"Kendisine benzemeyene düşmanlık yapmak gibi bir nefret var Türkiye’de"

Belli çevreler nefreti, popüler olmak, yeni bir siyaset kurmak adına kaşıyor. Sahte hesaplar üzerinden de kirli bir atmosfer oluşturan kesimler, ırkçı paylaşımlarıyla sığınmacılara dönük nefretlerini kusuyor.

Hürriyet gazetesinden Fulya Soybaş, Türkiye’de sığınmacılara ve göçmenlere dönük gerçekleştirilen ırkçılığı kaleme aldığı yazısında Bahçeşehir Öğretim Üyesi Abdullah Ağar ve Özgür-Der Genel Başkanı Rıdvan Kaya ile gerçekleştirdiği röportajlar üzerinden “ırkçılığın boyutunu, Türkiye’deki ırkçılığın geçmişini ve sorunların çözümü ile medyanın bu konudaki tavrını” analiz ediyor.

Geçen bayram haftasında, Türkiye’de yaşayan sığınmacıların bayramlaşmak ya da eğlenmek için sokağa çıkması yani ‘görünür’ olması ile sosyal medyada sığınmacı krizi yeniden patlak verdi. Elinde silahla poz verip Türkiye’de yaşayanlara ‘tehditler’ savuran ya da Eminönü’nde Afganistan bayrağı açıp ‘Burası artık Afganistanönü’ gibi paylaşımlar yapılan Suriye, Afganistan, Pakistan bayraklı sahte hesaplar da galeyan yarattı. Sahte hesaplar üzerinden yürütülen bu propaganda ‘ırkçılık’ ve ‘vatan hainliği’ tartışmasını da alevlendirdi. Peki, kim bu sahte hesaplar? Ne yapmak istiyorlar?

Sosyal medya artık ‘operasyon’ alanı

Bahçeşehir Üniversitesi öğretim üyesi, terör ve güvenlik uzmanı Abdullah Ağar, mülteci sorununun iç siyasi çekişmeler, sosyolojik hassasiyetler ile alakalı olduğu kadar dış güçler ile de alakalı olduğunu söyleyerek, durumu şöyle anlatıyor: “Türkiye önemli ve büyük bir meydan okuma yaptı. Önce meskûn mahal çatışmaları ve ardından darbe girişimi ve sonrasında da cumhuriyet tarihinde görülmemiş bir mücadeleye girişilmesi ki bu mücadele sınır ötesine de taştı. Sonrasında ise Türkiye, ‘Ben, jeopolitik bir aktörüm’ dedi. Gelin görün ki Türkiye’nin jeopolitik bir aktör olmasına izin verilmiyor ve dahası Türkiye’nin rahatsız ettikleri bugün Türkiye’yi rahatsız etmeye çalışıyor. Bunu yapmanın yolu ise her zaman güç kullanmaktan geçmez. İstihbarati, siyaseten ya da sosyolojik-psikolojik operasyonlar olabilir. Nasıl mı? Hassasiyetlerinizi, siyaseten yapılan bazı hataları ya da yapılmayanları kullanarak. Sığınmacı meselesi de bunlardan biri."

5.Kol

“Sığınmacı meselesinin antropolojik, sosyolojik, ekonomik ve kültürel hassasiyetleri var ve bazı güçler elbette böyle önemli bir meseleyi kendi çıkarlarının tasarımı için kullanacaklardır. Bu güç odakları sığınmacı meselesini kaşıyarak, istikrasızlık yaratma niyetindeler. Kaldı ki meselenin büyük bir kaşımaya da ihtiyacı yok çünkü toplumun bilinç seviyesi sığınmacılar konusunda çok düşük, böyle bir kaşımaya tepki vereceği de çok belli çünkü kodlarımızda var. Bu güçlerin operasyon için kullanacağı alanlardan ilki her tür bilgi kolay ve hızlıca yayıldığı için elbette sosyal medya olacaktır. ‘Bot’ dediğimiz sahte hesaplar bu iş için var. Bu konuda yeterli bilgi sahibi olmayan bazı kişiler de ‘vatanseverlik’ gibi bazı hassasiyetleri üzerinden bu profesyonellere hizmet etmekte. Sosyal medya bugün 5. kol haline gelmiştir.”

Sorun yerinde çözülür

“Ancak ortada bir vaka olduğu da gerçektir. Ama unutulmamalı ki siz meseleyi çözerseniz, ortada bir vaka kalmazsa kimse de durumu istismar edemez. Meseleyi hemen çözemiyorsanız da o zaman toplumsal bilgi ve bilinci artıracak, doğru bilgilendirmeye önem vereceksiniz. Ayrıca bence sorunun çözümü Türkiye’de değil. Sorun nerede doğduysa orada çözülmeli. Suriyeli meselesinin çözümü Suriye’de. Afgan meselesinin çözümü Afganistan ve İran’da.”

Irkçılık Türkiye’de yeni değil

Özgür-Der Genel Başkanı Rıdvan Kaya ise, bahsi geçen ‘bot’, sahte hesapların bilinçli bir şekilde, Türkiye’de mülteci nefretini alevlendirmek için, bir kampanya yürütmeye yönelik, örgütlü çalışma içinde olduklarını düşünüyor. Bugüne kadar yaptıkları incelemelerden çıkardıkları sonuç bu. ‘Ama’ diyor Kaya, “Türkiye’de de bu sahte hesapların ‘mülteci nefreti’ yaymasına, durumu kaşımasına da uygun bir ortam var zaten. Benzer şekilde sosyal medyada oluşan mülteci karşıtı nefret dilinin de bir kısmı sahte hesaplardan geliyor. Ancak bir kısmı da gerçek. O da başka bir durum.”

Aşırı sağ yükseliyor

Amerika başta, Fransa gibi birçok Avrupa ülkesinde de olduğu gibi Türkiye’de de aşırı sağın hızlı bir yükselişe girdiğini ve Türkiye’de Suriyeli sorunundan daha büyük ırkçılık-aşırı milliyetçilik gibi bir sorun olduğunu söyleyen Kaya, “Bugün başlayan bir sorun değil bu. Uzun yıllardır devam eden bir sorun. Kendisini bu ülkenin asıl sahibi zanneden belli kesimler kendilerine benzemeyen insanlara karşı bugüne kadar hep düşmanlık üretti ve hâlâ da üretiyorlar. Aynısını daha düne kadar Kürtlere ondan önce de azınlıklara yapan karanlık bir zihniyet. Bugün ‘Suriyeliler gitsin’ propagandasının öncülüğünü yapanların çoğu 28 Şubat sürecinde İslami kimliğimizden dolayı bize ‘Yallah Arabistan’a!’ gibi söylemler geliştirmişti” diyerek şöyle anlatıyor:

“Kendisine benzemeyene düşmanlık yapmak gibi bir nefret var Türkiye’de ve belli çevreler o nefreti popüler olmak, yeni bir siyaset kurmak adına kaşıyor, kirli bir atmosfer oluşturdular. Bunu da sosyal medya eli ile yapıyorlar. Derneğimizin merkezi İstanbul, Fatih’te. Fatih ve civarı Suriyelilerin en yoğun yaşadığı yerlerden biri. Sokakta, camide, alışverişte hiçbir sorun görmüyoruz fakat sosyal medyaya baktığımda sanki büyük bir yangın var ve ülke elden gidiyormuş gibi bir hava var. Sosyal medya kötülük odağı gibi çalışıyor. İyiye, iyiliğe yer yok! Bayramda ada vapurundan görüntü paylaşılmış, adalara giden insanlar bayram coşkusuyla şarkı söylüyor, eğleniyor ki bu hep olur ada vapurunda yani bundan bile rahatsız olan bir kitle var. Hatayı ya da iyiliği yapanın kimliğini değil olanı konuşmayı ve empati yapabilmeyi öğrenmeliyiz.”

Röportaj Haberleri

“Suriye’ye geri dönüş tartışması, empati yoksunu ve yersiz”
Türkiyeli bir mücahid ile Suriye devrimi üzerine…
"Solun bir kısmı mezhepçilikten bir kısmı da İslam düşmanlığından Esed'i destekliyor"
Suriye'nin korku hapishaneleri: Sednaya, Tedmur ve Suriye’nin yeni hafızası
"Suriye devrimi Türkiye'nin de zaferidir!"