Hamza Türkmen’in yazısı:
Ayasofya Camii’nin müze yapılmasıyla ilgili tarihi gündem üzerine yapılan son tartışmalar, Türk kimliğinin inşası konusunda hem yöntemsel boyutun ip uçlarınınhem önemli bilgilerin bir kere daha açığa çıkmasına vesile oldu. Bu bilgilere göre Mustafa Kemal, daha soyadı kanunu çıkmadan ve kendisine 24 Kasım 1935’te TBMM kararıyla Atatürk soyadı verilmeden, K. Atatürk imzasını kullanmaya başlamıştı. 21 Haziran 1934’te kabul edilen 02 Ocak 1935’te de yürürlüğe giren soyadı kanunu çıkmadan önce Mustafa Kemal Paşa, K. Atatürk imzası için eskiz çalışmalarına başladığı Ayasofya Camii ile ilgili tartışmalar sürecinde örnekleri ile tv. ekranlarına yansıtılmıştı.
Anlaşıldığı kadarıyla Mustafa Kemal, soyadı kanunu çıkmadan ve kendisine Atatürk soyadı verilmeden (1935), kendi kendine Atatürk soyadını takdir etmiş, yeni ismiyle imzalar atmış ve K. Atatürk ismi üzerine imza eksizleri yapmıştı. Kemalist edebiyata göre yeni yaratılan Türk milletinin / ulusunun banisi de K. Atatürk idi. Atatürk, “Türk Milleti’ni yoktan var ederek TC vatandaşlarını yaratmıştı.” Mustafa Kemal, 1920’li yılları sonunda oluşturduğu Türk Tarih Tezi perspektifine göre “yeni Türk ulusu” banisinin ve kurucu liderinin K. Atatürk olması gerektiğine kendisi karar vermişti.
Atatürk’ün İslam kimliği yerine seküler-laik Türk kimliğini ön plana geçirdiğinin ikinci örneğini ise Mustafa Kemal ismini terk etmesinde görebiliriz. Anıtkabir’deki “Atatürk ve Kurtuluş Savaşı Müzesi”nin özel bir köşesinde Mustafa Kemal’in yeni nüfus cüzdanı/kağıdı yer alıyor. İlk dikkat çeken konu Mustafa Kemal’in adının “Kamâl” olarak değiştirilmiş olmasıdır. Bu değişim de Türk kimliği ile ne ifade edilmek istendiği daha açık olarak anlaşılmaktadır. Soyadı Kanunu’ndan sonra çıkartılan nüfus cüzdanında (kimliğinde) Arapça olan Mustafa adı çıkartılıp, Mustafa Kemal’e yerine Kemal Atatürk denmiştir. İkinci ve son olarak çıkartılan kimliğinde de (nüfus cüzdanında) bu sefer Arapça “olgunluk ve erdem” anlamına gelen Kemal adı Kamâl’a dönüştürülmüştür. Kamâl’ın Türkçe alt yapısına ait bir kelime olduğu iddia edilmiş; ama 1932 yılında kurulan TDK bu iddiayı delillendirememişti. Şevket Süreyya Aydemir, “Tek Adam” kitabında bu konuyla şöyle bir bilimsel açıklama(!) bulunmaktadır: “Türkçeleştirme hareketleri sırasında, bir aralık 'Kemal' adını, 'Kamâl' gibi kullanma hareketleri görüldü. Buradaki Kamâl kelimesi galiba kale manasına alınıyordu.”