Kdz. Ereğli'de Baas Protestosu Yapıldı

Ereğli ÜMİD Platformu, kamuoyuna yansıyan son işkence görüntüleri ile vahşiliği tescillenen Esed rejimi ve destekçilerini protesto etti.

Kaymakamlık karşısındaki park alanında bir araya gelen platform üyeleri, her daim zalimlere karşı onurlarını koruyanların yanında olmanın şahitliğini yapmaya devam edeceği mesajını verdi. Programın sunuş konuşmasını yapan Kenan Ersoy, hafta başında basına yansıyan 55.000 kare fotoğraf içinde 11.000’den fazla kardeşimizin katledilmesinin belgelendiği görüntüler karşısında, egemen güçlerin takındığı tavrı eleştirdi. Zalim Esed ve destekçilerinin kınandığı konuşmada, Suriye halkının gösterdiği mücadelenin onurlu, şerefli bir mücadele olduğunu, Müslümanların bu izzetli direnişi bütün imkânlarını seferber ederek desteklemesi gerektiği belirtildi. Zalimlere meyledenlere  Allah’ın azabının hatırlatıldığı sunuş konuşması  sonrası basın açıklaması Davut Olgun tarafından okundu.

Suriye’ye sessiz kalmanın da, yardımların engellenmesinin de Baas çetesinin günahına ortak olmak anlamına geleceğinin belirtildiği açıklama sırasında “Müslüman Zulme Boyun Eğemez’”, “Yaşasın Küresel İntifada”, “Suriye’den Mısır’a Direnişe Bin Selam”, “Yalla İrhal ya Beşşar”,” İşkenceci Katiller Hesap Verecek”, “Katil Esed Suriye’den Defol”, “Suriye’ye Özgürlük Direnişle Gelecek” sloganları atıldı. Son olarak Davut Çevik tarafından okunan ibretlerle dolu Dua ile eylem sona erdi.

Basın açıklaması metni:

SURİYE’YE SESSİZ KALMAK DA YARDIMLARI ENGELLEMEK DE

BAAS ÇETESİNİN GÜNAHINA ORTAK OLMAKTIR!

Baas rejiminin Suriye’de 3 yıldır işlediği katliamlar, zulümler, akıl almaz işkenceler, ortaya çıkan fotoğraflarla bir kere daha belgelenmiş oldu. Vahşi işkenceler altında can veren kardeşlerimizin, insanın kanını donduracak şekilde katledilmesi ve bunun Türkiye ve dünya kamuoyunun gündemine gelmesi, yaşananları görmezden gelmeye çalışan ya da unutturan kimi kesimleri yeniden Suriye gerçeği ile karşı karşıya getirmiştir. İslami ve insani duyarlılığa sahip tüm kesimleri derinden sarsan bu görüntülerin, insanlık hafızasına kara bir leke ve utanç örneği olarak kazınacağı kesindir.

Vahşi işkenceler altında şehit edilen 11.000 kardeşimiz ve 55.000 kare fotoğraf söz konusudur. Bu tablo, üç yıldır bölgeyi yakından takip edenler açısından malumun ilanı niteliğinde ise de ortaya çıkan fotoğraflar, Beşşar Esed’in Suriye’yi bir baştan bir başa “Ebu Gureyb”e dönüştürdüğünün kanıtıdır veileride yapılması muhtemel bir yargılama için kesin delil mahiyeti taşımaktadır.

Şurası kesin olarak bilinmelidir ki; tüm vahşiliğine, insanın kanını donduran korkunçluğuna rağmen ortaya çıkan bu görüntüler yeni bir duruma işaret etmemektedir. Uluslararası toplum, dünya kamuoyu, Beşşar Esed ve şebbihalarının cürümlerinden ilk kez haberdar olmuş da değildir. Suriye halkının tam 3 yıldır maruz kaldığı zulümler, işkenceler ve katliamlarla ilgili birçok görsel materyal yayınlanmış ancak her seferinde görmezden gelinmiş ve sümen altı edilmiştir. Zalim Esed ve yandaşlarının, uluslar arası toplumun sessizliğinden de cesaret alarak uyguladığı bu sistematik zulüm ve işkence politikası, her geçen gün artarak devam etmiş, kimi zaman bir dilim ekmek için fırın önünde bekleyen insanlar bombalanmış, kimi zaman sokakta oynayan çocuklar pervasızca varil bombalarıyla katledilmiş, kimi zaman gencecik bacılarımız kirletilmiştir. BM dahi Suriye’deki ölüleri sayamadığını itiraf etmek zorunda kalmıştır. Hergün yüzlerce kardeşimizin katledilmesi adeta sıradan bir istatistik bilgisine dönüştürülmüş ve normalleştirilmiştir Bununla da yetinilmemiş, Doğu Guta denilen bölgede, dünyanın gözleri önünde kimyasal silah kullanılmış ve en masum halleriyle çocuklarımız, ağızlarından çıkan salyalarla ve içimizi yakan, titreten baygın bakışlarıyla can vermiştir.  Üstelik bu kimyasal katliamın hemen ardından tertip edilen bir tiyatro ile kimyasal silahlarından feragat edeceğini beyan eden Esed takdirle karşılanmış, bir anlamda küresel şer odaklarının ikili standartlarına riayet ettiği sürece ve kimyasal silah kullanmadığı sürece katliamlarını savaş uçaklarıyla, varil bombalarıyla, keskin nişancılarıyla vs. sürdürebileceği yönünde icazet almış ve hatta bu hafta içerisinde gerçekleşen Cenevre konferansına davet edilip adeta ödüllendirilmiştir. Oysa kardeşlerimizin dertleriyle dertlenen, ümmet kaygısını şiar edinmiş müslümanlar olarak defalarca ifade etmiş olduğumuz gibi Esed’in, uluslar arası topumun huzuruna çıkacağı yer Cenevre değil Lahey yani uluslar arası savaş mahkemesidir.

Konunun Müslümanlar açısından önemli bir noktası da; toplumumuzun Suriyeli kardeşleri ile ilgili duyduğu kaygının, onların tüm ihtiyaçlarını karşılayabilmek adına neredeyse Türkiye’nin her ilinde gerçekleştirilen yardım organizasyonlarının terör ile ilişkilendirerek bitirilmeye çalışılmasıdır. Ümmet coğrafyamız içerisindeki tüm noktalara ulaşmaya çalışan, tüm tehlikelere rağmen riski göze alıp cansiperane biçimde kardeşlerimize yardım ulaştırmaya çalışan İHH’lı kardeşlerimizi de hedef alan bu çirkin kampanya, utanmadan dillendirilmeye devam etmekte, 55.000 adet işkence fotoğrafının içeriği bir kenara bırakılarak ve zamanlamasına dikkat çekilerek ucuz bir manipülasyona girişilmektedir. Bu,başta Suriyeli kardeşlerimize olmak üzere insanlığa karşı işlenen büyük bir vebale zımnen destek olmaktır.

Siyasetten medyaya, Beşşar Esed zalimini rab bilen yerli işbirlikçilerin, Suriye meselesinde hakkın üstünü örtme iştiyaklarını, olmayan karakterlerine veriyor ve kendileri hakkında daha fazlasını söylemeyi zaman kaybı olarak telakki ediyoruz. Ancak rotalarının İslam’a hizmet olduğu iddiasındaki kimselerin, ümmetin maslahatına nazaran, ziyadesiyle küçük çıkarlarını korumak adına onlarla aynı dilden dilenmelerini ve Suriyeli mazlumlara gıda ve giyecek ulaştırmaktan başka amacı olmayan gönüllü kuruluşları kurban etme çabalarını ibret ve üzüntüyle takip ettiğimizin bilinmesini istiyoruz. Kendilerine emr-i bi’lmaaruf ve nehy-i ani’lmunker sorumluluğumuz çerçevesinde ahiretin varlığını bir kez daha hatırlatmak istiyoruz. Zalim Esedi ve onun Suriye içindeki ve dışındaki tüm işbirlikçilerini, şebbihalarını, din gününün yegâne maliki olan ve âlemlerin Rabbi olan Allah’a havale diyoruz.

Ve son olarak diyoruz ki, tam 3 yıldır inanılmaz zulümlerle Suriye halkını katleden bu zalim diktatörlüğün işlediği insanlık suçları  karşısında bugüne kadar sessiz kalan, yeterli duyarlılığı göstermeyen, bin bir türlü mazeret ileri sürerek Baas zulmüne göz yuman kişiler, gruplar, kurumlar ve devletler için tövbe vakti gelmedi mi? Bu katliam fotoğrafları hala bir şey ifade etmeyecek mi?

İnsanlık tarihinin görmüş olduğu en büyük zalimler arasındaki yerini çoktan almış olan Esed’in bu rapor ve belgeler üzerinden uluslararası mahkemelerce ivedilikle yargılanması sağlanarak, Suriye’de yaşanan vahşetin en azından devam etmesine engel olunmalıdır.

Suriye’den yansıyan bu korkunç manzara karşısında vicdan sahibi olan herkesi Baas rejimin işlediği insanlık suçlarını kınamak, ifşa etmek üzere harekete geçmeye; özelde İslam ailesini ve genelde vicdan sahibi olan tüm insanları zulme karşı yekvücut olmaya, Baas diktatoryasına karşı bugüne dek canla başla direnen Suriye’li kardeşlerimizin yanında saf tutmaya davet ediyoruz. Zira bugün dahi Suriye zindanlarında binlerce mazlumun çığlıkları sönmeye devam etmektedir; sokaklarında yaşayan milyonlarca insan açlıkla, her tür ihtiyaçla soğukla ve zalim Esed’in topuyla tüfeğiyle mücadele etmektedir. Peygamber Efendimizin de ifade buyurduğu gibi kardeşlerimizin dertleriyle dertlenmek, onları kendimizden, çocuklarını çocuklarımızdan ayrı görmemek, en önemli şiarımızdır.

Son olarak unutulmamalıdır ki zulmün olduğu yerde sessiz kalmak zulümden yana tavır almaktır. Zulme sessiz kalmayalım, dilsiz şeytan olmayalım….

ÜMİD PLATFORMU (Ümmet İçin Dayanışma Platformu)

(FEDA-DER - ÖZGÜR-DER - AGD - AS-DER - ERİMDER - ORDİN-DER - MEMUR-SEN)

 

Etkinlik-Eylem Haberleri

Bursa’da Suriye devrimi ve Gazze konuşuldu
"Sürünün İçinde Dijital Dünyaya Bakışlar"
Başakşehir’den Gazze direnişine bin selam!
Adana Özgür-Der’de “Emperyalizm ve Siyonizm İlişkisi” konferansı düzenlendi
Özgür-Der Gençliği “İslami Perspektiften Psikoloji” kitabını değerlendirdi