Kemalizm propagandası hız kesmeden sürüyor...

Ali Osman Aydın, 23 Nisan sebebiyle şahit olunan görüntüleri yorumlarken Kemalizm'in tahrip etkisini değerlendiriyor.

Okullarda Kemalizm propagandası yoğun bir şekilde devam ediyor. Hele 23 Nisan gibi zamanlarda bu iyice görünür oluyor. Müfredat ne kadarına izin veriyor bilmiyorum ama bazı öğretmenler sınırsız yorum inisiyatifleri varmış gibi tuhaf tuhaf ritüeller icat etmekte yarışıyorlar.

Kimisi Atatürk maskesi takıp çocuklara elini öptürüp yeminler ettiriyor, kimisi büstlerin önünde çocukları secdeye kapatıyor.

Bazısı bir okul dolusu çocuğu askeri düzene sokup ırkçı marşlar okutuyor bazısı anaokulu çocuklarına ‘Atatürk’ün Çocuklarıyız’ yazılı kartonlar boyatıyor.

Büste secde edilmesinden nasıl bir eğitsel fayda bekleniyor mesela?

Atatürk maskesiyle çocuklara yemin ettirmekte bilimsel açıdan ne amaçlanıyor?

Öğretmenlerin ideolojik tatminleri dışında hiçbir şey bence...

Neresinden bakarsanız bakın inanılmaz ilkel bir anlayış hakim bu alana.

Velilerin tamamının bu durumdan memnun olduklarını düşünmüyorum.

Fakat çocukları olan biri olarak şunu söylemeliyim ki: çocuklarım, benim çocuklarım! Kimsenin çocuğu ya da askeri değiller!

Söz konusu öğretmenler kimin istiyorlarsa onun ‘çocuğu’ veya askeri olabilirler ama bunu kimseye dayatamazlar. İdeolojik misyonerlik yapamazlar. Bunun için maaş almıyorlar!

Müfredat da bu tür aşırı yorumlara müsait olmaktan çıkarılmalı ki art niyetli öğretmenler keyiflerince totaliterlik oynayamasınlar.

Milli Eğitimin bu çağdışı zihniyetin vesayetinden kurtarılması gerekiyor.

Kişileri kutsallaştıran köle ruhlu, köle tabiatlı çocuklar istemiyoruz!

Kemalist vesayeti istemiyoruz!

Kuzey Kore olmak istemiyoruz!

Fasıl Say’ın fiyasko marşı

Fazıl Say 100. Yıl marşı besteledi.

Marşı dinledim. Muhtemelen siz de dinlemişsinizdir.

Ben açıkçası hiç beğenmedim.

Müzikal olarak kötü bir eser. Zor bir eser. Zorlama. Duygusuz. Armoni yok. Etki etmiyor.

Eşlik etmek imkansız. Sözleri çok güç…

“Daha- daha /nice -nice / la- la -la”

Kötü marş için çok kötü sözler lazım. Fazıl da o kötü sözleri bulmakta çok başarılı.

İyi bir marş içinse hakiki bir dertten doğan, insana dokunan, kalabalıkların kendilerini bulacakları, dinleyende karşılığı olan bir güfte lazım evvela.

“Ver elini yıkalım karanlığı”

“Göğün mavi şimşeği, atamın gözlerinde”

Bu sözler siyasi yorumculuğun gibi sığ ve yapmacık maalesef Fazıl Say.

Sadece bu kadar da değil. Bu iki- üç yıpranmış kavramın etrafında dönen sözler ideolojik bir çöküşün de göstergesi.

Bu aynı zamanda zorlamayla, mahalle baskısıyla, beyin yıkamayla, heykeller önünde esas duruşa geçirterek, ite kaka ayakta tutmaya çalıştığınız Kemalizm’in de çöküşünü gösteriyor… Kemalizm belleklerden olduğu gibi kalplerden, duygulardan da siliniyor!

****

Ne sözler, ne melodi zorlamadığınız sürece seyirciye dokunamıyor çünkü Kemalizm’in bu topluma söyleyeceği sahici hiçbir şey yok .“Göğün mavi şimşeği, atamın gözlerinde” gibi çocuksu mistisizmlerle gerçek duygular yaratamazsınız. Yaratamıyorsunuz da…

Kemalizm, hiçbiri özgün olmamakla birlikte söyleyeceği her şeyi yüz sene önce zaten söyledi. O defter kapandı. “Ver elini yıkalım karanlığı” metaforunu yüz senedir tepe tepe kullandınız ama artık işe yaramıyor maalesef. Kimse aptal değil! Bırakın seyirciyi, belli ki siz de bile duygu uyandırmıyor bu sözler Fazıl Bey! Çünkü siz “İnsan İnsan” gibi bir eser besteleyebiliyorsunuz. Demek ki gerçekten sizi duygulandıran, hissettiğiniz temalar olduğunda “tıkanma” falan olmuyor gayet güzel eserler ortaya çıkabiliyor.

Bir de…

İstediğiniz kadar beğenmeyin, bu ülkenin alt ve üst yapısıyla kalkınması ve süratli teknolojik atılımı sizin oryantaslist bir bakışla “karanlık” dediğiniz insanların emekleriyle gerçekleşiyor. SİHA’larımız, TCG Anadolu’larımız, HürJet’lerimiz, Kızılelma’larımız, Altay Tank’larımız, Gökbey’lerimiz, Milli Muharip Uçaklarımız, Avrasya Tünelimiz, Yusufeli Barajı’mız, uydularımız hepsi bu insanların emek ve eseri.

Marşınız kötü, çünkü açıkça kötü ve yanlış bir bakış açısına dayanıyor. Yanlışlık “karanlığın” nerede olduğunun tespitiyle başlıyor. Bence ideolojik tıkanmanıza, karanlığın tanımını yaparak ve onun gerçekte nerede olduğunu saptayarak son vermeye çalışmalısınız… Hatta yanınıza Tarkan’ı da alın. O da belki bu sayede ‘geççek' le düştüğü seviyenin üzerine çıkabilir!

Yorum Analiz Haberleri

Meğer ne büyük sapmaymış!
Kemalizmin şapka zulmünden dolayı bombalanan şehir: Rize
Allah'ın rahmeti olan aklımızı gerektiği gibi kullanalım
Magazinleşen Yenidoğan Çetesi ve unutulan bebekler
Yapay zeka çağında kontrol kimde olacak?