Kendimizi Hatırlamak ya da Kendimizi Unutmamak

MUSTAFA SİEL

Kimimiz dünyevî amaçlar peşinde, kimimiz uhrevî amaçlar peşinde, koşturup duruyoruz. İnşikak Sûresi’nde veciz olarak ifade edildiği gibi, uhrevî amaçlar peşinde koşanlar kurtuluşa (felâha) doğru koşuyorken dünyevî amaçlar peşinde koşanlar telafisi mümkün olmayan korkunç zarara (hüsrana) doğru, ama mutlaka ahirette Allah'ın huzuruna hesap vermeye doğru koşuyorlar. (84/6-15)

Gündem her zaman yoğun memleketimizde. Kiminin derdi para, borsa ve piyasa; kiminin derdi müslümanlar, Suriye ve Mısır. Bakara Sûresi’nde açıklandığı gibi, borsa ve piyasa derdinde olanların kazanabilecekleri her şey dünyadadır ve ahiretten payları yoktur. Hedefi, derdi ahiret olanın güncel gündemi de İslâm ve Müslümanlar, Suriye ve Mısır olacaktır tabî. Böyle olması değil, olmaması anormaldir – sorundur. (2/200-202)

Bu yazı, derdi, hedefi dünya ve dünyevî çıkarlar olanlar için yazılmadı. Hedefi ahiret olan ve dünyayı ahiret hedefi için bir araç kılmaya çalışanlar için yazıldı. Yûnus Sûresi’nde açıklandığı gibi hedefi dünya olan, ancak dünyevî beklentileri için mecbur kaldığında Allah'ı hatırlar ve ancak ölüm korkusuna kapıldığında hatırlar ahireti. Bu hatırlamalar onu dünyevî hedeflerden ahiret hedeflerine döndürmediği sürece de ne dünyada ne de ahirette bir fayda sağlamaz. (10/21-25)

Hedefi ahiret olan ise her daim Allah merkezli ve ahiret hedefli bir bilinçte olmalı, en azından olmaya çalışmalı, sık sık Allah'ı ve ahireti hatırlamalı. Bu hatırlamalar müslümanı, Allah ve ahireti unutarak dünyevî hedefler peşine düşmekten koruyacağı gibi, aynı zamanda ahiret için araç kıldığı dünyevî araçları da ideolojik amaç haline getirmekten koruyacaktır.

Çünkü hedefi ahiret olan bir müslüman için sâdece dünyevî hedefler peşine düşme tehlikesi yoktur. Aynı zamanda ahiret için araç kıldığı şeyleri bizatihi amaç haline getirme, yani dinini ideolojileştirme tehlikesi de mevcuttur her daim.

Kendimizi Unutursak Aslında Suriye Ve Mısır'ı da Unutmuşuzdur

Kendimizi unutmamız demek, Allah'ı ve ahireti, niçin yaşadığımızı ve gerçek hedeflerimizi unutmamız anlamına gelir. Bunları unuttuktan sonra hala Suriye ve Mısır'ı gündemleştiriyorsak bu gündemimizin temelinde ahiret hedefi değil, dünyevî, ideolojik kaygılar söz konusudur aslında.

Malum olduğu üzere, ahireti bırakıp dünya hesabı yapanların hepsi mal mülk peşinde değil. Bir kısmı da dünyevî ideolojiler peşindeler. Nitekim Mısır ve Suriye'yi bu bâtıl ideolojileri penceresinden bakarak hiç unutmayanlar söz konusu memleketimizde de. Keza uhrevî amaçlar peşinde koştuğunu iddia edip de Mısır ve Suriye'yi gündemleştirmek bir yana, karalayanlar ve küçümseyenler de söz konusu.

Bizler de kendimizi unutur da Mısır ve Suriye'yi unutmazsak bu durumda mücadelemizin uhrevî kaygılardan değil, ideolojik kaygılardan kaynaklandığını düşünebiliriz.

Haşr Sûresi’nin âyetlerini bir de burada ifade ettiklerimiz açısından okumakta fayda vardır kanaatindeyim. (59/18-24)

Suriye Ve Mısır'ı Unutmak, Kendimizi Unutmaktır

Türkiye müslümanları olarak gündemimiz her zaman çok yoğun. Sâdece memleketimizde İslâm’a ve müslümanlara dair süregelen sıkıntılar ve yeni ortaya çıkan sıcak gelişmeler yetiyor aslında gündem olarak. Bununla da kalmıyor, tüm dünyada İslâm’ın ve Müslümanların acı durumu ve geleceği her daim endişelendiriyor bizleri. Pek çok İslâm beldesinde, bilhassa Mısır ve Suriye'de, yaşananlar ise yüreğimizi kanatıyor her daim. Düşüncelerimiz, konuşmalarımız, yazılarımız vs. hep bu gündemlere odaklanıyor, ister istemez.

Elbette unutmamalıyız buraları. Zaten unutursak biz de unutuluruz; hem diğer müslümanlarca ve en önemlisi yüce Allah tarafından dünyada ve ahirette. Bu nedenle Suriye ve Mısır'ı bu denli gündemleştirmemiz, ahiret için yaşadığımız iddiamızın mutlak bir gereği ve neticesidir.

Bugün Suriye ve Mısır'ı unutarak her şey süt limanmış gibi Allah ve ahiretten bahsedenlerin Allah'ı ve ahireti hakkınca, Allah indinde ve ahirette fayda sağlayacak gerçek bir hatırlayışla hatırlayabildikleri söylenebilir mi?

Her Daim Kendimizi de Unutmamalıyız

Daha önce bu sütunlarda yayınlanmış olan “Gece Abid Gündüz Mücahid” başlıklı yazıda, bir müslümanın iç gündemiyle dış gündem arasında nasıl bir denge kurması gerektiği ve bu dengeyi nasıl kurabileceğine dair bilgi ve kanaatlerimi paylaşmıştım.

O yazıda da vurguladığım gibi, bu hususta çok dikkat edilmesi gereken çok önemli bir incelik var kanaatimce. Hedefimiz ahiret olsa İslâm’ın ve müslümanların güncel meselelerini her daim bu hedef doğrultusunda meşru ve zarurî olarak gündemleştirirken  bu yoğun dış gündemin, bize kendimizi, nefsimizi unutturması riski söz konusudur her daim.

Bu nedenle kulluğumuzun gereği olan bu gündemi takibimizin yanı sıra, mutlaka ve mutlaka ara sıra soluklanmaya, bizzat kendimizi, kendi nefsimizi hatırlamaya zaman ayırmalıyız. Bu meyanda Allah'ı ve ahireti hatırlamanın bir anlamının da kişinin kendi nefsini, Allah ve ahiretle olan güncel ilişkisini, gündemi ile Allah'a kulluk ve ahiret hedefi arasındaki ilişkinin samimiyetini hatırlayabilmesi olduğunu da burada hatırlamak gerekiyor.

Kendimizi Nasıl Hatırlayalım?

Kendimizi hatırlama hususunda, gün içerisindeki periyotlarda, günlük, haftalık, aylık, mevsimlik, yıllık periyotlarda çabalarımız olmalı mutlaka. Bu periyotlarda fırsat buldukça ya da fırsatlar oluşturarak kendi iç dünyamıza dönmeliyiz zaman zaman.

Bu fırsat ve soluklanmalarda, herkesi ve her şeyi unutarak sâdece kendimiz, Allah ve ahirete odaklanmaya, kendimizi bu bağlamda sorgulamaya gayret etmeliyiz. Ne ve kim olduğumuzu, hedeflerimizi, beklentilerimizi, duygu ve niyetlerimizi, yani iç dünyamızı her cihetiyle ciddi olarak sorgulamalıyız. Bu sorgulamayı da en az dış gündemle ilgili sorgulamalar yaparkenki kadar ciddi yapmalıyız.

Nitekim Ramazan Ayı’nın son günlerinde mescidlerde yapılması sünnet olan itikâf ibadeti de yıllık periyotta kendi iç dünyamıza dönme, iç dünyamızı hesaba çekme, yani kendimizi hatırlama çabasıdır aslında.

Kendi'mizi Hatırlamada Müsait Zaman Ve Zeminleri Kollamalıyız

Bu hatırlama ve sorgulamaları bilhassa duygusal olarak müsait olduğumuz zaman ve zeminlerde, günün buna uygun anlarında yapmaya gayret etmeliyiz. Günün sabah, akşam gibi dönüşüm zamanları ile gecenin sükûnete eriştiği gece namazı zamanları hatırlama için en müsait zamanlardır genelde.

Bu açıdan özellikle gece namazına çok önem vermeliyiz. Bence gece namazı zamanları, kişinin iç ve dış gündemini en dengeli şekilde tartabildiği, kendini ve hatırlaması gerekenleri en içten şekilde hatırlayabildiği zamanlar.

Yine mevsimsel geçiş zamanları da bu hatırlama ve muhasebenin mevsimsel periyotlarda en güzel şekilde yapılabileceği zaman ve zeminleri oluşturuyor.

Malum sonbahara girdik. Gerek güneş ışınlarının renginde ve canlılığında gün geçtikçe baskın hale gelen solgunluk, gerek ağaçların yapraklarının gün geçtikçe sararması, gerek bulutlu ve yağmurlu geçen günler gibi bariz olarak ortaya çıkan mevsimsel geçiş unsurları, kendimizi hatırlamak, sorgulamak için çok önemli imkânlar sunuyor bizlere.

Genelde halkımızın ihtiyarlık çağlarına doğru dindarlaşmaya, geç de olsa aklını başını almaya meyilli olduğunu ama geç kalmış bu sorgulama ve pişmanlığın pek faydalı olmadığını müşahede ediyoruz. Ömrün ihtiyarlık periyoduna geçişinin bir nevi yıllık misali olan sonbaharın başlarında da, yıllık iç muhasebemizi yapmamız, iç dünyamızı, beklentilerimizi, hedeflerimizi hülasa kendimizi gözden geçirerek iç dünyamıza çeki düzen vermemiz için önemli bir fırsatlar var diye düşünüyorum.

Böylece sorgulama ve pişmanlığın fayda vermediği bir noktaya varmadan hatalarımızı fark edip daha kolay doğruya, hakka dönebiliriz.