Kazanımlarımızın Üzerine Gölgeler Düşürmeden

KENAN ALPAY

İmaj her şeyi değilse de hayata dair pek çok şeyi anlatır bize. Öyle ki sadece ülkemizde değil dünyanın dört bir köşesinde imajın gerçeği gölgede bıraktığı hatta ters yüz ettiği zamanlara birebir şahit olmaktayız. Bu sebeple defalarca mağdur olmuş, hakkımızı koruyamaz ve neredeyse kendimizi ifade edemez olmuşuz.

İmaj meselesinde daha ileri düzeyde, olabildiğince kuşatıcı ve zamanın eskitemeyeceği çalışmalar yapmaya mecbur olduğumuz tartışılmaz bir hakikat. Haklı olmak, şerefle kazanmak, düşman ve işbirlikçilerinin tuzaklarını bozguna uğratmak kadar elde edilen kazanımların üzerine hassasiyetle titremeye de mecburuz. Bu salim bir akıl, maslahatı gözeten bir mantıkla paralel işleyen ahlak ve hukukun öngördüğü usul ve esaslardan taviz vermeyecek bir özgüven demektir.

Hareket tarzı ve zamanı hakkında başkalarının ama özellikle de muhalif-muarız unsurların denge bozan, imaj zedeleyen ve reaksiyonerliğe şartlandıran taktik manevralarını boşa çıkaramayan siyasi hareket ne denli güçlü olursa olsun hızla aşınır. Siyasal ve diplomatik mücadele de nihayetinde savaş gibidir ve çelik gibi sabır, toprak gibi metanet, gün gün bilenen azim ister sahibinden. Hislerin ama özellikle de acıyla, kayıpla, beka kaygısıyla yoğrulan hislerin bütün bir toplumu kuşattığı dönemlerde siyasal liderlik ve ilmi-entelektüel muhitler ahlak ve hukukun çizdiği çerçeveyi daha bir perçinleyecek rolleriyle öne çıkmak durumundadırlar.

Mücadelenin Kodları ve Sınırları

15 Temmuz kanlı darbesini püskürtmüş olmakla bu ülke ve toplum tarihin şeref ve haysiyetle hatırlayacağı büyük bir direnişi icra etmiştir. Üstelik rezil ve zelil bir biçimde çökertilen mel’un teamül mistik-batıni kodlarla örülmüş Fethullahçı Cunta’dan çok daha fazlasıdır. 15 Temmuz Türkiye’nin öteden bu yana NATO destekli askeri darbelerle karartılan ve ipotek altına alınan iradesinin özgürleştirildiği onurlu bir zaman dilimidir. Tarihin akışını emperyalist devletler adına beşinci kol faaliyet yürüten örgütlerin gayrı meşru faaliyetleri değil bu kez Müslüman halkın direnişi değiştirmiştir.

Batı hesabına iş gören bürokratik oligarşinin bekası için sürekli seferberlik durumunda tutulan askeri cuntalar silsilesinin son halkasını tarihe gömmek başlı başına muazzam bir kazanımdır. Ancak zaman durmuyor, hayat akıyor ve her yeni gelişme karşısında baştan beri sergilenen titizliği koruyarak meşruiyeti dört başı mamur bir biçimde derinleştirmek, yaygınlaştırmak ve tahkim etmek icap ediyor.

Fethullahçı Cunta’nın yargılanma sürecine ilişkin yaşanan tartışmalar asli mecrasından sapma emareleri gösteriyor. Kimi lüzumsuz teferruatlar, çoğu magazin dünyasına hitap eden şifrelerle sembollerle merak duygularını gıdıklayan ekstrem haberler veya komplo teorilerini dahi zorlayarak vesveseleri toplumsallaştıran uydurma malumatlar yığınıyla boğuşuyoruz bir süredir. Ölçüsüz, mantıksız ve daha önemlisi faydasız haber ve yorum bataklığı oluşturuluyor adeta. Fethullahçı Cunta’yla mücadele adına bir taraftan örgüt tanınamaz-tanımlanamaz hale sokuluyor diğer taraftan da Fethullahçı Cunta’dan ibaret bir şeytani sitem resmediliyor. Fayda getirmesi imkânsız ama zarar vermesi kaçınılmaz bir model üzerinde inat ediliyor adeta.

Kendimize Kötülük Etmeyelim

15 Temmuz direnişinin birinci yılı dolayısıyla İstanbul başta olmak üzere Türkiye’nin hemen her şehrinde emsali görülmemiş bir coşku ve kararlılıkla meydanlardan dolup taşan halkın neyi beyan ettiği ve nelere rest çektiği üzerine etraflıca düşünmek gerekir. En başta hiçbir surette yeni bir askeri darbeye veya vesayetin başka bir türüne asla geçit verilmeyeceği deklare edildi. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın temsil ettiği siyasal liderliğin meşruiyeti ve rakipsizliği de güçlü bir şekilde teyid edildi bu kitlesel deklarasyonla. Bu iki temel hususu görünür gelecekte tersine çevirmek pek de mümkün gözükmüyor.

Peki, sıkıntı yok mu, risk olamaz mı, yanlış giden şeyler yok mu? İşte tam burada 15 Temmuz direnişiyle perçinlenen kazanımlara gölge düşürecek kimi söylem ve pratiklere odaklanmak durumundayız. Yüzümüzü ağartan bu kazanımları FETÖ’nün, CHP veya HDP’nin, AB veya ABD’nin aşındırması hiç kolay olmaz. Ancak 15 Temmuz direnişini sergileyenlere tarafından yanlışlar yapılmazsa.

Guantanamo Yolu Çıkmaz Sokaktır!

Bir süredir 15 Temmuz askeri darbe girişimi davasından yargılanan sanıkların duruşmalara tek tip kıyafetlerle getirilmesi yönünde görüşler beyan ediliyordu. Sanıkların gösterişli takım elbiseler giydiği, düzgün saç ve sakal kıyafetleriyle örgütlü bir algı operasyonu başlattıkları vurguları artmaya başladı. Bu sanıklara normal mahkûm muamelesi yapılamayacağı aksine Amerika’daki mahkûmlar gibi turuncu tulumlarla hâkim karşısına çıkarılması örnek resimler eşliğinde haber ve manşetlere taşındı.

Nihayet Cumhurbaşkanı Erdoğan 15 Temmuz etkinlikleri bağlamında konuşmasını yaparken bu konuya şu cümlesiyle istikamet verdi: “Geçenlerde Sayın Başbakanımızla da konuştum. Artık bunlar mahkemeye çıkarken Guantanamo’da olduğu gibi bunları da tek tip elbiseyle çıkaralım.” Ertesi gün Milliyet’ten Türker Karapınar’ın haberinden öğrendiğimize göre Adalet Bakanlığı tek tip kıyafet için teknik hazırlıklara başlamıştı bile. Zaten aynı saatlerde Şişli Adliyesi önünde toplanan bir grup AK Partili protestocu ellerine aldıkları ‘turuncu tulum’la taleplerini somutlaştırmıştı bile.

Fethullahçı Cunta yargılamalarının üzerine neden turuncu tulum özellikle de emperyalizmin en vahşi temsilcisi Amerika’nın Guantanamo’da icra ettiği zulümlerin sembolü tek tip kıyafetlerin gölgesini düşürelim ki? Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Guantanamo modelini önermesi, askeri darbelerle hesaplaşmak üzere çıktığımız yolu Guantanamo gibi çirkin ve barbarca bir modele düşürme teklifi tamamıyla yanlıştır. ‘Turuncu tulum’la sınırlı olsa dahi Guantanamo modelini teklif etmek sadece Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı değil onun temsil ettiği siyasal-ahlaki çizgiyi tüm dünyada itibarsızlaştırmaya kapı aralayacaktır.

Sanıkların giydiği kılık kıyafetle adaletin tecellisi arasında hiçbir bağ yoktur. Hukuk hissi hareketten bağımsız olmalıdır, usulden değil. Bugünkü duygusal atmosferle alınacak yanlış kararların uzun yıllar unutulmayacak kimi yanlış ve utandıracak pratiklere sebep olabileceğini şimdi tartışmak gerekiyor. O resim ortaya çıktıktan sonra tartışmak kesinlikle kimseye fayda vermeyecektir. 15 Temmuz Ruhu ve Direnişini gözümüz gibi koruyalım.

Yeni Akit