Öyle hızlı bir süreç yaşandı ki..
Üniversiteler, sonra diğer okullar derken..
Hemen ardından öğretmenler ve diğer kamu çalışanları.
Ardından polisler..
Avukatlar..
Hakim-savcılar derken..
Son olarak da TSK’da başörtü yasağı kalkıyor..
Elhamdülillah..
Hemen her yerde başörtü yasağı kalkınca..
Başörtüye yakın tarihe kadar uygulanan engelleme de, hafızamızdan hemen siliniverdi..
Dersiniz ki, başörtü yasağı, yüzlerce yıl öncesinin bir dramı imiş..
Hayır, yüzyıllar öncesinin değil..
Şunun şurasında, 5 yıl önce, üniversiteler dahil, her yerde başörtü yasaktı..
Ve korkarım ki..
Yasakçı kafalar, henüz o niyetlerinden tümü ile vazgeçmiş değiller..
Nereden biliyorum?
Kendileri itiraf ediyorlar..
Mesela, Ergenekon’dan bir süre tutuklu kalan Müyesser Yıldız..
Yazısına attığı başlık şöyle: “Bu kadarını ne FETÖ ne kendileri hayal etmişti”
Yazının başlığında başörtülüleri peşin peşin mahkum ediyor..
FETÖ ile başörtülüleri bir tutuyor..
Yazısına, “Konumuz TSK’da türbanın serbest bırakılması” diye başlıyor..
“Tarihe not düşmeye çalışacağım” diye devam ediyor ve kafasının arkasındaki yasakçılığı, başörtü yasağının kalkmasından duyduğu rahatsızlığı şöyle ifade ediyor:
“Yıl 2007’diydi. O dönem AKP yöneticisi olan bir isme, ‘Türbanda nereye kadar?’ diye sorduğumda, ‘Üniversitelerde ve kamuda kaldırılacak’ dedi. ‘Kamuda nereye kadar?’ sorumu da, ‘Asker, polis, yargı hariç...’ diye cevapladı. Üniversitelerde başladı... Kreşlere indi...”
Denilmek istenen şu: “Sadece üniversitelerde kaldıracaktınız.. Yasak diğer okullarda sürecekti.. Niye yasağın devam edeceği diğer alanlarda da, yasağı kaldırıyorsunuz?”
Rahatsız olmuş hanımefendi.
Rahatsız olmuş ki, 2007 yılından anısını aktarıyor..
Aktarırken, uyanıklık ediyor..
2007 yılının diğer verilerini hiç hatırlatmıyor..
2002’yi hatırlatmıyor.
O hatırlatmamış..
Ergenekoncuların adetidir, yasakçılıklarını kamufle etmek için, işlerine gelen kısımları aktarır, diğer kısımları atlarlar.
Onlar yerine, biz verelim, 2002’de neler olduğunu.. 2007’de “Başörtü yasağının üniversitelerde kaldırılacağını, diğer okullara yansımayacağı” açıklamasının hangi şartlarda söylendiğini..
2002’de AK Parti seçmenine şu vaadi yaptı: “6 ayda katsayı.. 1 yılda da başörtü yasağı kaldırılacak.”
Bunu hiç söylemiyor, Ergenekon/odatv sanığı hanımefendi..
Bir parti düşünün.
Yeni kurulmuş.
Halkın çok büyük bir teveccühünü kazanmış.
Tek başına iktidara gelmiş.
Hatta tam sınırda da olsa, Anayasa’yı tek başına değiştirebilecek sayıda milletvekili olmuş.
Seçmenine verdiği vaadlerden ikisini de, söz verdiği süre içinde gerçekleştirememiş..
2003 olmuş. 2004 olmuş.
2005 olmuş.
2006 olmuş..
Ortada hiçbir şey yok..
2007’de cumhurbaşkanlığı seçiminde yaşanan kriz sonrasında.. % 47 ile tekrar seçim kazanmış..
Ama öyle bir eziklik yaşatılmış ki..
5 sene önce yapması gereken değişikliği hâlâ “Sadece üniversiteler.. Yanlış anlamayın.. Liseler yok yani..” diye izah etmek zorunda kalıyorlar..
Başörtü bir özgürlük ise..
Ne demek üniversite, ne demek lise?..
Özgürlük, her yerde sağlanmalı..
Ama Ergenekon kafası işte..
“2007’de ‘Üniversite’ diyorlardı. Şimdi kreşe indiler” diye aklı sıra tekere çomak sokmaya çalışıyor..
Adamlar tek başına iktidar olmuşlar.
5 yıl sonra bu iktidarı, aldıkları oyları nerede ise % 40 artırarak perçinlemişler..
Ama iktidardaki bu partinin genel başkanı..
Milletvekilleri, hâlâ eşlerini kamu kurumlarından içeri aldıramıyor..
Bu rezaleti eleştirmesi gerekenler ise..
“Unutmayın.. Sadece üniversiteler.. Liseler yok ha..” diyerek sopa gösterdiklerini, utanmadan sıkılmadan yazabiliyorlar..
Bizim unuttuğumuz rezaletleri, bizlere bir defa daha hatırlatıyorlar..
•
Ergenekon/Balyoz davasından kıl payı, istifa ederek, bir anlamda FETÖ’nün isteğine boyun eğerek kurtulan Türker Ertürk ise, Müyesser Yıldız ile aynı internet sitesinde, aynı konuda, aynı gün bakın ne yazmış:
“(İsteyen türban takabilir) demek; Türk Silahlı Kuvvetleri’nin tek biçimliliğine, birlikteliğine, aidiyet duygusuna ve dayanışmasına yönelik düşman seviyesinde bir saldırıdır.”
Yeni nesil bunları okusunlar..
“Biz kimin örtüsüne karışmışız” edebiyatı yapanları öğrensinler..
“Bu ülkede Ergenekon diye bir şey yoktur. Balyoz palavradır.. Askerin darbe girişiminde olduğu hayali bir iddiadır” diyenler okusunlar, öğrensinler..
Adamın bakış açısı şu: “Siyasi iktidar, ne oy alırsa alsın.. Bizim istemediğimiz şeyleri yapamaz!”
Bunlara sorsak..
“Peki siz kimsiniz?”
Devam etsek: “Bu yetkiyi kimden aldınız?”
Verecekleri cevap yoktur.
Düne kadar verecekleri bir cevap vardı..
Hürriyet’in manşetinden, “Gerekirse silah kullanırız!”
Milliyet’in manşetinden “Generalden İçişleri Bakanı’na: Kazığa oturturuz!”
Evet...
Düne kadar verdikleri cevaplar bunlardı..
Şimdi bir yandan o darbeci kimliklerini unutturmaya çalışıyorlar..
Bir yandan da, her fırsatta diş göstermeyi sürdürüyorlar..
Bu arkadaşlara ben bir hatırlatma yapayım..
Eski dönemler bitti.
Ergenekoncu damarınızı bırakın artık..
Balyozculuğu unutun..
Darbe sevdasından vazgeçin..
“Katranı kaynatsan da olmaz ki şeker” atasözümüzü haklı çıkartacak tavırlardan uzak durun..
YENİ AKİT