Kazım Karabekir hayatı Kurtuluş Savaşından önemli rol alan kişilerin Mustafa Kemal tarafından nasıl yok edildiğine ilişkin önemli bir örnektir.
23 Temmuz 1882'de İstanbul'da doğan Karabekir, Kuleli Askeri İdadisi'nde öğrenim gördükten sonra 1902'de Harbiye Mektebi'ni bitirdi. 1905'te Erkan-ı Harbiye'den yüzbaşı rütbesiyle mezun olan Karabekir, bu dönemde İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin Rumeli 'de teşkilatlanmasında önemli rol oynadı.
II. Meşrutiyet'in ilanının ardından Edirne'deki 3. Ordu Komutanlığına atanan Karabekir, 1909 yılında 31 Mart Ayaklanmasının bastırılmasında görev aldı.
14 Nisan 1912'de binbaşılığa yükselen, Balkan Savaşları döneminde Trakya Sınır Komiseri olarak önemli görevler yapan Karabekir, Çanakkale Savaşı'nın başlaması üzerine cepheye gönderildi.
Kerevizdere'de Fransızlar'a karşı 3 ay boyunca mücadele eden Karabekir, 1916'da Kutü'l-Amare'yi kuşatan 18. Kolordu Komutanlığına getirildi, daha sonra Kafkas Cephesi'nde kolordu komutanlığına tayin edildi.
Mütarekeden sonra 1919 baharında Erzurum’da 15. Kolordu Komutanlığına getirilen, Ordu Müfettişi olarak bölgeye gelen Mustafa Kemal Paşa’ya görevinden ayrılmasına rağmen destek sağlamaya devam eden Kazım Karabekir, Kurtuluş Savaşı boyunca Doğu Cephesi komutanlığı yaptı.
15 Kasım 1920'de Ermeni ordusunu büyük bir bozguna uğratan Karabekir Paşa, Rus Sovyet Sosyalist Federe Cumhuriyeti'yle de Kars Antlaşması görüşmelerini yürüttü.
Daha sonra I. Ordu Müfettişliğine tayin edilen Karabekir, 1923'te İstanbul milletvekili seçilerek Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne girdi.
Birlikte yola çıktığı Mustafa Kemal'le yolları Cumhuriyet'in kuruluş yıllarında ayrılan Kazım Karabekir, İzmir Suikastı’nda, "Atatürk'e suikast"la suçlandı. Hatta, onun tutuklanmasına karşı çıkan dönemin Başbakanı İsmet İnönü'yü de İstiklal Mahkemesi, bu nedenle tutuklamaya kalkıştı.
Karabekir, “kendisinin Milli Mücadele'de bir rolü olmadığı” suçlamalarına karşı; "İstiklal Harbimizin Esasları" kitabını yazmış, yaşananları kendi bakış açısıyla dile getirmiş, ancak kitap okura ulaşamamıştı.
Atatürk ile Karabekir arasında, kamuoyunun önündeki ilk tartışma, 1933 yılı Mayıs ayında, Milliyet gazetesinde gerçekleşti. Tartışma, "millici" takma adlı yazar ile Karabekir'in gazeteye yazdıkları mektuplar ve belgeler sunmaları ile devam etti. Karabekir'in 7. mektubunun yayınlanması durduruldu. Gerekçesi "vatana zararlı olur"du. Atatürk, yakılan bu kitabı inceleyerek, Karabekir'e 9 sayfa tutan yanıtlar verdi.
Karabekir "İstiklal Harbimizin Esasları" kitabını bu olayların ardından yazmıştı. Kitap baskı aşamasında toplatıldı, yakıldı, Karabekir'in evi basılıp belgelere el koyuldu. 1933'te yakılan kitap, 1951’de yeniden yayınlandı.
Karabekir'in anlatılarından öğrendiğimiz gerçeklerden birisi, de Erzurum ve Sivas Kongrelerinde alındığı belirtilen kararlardan 6. maddeyle ilgili. Mustafa Kemal 1927 yılında okuduğu Nutuk'ta, bu maddeyi şöyle aktarır: "Manda ve himaye kabul edilemez."
Karabekir'in anılarına baktığımızda, bu maddenin öyle olmadığını görüyoruz. Gerek Erzurum, gerekse Sivas Kongresi’nde teyit ve tekrar edilen önemli kararlar şöyleydi; “milliyet esaslarına riayetkâr ve memleketimize karşı istila emeli beslemeyen herhangi devletin fennî, sınaî, iktisadi muavenetini memnuniyetle karşılanır”.
Yani asıl gerçeği şöyle tanımlayabiliriz: Batılı devletlerle ilişkileri daha esnek ele alan bir yaklaşım söz konusuydu.
Karabekir Mustafa Kemal’e olan muhalif tavrı nedeniyle, yalnızca İstiklal Mahkemesinde yargılanmakla kalmamış, Mustafa Kemal’in ölümüne kadar süren bir baskı ve takibe de uğramıştır. 1938’de Mustafa Kemal’in ölümünden sonra yakın arkadaşı İsmet İnönü’nün cumhurbaşkanı olmasının ardından Kazım Karabekir de CHP’ye dönmüştür. Önce 1943 yılında yeniden milletvekili yapılan Karabekir 1946 yılında TBMM Başkanı olmuştur. 21 Temmuz 1946’da gerçekleştirilen ve tarihe “hileli seçim" olarak geçen genel seçimler sırasında Meclis Başkanlığı görevine yürüten Karabekir bu görevindeyken 26 Ocak 1948 tarihinde hayatını kaybetmiştir.
Kazım Karabekir Mustafa Kemal’le sorun yaşamasının ardından rejimin gadrine uğrayan isimlerden birisi. Ancak Tek Parti döneminin en şiddetli şekilde yaşandığı -aynı zamanda yakın arkadaşı olan- İnönü döneminde tekrardan CHP’ye dönüp üstlendiği görevler Mustafa Kemal’e olan muhalefetinin ideolojik sebeplerden ziyade kişisel husumetlerden mi kaynaklandığı sorusunu da akıllara getirmektedir.
Tabii bununla birlikte Kazım Karabekir’in Cumhuriyet’in kuruluşundan sonraki süreçte Mustafa Kemal’le ayrı düşmeleri Nutuk etrafında şekillenen Kemalist tarih anlatısında Karabekir’in kötülenmesine, Milli Mücadele’deki rolünün üstünün örtülmesine ve genel olarak ismine yönelik bir karartma uygulanmasına yetmiştir. Bu bağlamda Oral Çalışlar, Kazım Karabekir ilgili yazısında şu önemli anektodu aktarır:
"Torun Pınar Akkoyunlu'yu dinlerken, birden aklıma bizim evdeki İslam Ansiklopedileri geldi. 15 ciltten oluşan ve her cildi ortalama 800 sayfa olan yaklaşık 10 bin sayfalık bir ansiklopediden söz ediyorum.
Bu ansiklopedinin ilk basılma kararı, 1939’da gerçekleşir... İlk cilt 1940’ta basıldı. Hollanda'nın Leiden şehrinde 1908 yılında yayınlanmaya başlayan Ansiklopedi, Milli Eğitim Bakanlığının talebiyle İstanbul Üniversitesi hocaları tarafından Türkçe'ye çevrildi ve içine Türkiye'ye ilişkin yeni maddeler eklendi.
Örneğin bir kaç bölümden oluşan Türkler maddesi 510 sayfa, Atatürk maddesi 85 sayfa sayfadır. Basımı uzun yıllar süren bu ansiklopedi Türkiye'de 1988 yılında tamamlandı.
Bizim evdeki baskı 1993 tarihli. Merakla Kazım Karabekir maddesini aradım. 10 bin sayfanın içinde onun yeri yoktu. Sonra bir merak Rauf Orbay'ı aradım, onun da adı sanı yoktu. Sonunda anladım ki, Cumhuriyet döneminin hiçbir ismi Atatürk hariç ansiklopediye konmamıştı."
* Oral Çalışlar'ın Kasım Karabekir Nasıl Yokedildi? yazısında ve AA'dan yararlanılmıştır