Ürdünlü hadisçi din bilgini Doktor Sami el-Uraydi (Ebu Mahmud eş-Şami) kendisi ile Suriye'de yapılan röportajda Nusret Cephesi hakkındaki soruları cevapladı. Niçin Suriye'de silahlı mücadeleyi seçtiğine dair açıklamalarda bulundu.
Röportajda Uraydi, Suriye direnişinden silahlı mücadele tarzına, politikadan direnişçilere, tavsiyelere kadar pek çok konuya değindi. Uraydi'nin fikirlerini beyan ederken bolca ayet, hadis ve Müslüman din bilginlerinin görüşlerine atıfta bulunarak referans vermesi dikkat çekti.
Enes Asım Silin'in hazırladığı haberi Incanews'ten iktibas ediyoruz:
Sami el-Uraydi'nin biyografisine dair "gencmuslumanlar.com" sitesinde şu bilgiler yer almaktadır:
"MUCAHİD ŞEYH SAMİ AL-URAYDİ KİMDİR?"
"Bismillahirrahmanirrahim..
Şeyhin hayatına dair internet ortamında çok fazla bilgi bulunmamakla beraber, Ramazan Bayramında yapılan hutbesinin başında Faziletli Şeyh hakkında,onu tanımamıza yetecek öz ve kısa bilgiler geçmektedir.
Künyesi Ebu Mahmud eş-Şami olan Şeyh Sami el-Uraydi,1973'de Ürdün'un başkenti Amman'da doğdu.
Şeriat lisesini bitirdikten sonra,1994 yılında Ürdün üniversitesinde eğitimine devam etti.
1997 yılında hadis alanında Mastırını yaptı.2001 yılında ise yine hadis alanında Bağdat İslam Üniversitesin'de Doktorasını tamamladı.
Eserleri:
Doktora tezi için hazırladığı eser:
1-İmam Nesai'nin Cerh ve Ta'dil Uygulamasındaki Yöntem
2-Şeyhulislam İbn Teymiyye'nin Sara Nöbetleri,Sihir ve Nazar İlacı hakkında Metodu
3-Şer'i Rukye'nin Tesiri
4-Düşmanlarımızın Yüzlerini Güldürme!
Şuanda bu değerli alim Şam'da, Nusret Cebhesi saflarında bilfiil cihada destek vermektedir. O, ilmini ve nefsini kendi selefi gibi cihad topraklarına munhasır kılan güzide alimlerden bir tanesidir.Bu alimler,ihtimam ve ihtiram gösterilmeye en layık olanlardır.
Onlar bilirler ki; ümmetin istikameti ancak kendilerinin istikametine bağlıdır. Bu noktada onlar, rahat mevkilerinde, yüksek makamlarında,oturdukları yerde,topluca cihada kalkan bir ümmete faydasız fetva vermek yerine, o ümmetin içinde bulunup hem ahlaklarıyla hem ilimleriyle hem de tecrubeleriyle ümmetin istikameti için çaba sarfetmeyi tercih etmişlerdir.
Ve yine onlar,cihad topraklarında alimlere,önderlere ve güzel örneklere ne kadar çok ihtiyaç duyulduğunu bilmiş nefislerini bu yolda feda etmekten geri durmamışlardır.
Şeyhin konuşmalarından elde ettiğimiz bilgilere göre de;
O, kitap ve sünneti Selef-i Salihinin fehmi üzere anlayan Ehl-i sünnetin akide ve menhecine tabi olmaktadır. Bununla beraber İslamdaki mezheplere ve selef alimlerinin de kavillerine değer verilmesi gerektiğini söyler.
Yine ümmetin içinde bulunduğu büyük fitnelereden olan tekfir meselesinde,avamın bu işten beri olması gerektiğine ve tekfiri ancak alimlerin sarih delillerle yapması gerektiğine inanır. Bu noktada ne hariciler ne mürcieler gibi davranmaktan şiddetle kaçınır ve tağut rejimlerce yönetilen halkları müslüman olarak görür.
Ve son olarakta bir takım fer'i meselelerde ihtilaf yaşansa bile esaslarda ittifak eden her cemaatin Tevhid bayrağı altında birleşmesini tavsiye ederek cemaati emreder. Rasulullahın kavline uyarak:
"Cemaat rahmeti, fırkalara ayrılmak ise azabı celbeder."
Allahu teala böyle alimlerin sayısını artırsın, ümmetin alimlerini korusun ve onlar ile de bu dini korusun..
Amin.."