Dönüşüm tabii bir hadisedir. Ama bazı şekilleri tabii sınırların çok dışına çıkmaktadır. Bunların da makul olanları dolayısıyla anlaşılması ve kabullenilmesi zor olmayanları var. Anlaşılması zor, hızlı ve çelişkili olanları var. Libya lideri Albay Muammer el-Kazzafi’nin siyasi hayatında da bu türden önemli dönüşüm evreleriyle karşılaşmak mümkündür. Son dönemde bu dönüşümün istikameti kapitalist ve emperyalist Batı’ya doğrudur. Fakat bu çerçevedeki son gelişmeleri değerlendirmeden önce son dönüşüm evresinde bayağı etkin olduğuna inanılan oğlundan biraz söz etmek istiyoruz.
Arap ülkelerinin birçoğu krallık, sultanlık veya emirlikle yönetiliyor. Bu ülkelerde saltanatın babadan oğula geçmesi zaten bir devlet geleneği olarak korunuyor. Cumhuriyetle yönetildiği söylenen birçok ülkede de bu geleneğin uygulanmasına çalışılması dikkat çekiyor. Bu nitelikteki ülkelerin başkanları, başkanlık koltuğundan ancak tabuta konarak uğurlanabiliyorlar. Kendilerinden sonrası için de oğullarının koltuğa oturmasını garanti etmeden tabuta yanaşmıyorlar. Libya lideri Muammer el-Kazzafi de bunlardan biri. Oğlu Seyfulislâm el-Kazzafi’yi daha şimdiden yerine veliaht tayin etmiş durumda.
Seyfulislâm geçen ay yaptığı bir açıklamada aslında başkanlık koltuğuna oturmak istemediğini dile getirmişti. Fakat bunun bir siyasi numara olduğu tahmin ediliyor. Karar mekanizmasında işi garantiye aldıysa kamuoyunu etkilemek amacıyla, başkanlığın gerçekte bir nimet değil ağır sorumluluk olduğunu ve bunun da kendisine arzulamadığı halde verilmek istendiğini ima etmek için böyle bir numaraya başvurmuş olması kuvvetle muhtemeldir. Zaten her ne kadar henüz tabuta girmediği için başkanlık koltuğuna babası oturuyor olsa da son dönemde işleri artık oğul Kazzafi’nin götürdüğünü Libya’daki gelişmeleri yakından takip eden herkes biliyor.
Bundan önce Bulgaristan’la Libya arasındaki hemşireler meselesinin çözüme kavuşturulması daha doğrusu Batılı güçlerin dayattığı formülün kabul edilmesi Seyfulislâm’ın aktif müdahalesiyle olmuştu. O olayda oğul Kazzafi hemşirelerin, bebeklere AIDS mikrobu bulaştırmakla suçlanmalarının ve bu yüzden hapse atılmalarının arkasında birtakım siyasi hesapların da olduğunu ima eden açıklamalar yapmak suretiyle normalde babasını zor duruma sokması gereken bir adım atmıştı. Fakat bunu yaparken aslında; “Siz bu adamın yaptıklarına ve söylediklerine aldırış etmeyin, bu artık ne yaptığının farkında değil, beni izlemeye devam edin” demek istiyordu. Son dönemdeki ABD – Libya yakınlaşmasında da Seyfulislâm el-Kazzafi’nin birinci derecede rol oynadığı biliniyor.
ABD Dışişleri Bakanı Bayan Rice 5 Eylül Cuma günü Libya’nın başkenti Trablus’a ziyarette bulundu. Bu, bir ABD Dışişleri Bakanının 55 yıl aradan sonra Libya’ya düzenlediği ziyaretti. Bundan önceki ziyareti 1953’te o zamanın ABD Dışişleri Bakanı John Foster Dulles düzenlemişti. O tarihten sonra da 1957’de Başkan Eisenhower’in yardımcısı olan Richard Nixon bir ziyaret düzenlemişti. Dolayısıyla Rice’ın son ziyareti aynı zamanda 1957’den bu yana en üst düzey bir ABD’li yetkilinin düzenlediği ziyaret niteliği taşıyordu.
Portekiz’in başkenti Lizbon’dan Trablus’a geçen Bayan Rice yolda yaptığı açıklamada bu ziyaretin kendisi için tarihi bir an olduğunu dile getirdi. Libya Lideri Kazzafi de onu karşılamaya hazırlanırken yaptığı açıklamada; “ABD ile muhalefet halinde olmak bizim yararımıza değildir. Ancak onlara boyun eğecek de değiliz” diye konuştu.
Bayan Rice, Trablus ziyaretinde önce Libyalı meslektaşı Abdurrahman Şalgam’la görüşme yaptı. Ardından da Başkan Kazzafi’yle bir araya geldi. Görüşmeler sonrasında yapılan açıklamalarda da ABD ile Libya arasında önemli yakınlaşmalar olduğuna dikkat çekildi. Bu iki ülke arasında buzların erimeye başlaması ise 2003’te Kazzafi’nin Pakistanlı nükleer bilim uzmanı Prof. Abdülkadir Han’ı ihbar etmesiyle ve kendisinin toplu imha silahlarıyla ilgili planlarından vazgeçtiğini açıklamasıyla başlamıştı.
Bu olayın üzerinden fazla zaman geçmeden Today Times gazetesi, İngiltere Başbakanı Gordon Browne’ın Aralık’ta Londra’da düzenlenecek Dünya Petrol Zirvesi’ne Libya lideri Kazzafi’yi de davet edeceğini haber verdi. Fakat gazete ondan ve Venezuela Cumhurbaşkanı Hugo Chavez’den “yan çizen iki başkan” olarak söz etti. Yani Browne, Londra’da düzenlenecek Petrol Zirvesi’ne yan çizenleri de çağırmaya karar vermişti ve bu önemli bir gelişmeydi. Ancak anlaşıldığı kadarıyla Kazzafi artık yan çizmeyi bırakmış ve boyunduruğa gelmeyi kabul etmiş görünüyor.
Vakit gazetesi