"Kayıt dışı ekonomi" olduğu gibi "kayıt dışı siyaset" vardır. Kayıt dışı ekonomiyle ilgili çeşitli isimlendirmeler var: Yusuf Kıldiş'e göre, "yer altı ekonomisi, kara ekonomi, resmi olmayan ekonomi, gizli ekonomi, düzensiz ekonomi, marjinal ekonomi, kayıp ekonomi, karaborsa ekonomisi, paralel ekonomi, enformel ekonomi, vergi dışı ekonomi vb. Bilinen istatistik yöntemlerine göre tahmin edilemeyen ve GSMH hesaplarını elde etmede kullanılamayan gelir yaratıcı ekonomik faaliyetlerin tümüdür.
Kayıt dışı ekonomi, belgeye hiç bağlanmamış ya da içeriği gerçeği yansıtmayan belgelerle gerçekleştirilen ekonomik faaliyetlerin devletin bilgisi dışına taşınmasıdır."
Dün Taraf gazetesinin yayınladığı belgelere bakılırsa, Türkiye'deki "kayıt dışı siyaset"in, yukarıdaki tanıma ne kadar uyduğu açıkça anlaşılıyor. Habere göre, Genelkurmay Başkanlığı, "irtica ile mücadele" adı altında "yeni bir eylem planı" hazırlamış. Nisan-2009'da Deniz Piyade Kurmay Kıdemli Albay Dursun Çiçek tarafından hazırlanan plan, kayıt dışı siyasetin tipik belgesi. Kara propagandadan komplolara, ajitasyonlardan provokasyonlara kadar her şey var.
Kayıt dışı ekonomi, genellikle vergi vermek istemeyen sivil tüccar, sanayici ve esnafın başvurduğu bir yöntem. İştigal alanı ve konusu dolayısıyla kanuni kayıt altına alınmayan faaliyetler de bu kapsamdadır. Uyuşturucu ve silah kaçakçılığı gibi. Deniz Kuvvetleri'ne mensup bir elemanın hazırladığı "kayıt dışı siyaset belgesi" ise "devletin bünyesinde" hazırlanmış. Bu, Türkiye'deki idari sistemin, politik yapının içinde bulunduğu temel çelişkiyi bir tür ironiyle açığa vuran çarpıcı bir örnek.
Her şeyi kayıt kuyut altına alan "resmi ve zahiri bir devlet" var. Devletin bu meşru ve görünen yüzü hukuk temelinde teşekkül eden yasalardan ve Anayasa'da yer alan hükümlerden oluşuyor. Anlamı şu: Türkiye'de kimin idare ve siyasetle ilgili bir görüşü ve talebi varsa, bu hukuki zemin üzerinde kendisine tanınan imkânları kullanarak görüşlerini ifade edecek, muhalefet edecek ve iktidar olmak için faaliyet gösterecektir.
Ama bir de görünmeyen katlarda saklı duran "gayr-ı resmi ve gizli bir devlet" var. Devletin bu yüzü, rutin dışı faaliyetlerden, kanunlara aykırı eylemlerden, her türlü suç fiilini mubah gören bir zihniyetten oluşuyor.
Son ele geçen belgeye göre kayıt dışı siyaset şöyle yürütülecek: Önce AK Parti içindeki 'ajanlar' harekete geçirilecek. (Not: AK Parti içinde ajanlar var mı, bunlar kimler?) Partinin parçalanmasına çalışılacak. İnternete ses kayıtları düşürülecek ve bunlar irticacılar tarafından yayınlanmış gibi gösterilecek. Ordu, Fethullah Gülen cemaatinin, Işık Evleri baskınlarında bulunması sağlanacak silah ve mühimmat sayesinde, Fethullahçı Silahlı Terör Örgütü (FSTÖ) olarak yargılanmasına çalışacak. Planda, Gülen cemaatinin PKK ile işbirliği yaptığı; CIA, MOSSAD gibi kuruluşlarla ilişkide olduğu ve Ergenekon davasını yönettiği izlenimi yaratmasını amaçlayan eylemler düzenlenecek.
Planı hazırlayanların Allah'tan korkmadıkları kesin. Gizli planda, baskınlarda Alevi düşmanlığını körükleyecek bilgi ve belgelerin de evlere bırakılması öngörülüyor. Bunun anlamı Sünni-Alevi çatışmasının körüklenip tezgâhlanmasıdır. Demek oluyor ki, geçmişte hepimizi derinden sarsan toplumsal çatışmalar (Çorum. K. Maraş, Sivas Madımak, Başbağlar vb.), suikast ve cinayetler söz konusu kayıt dışı siyasetin bir parçasıdır.
Kayıt dışı ekonomiyi siviller yönetiyor, kayıt dışı siyaseti ise devletin kurumları, birimleri içinde yer alan bir kısım resmi görevliler, bürokratlar. Belge –eğer doğruysa- bir ordu mensubuna ait. Yani bazı ordu mensupları işin içinde. Bu da bize gösteriyor ki, Türkiye'de sorunların anası, askerin siyasetten elini çekmesidir. Tabii ki askerler durup dururken elini çekmez, bunu siviller yapacak. Onlar da yapmaları gerekeni yapmıyorlar.
ZAMAN