine zıt bir şekilde PKK’nın Suriye’deki uzantısı PYD/YPG’ye destek verdi.
Suriye’deki “ılımlı muhalifleri” yeteri kadar desteklemeyen Washington yönetiminin “IŞİD’le mücadele” kapsamında sırtını büyük ölçüde PYD’ye dayaması, Türkiye-ABD ilişkilerinde yeni bir gerginliğe neden oldu.
PYD’nin silahlı kanadı YPG’nin büyük ortak olduğu “Demokratik Suriye Güçleri”ne (DSG) önemli ölçüde silah ve mühimmat desteği veren ABD, Türkiye’nin bu konudaki “ulusal güvenlik” hassasiyetlerine yeterince kulak vermiş gözükmüyor.
İran
Obama’nın başkanlık yaptığı 8 yıllık dönemde İran’la nükleer müzakere uluslararası arenada bir “başarı” olarak kodlansa da Tahran’ın Orta Doğu’daki hegemonyasını her geçen gün arttırarak başta Irak olmak üzere Suriye, Yemen ve Lübnan’da söz sahibi olması, tüm okların Obama’ya çevrilmesine neden oldu.
İsrail-Filistin
Obama, görev yaptığı iki dönem boyunca “Orta Doğu barışı” konusunda da iniş çıkışlar sergileyerek “zayıf” bir görüntü çizdi.
Göreve geldiğinde “İsrail-Filistin sorunu”na “iki-devletli çözüm” vaat eden Obama, özellikle 2. döneminde bu vaadinin aksine adımlar atarak Temmuz 2014’te işgalci İsrail’in düzenlediği Gazze saldırılarına “kendini savunma hakkı” diyerek destek verdi.
Guantanamo’yu Kapatamadı
Obama, 2008’deki başkanlık seçim dönemindeki en önemli vaatlerinden biri olan “Guantanamo’yu kapatma” sözünü de 8 yıllık görev süresi içinde tutmayı başaramadı. Guantanamo’daki tutukluların sayısını kademeli olarak azaltan Obama, burayı kapatamamasını Kongre’deki Cumhuriyetçilere bağladı.
Ekonomi
Ana eksenini “Yapabiliriz. Yaptık.” sözleri üzerine kurduğu Chicago’daki “veda” konuşmasında Obama, en güçlü vurgularından birini de ekonomi ve eşitsizliklerin giderilmesi üzerine yaptı. Ancak en iddialı olduğu alandaki tabloya bakıldığında Obama’nın “vasat” bir performans sergilediği görüşü ağırlık kazanıyor.
Obama, genel olarak istihdam artışı, finansal düzenlemeler ve temiz enerji politikalarına yönelik taahhütlerinde başarı sağladı. Ekonomik büyüme, ticâret politikaları ve sağlık reformu açısından tartışmaya açık bir tablo çizen Obama’nın başarısız olduğu alanlar ise gelir eşitsizliğiyle mücadele, vergi reformu ve rekor seviyedeki kamu borcu olarak öne çıktı.