Kemalizmin Kürt versiyonu

Ahmet Taşgetiren

Abdurrahman Kurt, AK Parti Diyarbakır eski Milletvekili. Geçen dönem TBMM İnsan Hakları Komisyonu sözcüsü.

Kürt. "Pazartesi Konuşmaları" çerçevesinde Neşe Düzel'e tam sayfa mülakat verdi.

Orada bir AK Partili olarak ilginç görüşler seslendirdi. Mesela "Kürtler Türkleşmediler ama Türkiyelileştiler. Devlet ve Türkler de Türkiyelileşmeli" dedi.

Kurt, "Kürtler'in Türkiyelileşmesi" noktasında, "Kürtler'in yüzde 60'ı Kürt coğrafyasının dışında yaşıyor.

Bir ara Öcalan, dönün çağrısı yaptı, bir Allah'ın kulu dönmedi. Aksine Batı'ya göç arttı. Kürtler Türkiye'yi sahipleniyorlar ama devlet Kürtler'i Türkiyeli bir ruhla sahiplenmiyor"
tespitini yapıyor.

Ama Abdurrahman Kurt'un bir "Kürt" olarak, PKK-KCK konusundaki görüşleri de çok çarpıcı. Gelin okuyalım:
"İmralı ve Kandil muhatap alınsın" diyordu BDP.

Peki, muhatap alındılar, ne oldu? Silvan oldu. Çukurca oldu. Oysa hükümet her şeyi göze alarak, devlet adına örgütle masaya oturulmasına müsaade etmişti.

Üstelik Oslo sürecinde gördük ki, MİT, PKK'yla masada çok üst düzey şeyler konuşmuş. Ama PKK müzakereyi bitirdi."

PKK'nınki bir hegemonya savaşı

"PKK'nın şöyle bir hedefi var. PKK, Kürt sorunu üzerinden bölgesel bir hegemonya mücadelesi veriyor aslında.

"Kürt sorununu çözmek istiyorsan, sorunu benimle, benim söylediğim gibi çözeceksin. Bu bölgede benden başkası var olmayacak" diyor örgüt.

Müzakereler yapılırken bile, düşünün ki AK Partililer sokaklara sokulmadılar. Seçim sürecinde ciddi tehdit ve saldırılara maruz kaldılar. Bölgede ilçe ve belediye başkanlarının çocukları, yakınları kaçırıldı.

... AK Parti, sorunu BDP ile çözme konusunda çok kararlıydı. Ben buna şahitlik ettim. 2004'ten 2011'e kadarki dönemde ben pek çok görüşmenin aracısı oldum.

...Kürt sorununu çözmek için bizim örgütü muhatap almamız ve onunla müzakere etmemiz sorunu çözmeye katkı sağlamıyor.

Aksine örgütün toplum üzerindeki hegemonyası derinleşiyor.
...Kürt sorununun siyasi uzantısı herkestir. Sadece BDP değildir... BDP, Kemalizm'in bölgesel versiyonudur.

KCK-PKK-BDP sistemi, Kemalizm'in Kürt versiyonudur. 1900'lü yılların Kemalizm'inin bugün Kürt toplumuna yansımış halidir bu.

Toplum mühendisliğine öykünmesiyle, demokrasiye müsaade etmeyen baskıcı, vesayetçi özellikleriyle BDP, bölgesel bir CHP'dir bugün."

İç savaş çıkar

"BDP sisteminde bir KCK olayı var. BDP'li yöneticiler buna boyun eğmişler ve KCK vesayeti altında siyaset yapmayı içlerine sindirmişler. KCK dediğiniz sistemde, seçilmişlerin arkasında atanmışlar var ve bu atanmışlar seçilmişleri denetliyorlar.

Bu bir vesayet sistemidir, hegemoniktir. Demokrasiye aykırıdır bu. Biz, Türkiye'de vesayet sisteminden kurtulmaya çalışıyoruz ama bölgeye gelince bazı aydınlar KCK'ya sahip çıkıyorlar. Bunu anlamak mümkün değil!

Bu aydınlar, KCK'nın risklerini görmüyorlar. KCK sistemi bölgede bir iç savaş çıkarır!

...Eğer devlet asayişi sağlayamazsa, insanlar üzerindeki tehdit ve şantajı kaldıramazsa ve KCK sistemi Kürtler'e dayatılırsa, bölgede bir iç savaşa gitme ihtimali var.

KCK, vesayet sistemini kurmak için var. Düşünün... KCK, Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı'nı alıp yargıladı.

Kürt halkı Baasçı bir yönetimi asla kabul etmez. Bugün sisteme karşı verilen mücadele, yarın PKK'ya karşı verilir."

Tüm bu satırlar, BDP'ye oy vermeyen yüzde 75'lik Kürt toplumunun korkusunu, endişesini yansıtıyor. Abdurrahman Kurt, çözüm olarak diyor ki:

"...Bu kadar Türk ve Kürt olmayalım. Normalleşelim! Bu normalleşmeyi sağlayacak olan da devlettir."

Bence de doğru olan bu. Ben bunu, "Her birimiz biraz asimile olalım" diyerek ifade etmiştim önceki yazılarımda. Yani biraz ötekileşelim.

BUGÜN