31 Mart günü yapılan seçimlerin ardından Van Büyükşehir Belediye Başkanlığını kazanan Abdullah Zeydan’ın adaylığının Van İl Seçim Kurulu tarafından geçersiz sayılmasına yönelik kararın ardından ortalık bir anda karıştı.
İrade gaspı, hak ihlali, demokrasi vb. gerekçelerle tepkilerini dile getiren sivil toplum kuruluşları, kanaat önderleri, siyasi parti temsilcileri, yazarlar, çizerler ve sosyal medya imkânlarından faydalanarak sesini duyuran ilgili ilgisiz birçok zevat…
Sokakları savaş alanına çevirmek için hazır kıta bekleyen sokak serserileri, provakatörler, vandallar; beri tarafta onlara biber gazı ve tazyikli su sıkmak için bekleyen polisler, askerler, panzerler…
Her şey o kadar tanıdık geliyor ki! Dejavu gibi. 40 yılda hiç mi bir değişiklik olmaz!?
PKK’nin Fis köyünde marjinal bir örgüt olarak kuruluşundan, serhıldan çağrıları yaptığı, halk mahkemeleri kurduğu, vergi topladığı, şehirlerde hendekler kazarak iç savaş provaları yaptığı tüm süreçlere tanıklık ettik.
Köy yakmalar, faili meçhuller, yargısız infazlar… Kısacası tüm bu süreçte terörle mücadele adı altında denenmedik yöntem kalmadı. Havuç ve sopa sarmalında denenen yöntemlerden bir tanesi de bu harekete legal ve sivil zeminde alan açmaktı. Ne ki, Kürt kimliği adına sürdürülen silahlı mücadele, silaha ve şiddete gerek kalmaksızın legal alanda, hukuk içerisinde kalınarak ve sivil mücadele yöntemleriyle hak arama imkânına kavuşacaktı. HADEP, DEHAP, HEP, DEP, HDP, DEM ve bu siyasal çizgiyi temsilen isimlerini hatırlayamadığım daha birçok parti açıldı, kapandı.
Hatırlayınız, bu partilerin açılması/kapanması süreçlerinde yapılan tartışmalarda “sivil alanda ve meşru sınırlar içerisinde bir hak arama mücadelesinin önünü kapatırsanız silah dışında seçenek kalmaz” denilerek bu söz konusu partilere tolerans gösterilmesi gerektiği hep ifade edildi. Ancak, teorik çerçevesi itibariyle makul gözüken bu yaklaşım, pratik sonuçları itibariyle arzu edilen sonucu hiçbir zaman doğurmadı. Dahası, sivil ve legal alanlarda elde ettiği kazanımları örgütün maddi ve beşeri ihtiyaçlarının devşirildiği alt kurumlara dönüştürdü. İşte dananın kuyruğunun koptuğu yer tam da burasıdır.
PKK sizi tükürüğüyle boğar diyen Abdullah Zeydan’ın Türkiye’nin meri hukuku içerisinde İçişleri Bakanlığına bağlı bir kamu kurumu olan Van Belediyesine başkan olmayı kendi hakkı olarak görmesi ve icabında bu hakkı söke söke alırız demesi, bu sözünü ettiğim çelişki ve tuhaflığı fark etmek açısından çarpıcı bir örnektir.
DEM Parti’nin kazandığı diğer belediyelerde de tablo aynıdır. Türkiye’deki yasal mevzuat ile Kandil’in talepleri arasında sıkışıp kalacaklar.
DEM ve selefi partilerin belediye imkânlarını illegal örgütün taleplerini karşılamak üzere istismar ettiklerine/edeceklerine kuşku yoktur. Geçen dönem HDP belediyelerinde gençlik çalışmaları, kadın çalışmaları, sanat çalışmaları… vb. çalışmalar; örgüt ideolojisi ve propagandasının yapıldığı faaliyetlere dönüştürüldü; ihalelerden, imar rantına kadar belediyelerin birçok faaliyeti örgüte finans sağlama aracına dönüştürüldü.
Halihazırda cari bir uygulama olarak; belediye imkânlarını istismar eden başkanların yerine kayyum atamak şeklinde bir tedbire başvuruluyor. 31 Mart yerel seçimleri bu tedbirin de kalıcı bir çözüm sağlamadığını çok net bir şekilde ortaya koydu.
İlkesel olarak parti kapatmaya karşı olduğunu, halkın iradesine, demokrasiye vurgu yapan klişeleşmiş liberal söylemlerin böyle bir garabet karşısında hiçbir sahiciliği olmadığı gibi sadra şifa bir çözüm de sunmuyor.
Bir elinde silah, diğer elinde demokrasi bayrağı taşımak eşyanın tabiatına aykırıdır.
Silahlı bir örgütün alt kuruluşu şeklinde faaliyet yürüten bir partinin sebebiyet verdiği çelişki ve açmazlara demokrasi ve hukuk içerisinde çözüm üretmenin imkânı yoktur. Bu soruna daha esaslı bir çözüm üretilmediği sürece bu partilere karşı ister havuç ister sopa politikaları uygulansın arpa boyu kadar yol almak mümkün değil.
Neredeyse yarım asrı bulan ve deneme yanılma yöntemleriyle sürdürülen terörle mücadelede ciddi bedeller ödendi. Ancak, ödenen bu bedellerin yanında ciddi tecrübe ve derslerin de çıkarılmış olması gerekiyordu.
Van Belediyesi dolayımında sergilenen tavırlar ve ortaya çıkan manzara bir dejavu ile karşı karşıya olduğumuzu ve yeniden başa sardığımızı gösteriyor.
Bu konudaki düşünce ve yaklaşımlarımızı paylaşmaya devam edeceğiz.