Cumhuriyet’in eğitim sistemini oluşturan en temel olgu ‘ulus devet’ anlayışıdır. Bunun en somut yansımaları ise Mustafa Kemal’in görüşlerinde kendini bulur. Bu doğrultuda öncelikle hedeflenen; çağdaş bir ulusal devlet yaratılması için eğitimin milli olması. Kapitalist dünya anlayışının ekseninde pragmatist bir hal alması. Pozitivizim doğrultusunda bilimsellik. Ve laik olmasıdır.
Buna göre düzenlenen eğitim sisteminde, Kemalizm son derece belirleyicidir. İdeoloji aktarımı ile okullar ‘vicdanı hür, irfanı hür’ Kemalistler yetiştirmek için tüm imkanlarını seferber etmektedirler. Ana okulu seviyesinde alınan körpe zihinler oyun, okul, aile ve çevre işbirliği ile istendik birer vatandaşa dönüşmeye zorlanır!
Osmanlı imparatorluğu’nun eğitim sisteminde, birbiri ile çelişik olduğu düşünülen okullar vardır. Geleneksel eğitim tekke ve mahalle mekteplerinde, mesleki eğitim lonca ve mesleki teşkilatlarda yapılır. Bunun yanında Batı tarzı okullar ve azınlık okulları da sürdürülen eğitimin çeşitliliğini göstermektedir.
Cumhuriyet döneminde ise eğitim, bu alternatifli görüntüsünden tek tip bir siteme mahkum edilir. Kemalist cumhuriyet ideolojisi çizgisinde, eğitim kurumları birleştirilir. Kemalizm kuram ve uygulama alanında merkeze oturtulur.
3 mart 1924 tarihinde, siyaseti ve eğitim sistemini şekillendiren tepeden inme kararlar alınır. Hilafetin ilgası, Tevhid-i Tedrisat kanunu, Şeri’ye ve Evkaf Vekaletinin ilgası aynı günün ürünleridir.
Alınan bu kararlar ile güvenlik ve din eğitimi aynı kapsamda değerlendirilir. Siyasi sistem ile eğitim kurumları dinden yalıtılıp, laikleştirilmiş olur.
Çıkarılan Tevhid-i Tedrisat yani öğretim birliği yasasıyla tüm farklı okul sistemleri ortadan kaldırılır ve Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı tek tip okul sistemi kurulur. Hedef; ‘on yılda onbeş milyon genç yaratmaktır yeni baştan!’
Tevhid-i Tedrisat’ın eğitimi sekülerleştirmesi yanında ikinci bir özelliği de; ‘zorunlu eğitimi’ cari kılmasıdır. Artık herkes devletin muhtevasına, müfredatına tabidir ve devletin süreci belirlediği, bütünüyle denetlediği bir alana dönüşmüştür eğitim! Bu süzgeçten geçen bireyde yeni bir zihin inşa etmek amacındadır eğitim! Sorunlu insan handikapına düşmeyen, uyumlu vatandaş inşası!
Kemalist eğitim felsefesinin temel referansı, Batı ve onun pozitivist dünya anlayışıdır. Bir taraftan, ulus devlet adına milli bir söylem geliştirilirken, diğer taraftan, kökü dışarıda bir eğitim sistemi ithal edilir. Resmi ideolojiye uygun şekilde okul, ders ve müfredat oluşturmak için Türkiye’ye, J. Dewey, Künhe, Albert Malche gibi isimler çağırılır ve görüşlerine göre eğitim anlayışı şekillendirilir.
Mustafa Kemal; ‘milli, bilime dayalı, yararcı, düzen ve disiplin üzerine kurulu’ bir eğitim sistemi arzusunu dile getirir. Onun eğitim felsefesinin unsurları, pozitivist (olgucu), realist (gerçekçi), fonksiyonalist (işlevselci), pragmatist (yararcı), rasyonalist (akılcı), hümanist (insancı) olarak tanımlanabilir. Bu yüzden ‘gökten indiği zannedilen dogmalar’a onun eğitim anlayışında yer yoktur! Din ve gelenek kocaman bir dehlize harf inkilabı ile hapsedilmiştir!
Hababam sınıfını birçoğumuz hatırlarız. Hoca öğrencilere sorular sorar, doğru cevaplar alamaz. Çocuklar haylazdır, tembeldir ancak bir şey vardır ki oda; ne kadar haylaz ve tembel olsalar da, Atatürk’ün gençliğe hitabesini ezbere bilirler. Bayrak kutsaldır. Kanuni ile dalga geçseler de, vatan, millet, Sakarya’dan ödün vermezler. Zamanı gelince, çakı gibi asker olurlar! Kemalist eğitim sisteminin bireylerden beklentisi basittir. Tek şart vardır, Atatürkçü olmak!
Müfettişlerin okul denetimlerinde olmazsa olmazlarıdır, Atatürk köşesi! Atatürk’ü anlatan derslerin yanında, tüm ders kitaplarında Atatürk’ü anmadan geçmekte olmazsa olmazdır. Din (dogma bile olsa) onun söylemleri ile hayat bulmalı, spora onun ahlak anlayışı ışık tutmalıdır. ‘Olmasaydı olmayacağımız’ miti ile eğitimin mihenk taşı olan Kemalizm, yıllardır dayatılan bir ceberrutlukla zihinlerimize pranga vurmak istiyor!
Bunun en belirgin hali okullar! Andımız paranoyası yıllarca körpe beyinleri kendine biata zorladı. Hamd olsun kaldırıldı. Okullarda bayram olarak kutlanan günlerde, Atatürk üzerinden oluşturulan fetişizmin de sonuna geliniyor. Milli Eğitim Bakanlığı 8 Haziran’da yeni bir yönetmelik yayınladı. ‘İlk ve ortaöğretimin sosyal etkinliklerinde yapılan değişiklikler’ resmi gazetede duyuruldu. Buna göre;
Sosyal Etkinliklerin Amacı bölümündeki 5. madde; “Sosyal etkinliklerin amacı, Türk Millî Eğitiminin genel amaç ve temel ilkelerine uygun olarak; öğrencilerin Atatürk İlke ve İnkılâplarına, Anayasanın başlangıcında ifadesini bulan Atatürk milliyetçiliğine bağlı yurttaşlar olarak yetişmelerine, yeteneklerini geliştirerek gerekli donanımı kazanmalarına katkıda bulunmaktır” ibaresi kaldırıldı.
Yönetmeliğin 24. maddesi olan yayınlar kısmı, yeni yönetmelikte 12. maddede yer almış ancak okul dergi ve gazetelerindeki yayınlarda; “Öğrencilerin Türk Bayrağı'na, vatanına, milletine, Atatürk İlke ve İnkılâplarına, Türkiye Cumhuriyetine, demokrasi ve insan haklarına karşı duyulan sevgi, saygı ve bağlılığını yansıtan ve ülkesine, milletine ve insanlığa büyük hizmetlerde bulunmuş bilim adamı ve sanatçıların hayat ve eserlerini tanıtan” kısmı kaldırıldı.
Devamla; yönetmeliğinin törenleri belirleyen 28. maddesinde konu edilen; “Okul binaları ile Atatürk köşesi; bayrak, flama ve mevzuata uygun afişlerle donatılır ve imkânlar ölçüsünde ışıklandırılır.” ve “Törenlerde; Atatürk ve Türk büyükleri ile eğitim şehitleri için saygı duruşu ve İstiklâl Marşı'nın söylenmesinden sonra günün anlam ve önemine uygun şekilde hazırlanan programa göre hareket edilir” ibareleri yönetmelikten kaldırıldı.
Bununla birlikte; yönetmeliğin bayramlar, belirli gün ve haftalar bölümü düzenlenerek belirli gün ve haftalar çizelgesine, 15 Temmuz Demokrasi ve Milli Birlik Günü, Kutlu Doğum Haftası 14-20 Nisan, Kut-ul Amare Zaferi 29 Nisan, İstanbul’un Fethi 29 Mayıs tarihleri eklendi.