Kendi haklarını koruyamayanlar, “Kazanımların taahhüdü biziz” diyebilir mi?

Millet İttifakı içerisindeki muhafazakar partilerin vaatleri ile ortaya çıkan vaziyet arasındaki tutarsızlık onlar adına karamsar bir tablo ortaya çıkartıyor.

HAKSÖZ HABER

Millet ittifakı masasına ayak olanlar, kendilerine vaat edilen sözlerin tutulmaması sebebiyle sıkıntılar yaşamaya devam ediyorlar.

Millet ittifakını oluşturan partilerin bazıları daha doğrusu özellikle Gelecek Partisi ve kısmen Deva ile Saadet Partisi her toplantı sonrası imzalanan mutabakat metinlerine işaret ederek, bunları bir anayasa umdesiymiş gibi görerek, ittifak içindeki varlıklarını kazanımların geriletilemeyeceğinin dayanağı olarak lanse etmeye çalışıyorlar. Muhtemelen bir taraftan bunu yaparken diğer taraftan da bu temennilerinin gerçekleşmesi için dua etmekteler. Fakat dualarının kabul olmadığını ve imzalanan belgelerin bir karşılığının olmadığını yapılıp edilenlerle rahatlıkla görebilmeleri gerekirken, hala kendi duruşlarına, kimliklerine ve değerlerine cepheden karşı olan CHP’ye oy toplama yarışından da vazgeçmiyorlar.

Birkaç gün önce Kılıçdaroğlu yine sahte görüntüler üzerinden muhacirleri hedef gösterdi ve vesayet dönemini çağrıştıracak şekilde açık biçimde askere çağrı yaptı. Sözde ‘kazanımlarımızın hamisi’ konumundaki ortaklar ise bu hukuksuzluğa sessiz kaldılar, itiraz edemediler. Bu kadar belirgin bir çirkinliğe karşı çıkamayanların, her fırsatta Ahmet Davutoğlu’nun dillendirdiği “kazanımların taahhüdü biziz” nakaratını seslendirmekten başka yapabilecekleri bir şey olmadığı bir kez daha ortaya çıktı. Ama canla başla yaptıkları bir şey var, görmezden gelmemek lazım: Kılıçdaroğlu’nun ‘seccade kazası’nda görüldüğü üzere tüm bu saçmalık dizisine boylu boyuna dahil olup ne kutsaldır, ne değildir vesaire tartışmalar üzerinden garip argümanlar üretmek! Hatta bizzat Kılıçdaroğlu’nun kendisi bile özür dilemişken, ortada hiçbir yanlış olmadığını iddia etmek, bu konuyu dile getirenleri en galiz biçimde suçlamak da bu tayfaya düştü!

Yine Muharrem İnce ve Kılıçdaroğlu görüşmesinin, Ramazan ayında beş çayı eşliğinde yapılması mahalleden çıkan bu partilerin yöneticilerinin vicdanını asla sızlatmadı. Her fırsatta mürailikten, arsızlıktan, iktidar kadrolarının samimiyetsizliğinden dem vuranlar, ikindide çay, pasta yiyip, akşam iftar sofrasında poz verme ikiyüzlülüğünden hiç rahatsız olmadılar. Oruçlu zihinleri ‘hala bunların peşinden nasıl gideriz’ diye kendilerini uyandıramadı.

Bunların hepsini geçip esas konuya gelelim. Aylardır masada toplanıp toplanıp dağılan parti başkanları, Meral Akşener’in masayı dağıtıp, tekrar geri dönmesi için ortaya koydukları çaba sonucu kulisler aracılığıyla, CHP’ye yakın gazetecilerin müjdesi ile belli sayıda milletvekilinde anlaşmışlardı. Gelecek, Deva ve Saadet partisine 20, Demokrat Partiye ise 5 milletvekilliği verilecekti. Bunu duyuranlardan biri de Abdülkadir Selvi’ydi. Bugün aynı gazeteci CHP yönetiminin bundan vazgeçtiğini ve bu sebeple Deva Partisinin rahatsız olduğunu ama diğer 3 partide benzer rahatsızlığın olmadığını dile getirdi. Masanın toplanmasının üzerinden bir ay, taahhütlerin üzerinden yaklaşık 2 ay ve seçimlere de 40 gün kala yapılan bu açıklama ile nelerin nasıl değişeceğini hep beraber göreceğiz. 20’şer milletvekili taahhüdünün “Gelecek, Deva ve Saadet Partisine 3, Demokrat Partiye ise 2 milletvekilliği ancak veririz” şekline evrildiği iddia edilmekte.

Yorum Analiz Haberleri

Meşru olanı savunursan karşılığını elbet görürsün!
Türkiye solu neden hala Esed rejimini savunuyor?
Sosyal medyada görünürlük çabası ve dijital nihilizm
İran aparatlarının komik antipropagandalarına vakit ayırmak bile coğrafya için zaman kaybı...
Nasıl ki ilk Müslümanlar tüm zorluklara rağmen direndiyse Gazzeliler de öyle direniyor!