Kendilik cesaretine sahip olmak

Ali Osman Aydın, Türkiye bazı kesimlerin Müslümanlara olan nefret dolu yaklaşımına karşın Müslümanların da daha fazla dikkat etmesi gereken hususları hatırlatıyor.

Ali Osman Aydın / Yeni Akit

Ev zencisi, Dünya Kupası ve din adına çam devirmek

Katar Dünya Kupası Fransa ve Arjantin arasında oynanan o çekişmeli ve unutulmaz maçla sona erdi. Çoğu futbol severin de belirttiği gibi şimdiye kadar ki en dikkat çekici Dünya Kupası organizasyonlardan biriydi Katar’ın ki.

Katar Dünya Kupası bazı özel nedenlerle de çok ilginçti.

Hakkını teslim edelim, Katar’ın “medeni” cesareti (ya da kendilik cesareti mi demeliydik) çok yüksekmiş.

Statlara alkol yasağı getirildi, LGBT ile ilgili propagandalara geçit verilmedi. Bunlar hiç de azımsanacak şeyler değil. Modern dünyanın bu problemli olguları karşısında, komplekssizce ve ısrarla, kendin olabilmek, kendin kalabilmek, tek başına büyük bir başarı bana göre.

Zımbırtıdan” nem kapmak

Messi’nin Dünya kupasını kaldırırken centilmenlik gösterip giydiği Araplara özgü bişt kıyafeti kimi alakadar etmez? Mesela Türkiye’deki herhangi birini alakadar etmez, etmemeli değil mi? Ama ediyor…

İşin içinde Araplarla ilgili bir şey olunca, herhangi bir sömürgeci Batılıdan daha çok gözü dönenler var memlekette. Bunların Arap nefretinden termik santral yapılır. Sadece Arap nefreti değil, “şahsiyetli” olan her şeye karşı duydukları hiddetten…

Malcolm X,tarla zencileri ve ev zencileri diyerek zencileri iki sınıfa ayırmıştı.Ev zencileri, beyaz efendinin evinde yaşayan, onunkilere benzer kıyafetler giyen ve duygusal olarak onunla bütünleşmiş kişilerdi. Tarla zencilerinin her kaçma girişimine, isyanına en büyük nefretle karşı çıkan ev zencileriydi. Çünkü onlara göre beyaz efendilere karşı itaatsizlik anlamına gelecek hiçbir şey kabul edilemezdi… Söylenene göre tarla zencilerine en ağır işkenceleri beyaz adam değil bu ev zencileri yapıyorlardı…

Katar’ın milli giysisini “zımbırtı” diye karalayan, latin Amerikalı bir beyaza giydirilmesini ise, “rezillik, utanç, terbiyesizlik, saygısızlık” olarak gören Türk vatandaşlarının ev zencisinden hiçbir farkları yok.

Onlar, beyaz efendileri adına ama onlarınkilerle karşılaştırılamayacak kadar büyük bir öfkeyle tarla zencilerine düşmanlık besliyorlar. Tarla zencilerinin “kendileri olmaya” dönük yaptıkları her şey ev zencilerini delirtiyor.

Dünya kupası boyunca gösterilen tepkilerde bunu gördük…

Şöyle bağırdılar bizim ev zencileri :

“Batılıların LGBT propagandalarını nasıl engellersiniz!”

“Alkol kullanılmasına nasıl karşı çıkarsınız!”

“Batılılara din anlatmak da ne demek oluyor!”

“Dünya Kupasında milli folklorun ne işi var?”

Mesela batılı kadınlar bile stattaki alkol yasağını tebrik edip, maçlar boyunca tacize uğramadıklarından övgüyle bahsederken ev zencileri hiç memnun kalmadılar bu durumdan.  

Tarla zencilerinin kimlikli duruşlarından beyaz efendileri adına utandılar ev zencileri. Çünkü onlara göre beyaz efendinin hiçbir talebi, arzusu, emri geri çevrilemezdi. Beyaz efendi mutlak otoriteydi. O ne derse, nasıl derse, nasıl isterse öyle olmalıydı. Tarla zencileri de onlar gibi şahsiyetsizleşmeli, her şeyleriyle beyaz efendilere benzemeye çalışmalıydı ki, insanlar el ele tutuşsun, hayat bayram olsun!

Ben şahsen her şahsiyetli duruşu takdir ile karşılıyorum. Kim olursa olsun. Yeter ki kimlikli, kişilikli, dürüst olsun. Ne olduğu belli olmayan milyonlarca ev zencisindense açık ve dürüstçe kendini ortaya koyan Afrika yerlisi yeğdir.

Bazı üsluplar tashih edilmeli

Kendi düşüncelerinizi anlatıyor, kendi kendinizi temsil ediyorsanız, sorun yok. Ama anlattığınız “din” ise, insanları Allah’ın dinine davet ediyorsanız, bunu hangi üslupla yaptığınız, dini nasıl temsil ettiğiniz çok önemli hale geliyor.

Tamam, bu ülkede İslamafobi gerçekten çok kuvvetli.

Tamam, bu ülkede bir açık bulmak için din adamlarının videolarını didik didik eden bir şebeke var.

Tamam, dine ve dindarlara iftira atmak için ömrü pusuda geçenler var ama…

Bu ülkede kırıcı bir üslup ve tasvip etmemizin mümkün olmadığı kaba saba argümanlarla din anlatmaya çalışan bazı insanlar da var. Konuşurken öyle çamlar deviriyorlar ki, sussalar daha büyük hizmet etmiş olacaklar.

Alakalı-alakasız, “sahamızdır- değildir” diye bakmadan,pek çok konuda din adamı kimliğiyle yorum yapılması, hafife alınacak bir mesele değil.

Teknolojinin bu kadar ilerlediği bir zamanda, dinin nasıl anlatılacağı, din adına konuşmanın nasıl olacağı başlı başına uzmanlık istiyor. Uzmanlığın, tefekkürün yoksa; felsefe, mantık, bilim tarihi, psikoloji,tarih bilmiyor, sanattan az da anlamıyorsan; sentez kabiliyetin yoksa, dünyadaki gelişmelerden, “zamanın ruhu”ndan, internete hakim dilden haberdar değilsen; diksiyon dersi almadıysan, hala şiveyle konuşuyorsan ve giyim kuşamın bu işe uygun değilse, gayri ciddi isen çıkıp konuşmayacaksın! 

Konuşarak, çam devirerek, gülünç durumlara düşerek mütedeyyin insanlarla ilgili oluşturulan kötü imaja bir tuğlada sen koymayacaksın. Bu dine duyulan saygı bunu gerektirir.

Kendini geliştireceksin. Bu iş yüzeysel donanımla kotarılacak bir iş değil. Bu işi ilmen ve zihnen, pek çok sahada yetkinliği olan dev gibi adamlar omuzladırlar bugüne kadar… Hiç değilse onlara saygın olmalı!

Yorum Analiz Haberleri

Meşru olanı savunursan karşılığını elbet görürsün!
Türkiye solu neden hala Esed rejimini savunuyor?
Sosyal medyada görünürlük çabası ve dijital nihilizm
İran aparatlarının komik antipropagandalarına vakit ayırmak bile coğrafya için zaman kaybı...
Nasıl ki ilk Müslümanlar tüm zorluklara rağmen direndiyse Gazzeliler de öyle direniyor!