Kaybetmeye ne kadar yakın, kazanmaya ne kadar uzak?

Bir süredir Türkiye siyaseti her şey olmaya, herkesi kucaklamaya soyunan söylem ve sembollerin geçit yaptığı bir arena görüntüsü verirken aslında “error” sinyali veriyor.

Kenan Alpay bugünkü yazısında Türkiye'nin hali pür melalini değerlendiriyor.

Kafalar epeyce karışık, yol haritaları içinden çıkılamayacak kadar bulanık. Sadece toplumun değil teşkilat ve kurmay kadroların da geleceğe ilişkin bakış açıları, tutum ve beklentileri de açıkça tarif edilebilecek kadar net değil.

Akşam sabah komplo teorileriyle yatıp kalkanlar, geçmişten bugüne hamasetle iş kotarmaya kalkışanlar ve dar-katı ideolojik hesaplarla tribünlerden taktik-strateji önerenler hariç tabii ki. 2023 seferine hazırlanan siyasi partiler nerden kaçıp nerede duracakları, kimlerden uzaklaşıp kimlere yaklaşacakları, geçmişe dair nelerle hesaplaşıp nelere sahip çıkacakları hususunda henüz netleşebilmiş değiller. Propaganda savaşı, açılım taktiği, kuşatma operasyonu vs. en profesyonel ekipler tarafından ölçüp tartılıyor güya ama giderek artan bir biçimde “altı kaval üstü şeşhane” türü birbirinden acayip ve garaip siyasal söylem ve modeller çıkıyor karşımıza.

Hiç kimseye karşı değiliz, herkesi kucaklayacağız, herkesle helalleşeceğiz türü post-modern fakat alabildiğine iğreti ve çelişik bir siyasal modelin kuşatıcı siyaset tarzı olduğu varsayılıyor. Oysa züccaciye dükkânı için her müşteriye hitap etmek üzere ideal olan “bin bir çeşit” ürün satışı siyaset için hiç de elverişli ve güvenilir bir model değildir.

Yazının devamı için bağlantıya tıklayın

Yorum Analiz Haberleri

“Esed’in düşüşüyle Rusya 'süper güç' olmaktan çıktı”
Döktüğün kan yetmedi mi hala utanmadan konuşabiliyorsun?
"Suriye'den bize ne?" yaklaşımını besleyen körlük
Suriye devrimine çarpık ve indirgemeci yaklaşımlar
Yılbaşında normalleşen haram: Piyango