Ersin Çelik / Yeni Şafak
Kişi başı 10 bin lira ceza ödettiren yorumlar
Telefondaki ses, söze; “Merhaba Ersin Bey. Hukuk bürosundan arıyorum. Sizinle bir işbirliği yapmak istiyoruz” diye başladı. Nasıl ve neyin işbirliği? Hiç duraksamadan teklifini yaptı: “Size sosyal medya üzerinden yapılan hakaretlere dava açabiliriz. Davaların takibini yapalım. Çeşitli miktarlarda tazminatlar elde edebilirsiniz.” Ne münasebet dedim ve kapattım. Şaşkınlığım üzerimdeyken de araştırmaya başladım. Gördüm ki hukuk yoluyla yeni bir sektör icat edilmiş. Bu sektörde hakaretler paraya çevriliyor. Hatta bazı hukuk büroları sırf bu “iş” için çağrı merkezi bile kurmuşlar.
Sosyal medyada biraz araştırma yapınca bir sürü feryat figan çıktı karşıma. On bin liraya kadar cezalar ödeyen mi dersiniz, ailesiyle ilişkisi bozulan mı? İşinden olan da var, sütü kesilen anneler de.
Baştan söylüyorum hepsi hakaret suçunu işlemişler. Başını sonunu düşünmeden klavye başından tabir yerindeyse sallamışlar. Savunulacak hiçbir yanları yok. Savcı da mahkeme de hakaret ettiklerine hükmetmiş zaten.
Gelelim hakaretlerin paraya çevrilme kısmına… Çevremdeki avukatlardan teknik bilgiler edindim.
Bir kere toplum olarak sosyal medya kullanmayı bilmiyoruz. Birçok kişi sosyal medya paylaşımları ve anlık tepki yorumlarıyla suç işlediklerinin farkına bile varmıyor. Bu mecralarda en yaygın olan suç da hakaret zaten. Bilhassa ünlülere, futbol takımı taraftarlarına-yöneticilerine, siyasilere, gazetecilere ya da çok takipçili sosyal medya fenomenlerine hakarete varan yorumlar yapılıyor.
Şu konuya özellikle dikkat çekmek istiyorum; ister sahte hesaptan, ister gizli profilden yazılmış olsun. Eğer suç unsuru varsa, o yorumu yazanın adı sanı, adresi anında tespit edilebiliyor. Sosyal medya şirketleri suç unsuru barındıran bütün paylaşım ve yorumları yazanların IP adreslerini mahkemelere bildiriyorlar. Ortada bir hakaret varsa, yasal haklar da doğmuş oluyor. Nasıl ki sosyal hayatta kimse kimseye hakaret edemiyorsa bu kural sosyal medyada da geçerli.
Hakarete uğrayanlar, rencide edilenler, kişilik hakları ihlal edilenler de doğal olarak soluğu mahkemede alıyorlar. Peki, oturup sabahtan akşama kadar kendilerine yazılan yorumları mı okuyorlar? Eğer etkileşimi fazla olan bir kişiyse bu pek mümkün değil. Zahmetli bir iş. İşte bu zahmeti, avukatlar ya da hukuk büroları üstleniyor. Hatta artık onlar da yapmıyorlar. Yorumların takibi için istihdam ettikleri çalışanları, müvekkillerin sosyal medya paylaşımlarına gelen yorumları tek tek okuyup dava konusu olacakları ayıklıyorlar. Sonra da seri davalar açılıyor.
Hele bir de hakarete uğrayan kişi; dini, siyasi, sosyal, felsefi inanç, düşünce ve kanaatlerini açıkladığı, bunları değiştirdiği, yaymaya çalıştığı, mensup olduğu dinin emir ve yasaklarına uygun davrandığı için hakarete maruz kalmışsa cezada artırım da yapılıyor.
Kişi hakarete uğradığı iddiasıyla şikayetçi olduğunda, tahkikat yapılıyor. Fail (suçu işleyen) tespit edilerek ifadesi alınıyor. Mahkeme safhası başlıyor ve devamında ise tarafların uzlaşma ihtimaline binaen uzlaştırmacı atanıyor. Bahsettiğim piyasa da büyük ölçüde bu aşamada kuruluyor. Uzlaştırma sürecinde taraflar anlaşırlarsa fail hakkında ceza davası açılmadığı gibi hukuk davası da açılmıyor. Uzlaştırmacının amacı da zaten davanın uzamasının önüne geçmek. Peki, ne karşılığında? Şikayetçi tarafın ekonomik talepleri karşılanırsa davaya gerek görülmüyor. Bu ‘ekonomik talepler’i birçok hukuk bürosu ve avukat gelir kapısında dönüştürmüş. Hukuk camiası kızmasın ama “kazan-kazan” türü ortaklık modeli görüntüsü ortaya çıkıyor. Vekaletine talip oldukları kişilere “Size edilen hakaretlerin tahsilatını yapalım. Birlikte kazanalım” diyorlar işte.
Haklı olarak diyeceksiniz ki; kimse kimseye hakaret etmesin. Hakaret olmayınca ne dava açılır ne de para cezaları ödenir.
Evet, hakaret edilmesin. Asla!
Fakat hakaret-dava-para konusunu araştırırken akla ziyan bilgiler de edindim. Öğrendiklerim yazıyı yazma sebebim oldu aslında. Bazı sosyal medya fenomenlerinin ve gündeme dair yorum yapanların, toplumun hassasiyetlerini dikkate almaksızın, insanların bilinçsizce tepki gösterebileceği nitelikte paylaşımlar yaparak, yani sinir uçlarına dokunarak kendilerine hakaret ettirdikleri ve bu yöntemle de gelir elde ettiklerini öğrendim.
Yani kendilerine küfür ve hakaret ettirip para kazanan insanlar var ve bazı hukukçular da bu işe ortaklık ediyorlar.
Böyle bir yöntemle elde edilen kazanç vicdanları rahatsız etmez mi? Eder etmesine de mevcut yasal düzenlemelere aykırı değil. Her şeyin yasalara uygun olduğunu da belirtmek gerekir.
Benim bir önerim var; sosyal medya üzerinden hakarete bir kereye mahsus genel bir af getirilebilir. Bunun için çeşitli iletişim kampanyaları yapılır, toplum iyice bilgilendirilir. Eğer bu mümkün olmazsa; bir kampanya ve çağrı ile davacıların bir kereye mahsus davalarından feragat etmeleri istenebilir. Her şeyden önemlisi hakaret sonucu para cezalarının önüne ancak bilinçli sosyal medya kullanımı geçer. Bunun için de yine kullanıcıları örnekleriyle birlikte eğitmek gerekiyor. Başta da Adalet Bakanlığı harekete geçmeli. Sosyal medya kullanımı ve suç teşkil edebilecek paylaşımlar konusunda bilgilendirme kampanyaları yapılmalı.