Katsayı meselesi

Hayrettin Karaman

Ülkemizde, milli iradeyi temsil eden Meclis ve halkın seçerek iktidara getirdiği hükümet çok önemli işler yapıyor, tarihi projelere imza atıyor. Muhalefetin, medyanın ve diğer erklerin bu işlere bakışının her şeyden önce ülke menfaati açısından olmasını temenni ediyoruz. Elbette iktidarın her yaptığı doğru, doğru olanları da en iyisi değildir; hem iktidar mensuplarının hem de muhalefetin yanlışa yanlış, zararlıya zararlı demesi, bu arada yalnızca tenkitle yetinmeyip doğru ve faydalı olanı da söylemesi gereklidir. Ama bunu yapmak yerine, iyiler ve doğrular görülmez, görülse de muhalefet olsun diye bir kulp takılır ve yalnızca yanlışlar öne çıkarılır, hep bunlar tekrarlanırsa "muhalefetin yapıcılığı ve yol göstericiliği" ortadan kalkar, iktidar ile aralarında güvensizlik oluşur, bir kısır çekişmedir sürer gider, kaybeden ise ülke olur.

Ergenekon diye meşhur olan davadan tutun da askere, belli suçlarda sivil mahkemelerin yolunu açan kanuna kadar birçok konuda medyanın ve muhalefetin -bilhassa ana olanın- tutumuna müspet not vermek mümkün değildir.

İktidar halka sözler vermişti; bunlar arasında başörtüsü yasağını kaldırma ve meslek lisesi mezunlarının üniversiteye girişlerinde haksız katsayı farkı uygulamasına son vermek de vardı.

Hükümet başörtüsü yasağı zulmünü ortadan kaldırmak için –benim inancıma göre- canla başla çalıştı. Belki usul hataları yaptı, ama bunları da yine düşünüp danışarak yaptı, akıl verenler de, kendisi de yanıldı; ama yanılmak başkadır, oyalamak, aldatmak, istismar etmek başkadır; ben bu ikincisine ihtimal vermiyorum. Çözümsüzlük ana muhalefet ile yargının işbirliğinden kaynaklandı, sonunda çözümü kilitlediler. Öyle ki, yeni bir anayasa yapılmadan veya mevcut anayasada esaslı değişiklikler gerçekleşmeden başörtüsü yasağının kaldırılması imkansız gibi oldu. Anayasa değişikliğinin de önünü yine ana muhalefet ile Anayasa Mahkemesi tıkadı; mahkeme apaçık kural ihlali yaparak Anayasa değişikliğine usul yönünden değil, esas yönünden de baktı, bakacağını ortaya koydu.

Bu nasıl bir demokrasidir ki, millet iradesi, onun temsilcisi Meclis bir tarafta, bazen yedi hakim bir tarafta oluyor ve sonunda yedi hakimin dediği ağır basıyor. Dava siyasi olmasa kimsenin bir diyeceği de olmaz, ama gel gör ki, dava apaçık siyasi mahiyettedir.

İktidarın ikinci vaadi de katsayı haksızlığına son vermekti.

Bu konunun çözümü elbette iktidardan bağımsız olan YÖK' e aitti. Fakat eski YÖK'ün bağımsızlığı –buna "karşı taraf olması, muhalefeti" de denebilir- sağ iktidarlara yönelikti ve sol iktidarlar ile ideoloji söz konusu olduğunda bağımlı idi, taraf idi, âdeta cihad ruhuyla hareket ediyordu. İlgili makamların gayret ve himmeti ile olabildiğince taraf olmayan bir YÖK oluştu ve meselelere ideolojik veya siyasi olarak değil, eğitim ve öğretimin gerekleri açısından bakmaya başladı.

(Devam edecek)

BUGÜN