Doğrusunu söylemek gerekirse, ben de Ergenekon davasına kadar,Türkiye’de hiçbir “güçlü”ye dokunulamayacağına inanıyordum.
Ergenekon ile birlikte, bu kanaatim biraz biraz değişmeye başladı..
“Güçlüye dokunmak” derken, durup dururken dokunmak değil tabiî ki!
“Suçu olan güçlüye dokunmak”, bizim kastımız!
Suçu olan güçlüye dokunulmaz, suçsuz garibanlar ise sürüm sürüm süründürülürler. Genel durum,Türkiye’de budur..
Ama Ergenekon ile birlikte, bu kural biraz değişmeye başladı..
Bugünkü durumu zaten günlük haberlerden takip ediyorsunuz.Ben size, Ergenekon öncesine kadar yaşananlardan birer örnek vereyim..
Ama örneğimiz de somut olsun..
Örnek olaylardan birisi, birkaç gündür bahsettiğimiz, kumarhaneler kralı Ömer Lütfü Topal’ın, Ergenekon bağlantılı kişilerce öldürülmesi davasında verilen karar..
Ne karar verilmişti o davada?
Beraat kararı..
Savcılar genelde, beraat edecek sanıklara bile ceza isterler.
Ama o olayda, ne hikmetse savcımız bile beraat istemişti!
Mahkeme heyeti de ne yapsın, beraati bastırmıştı!
Daha önce bahsetmiştim, beraati basan mahkeme başkanı, Cumhuriyet gazetesinde köşe yazıları çıkan bir hakim..
Bir yandan “Susurluk derinlemesine araştırılmalı” diyen bir hakim. Diğer taraftan Susurluk’un göbeğindeki adamları beraat ettiren bir hakim.
DGMhakimliği sırasında, iki satırlık yazılar için 163’ten mahkûmiyet kararı veren, ama Topal cinayetinde Susurlukçu polislere mahkûmiyet kararı vereceği sırada, eli titreyen bir Cumhuriyet yazarı!
Eli mi titriyor, yoksa derin ilişkiler sebebi ile mi ceza verilemiyor, tabiî orası da uyanık zihinlere kalmış!
Cumhuriyet gazetesindeki yazılarında, mütedeyyin insanlara gaddar bakış açısını sergileyen bu hakim bey, bakın cinayet zanlısı sanıklara ne kadar hoşgörülü imiş; bir gazeteye verdiği röportajdan okuyalım.. Cumhuriyet gazetesinde yazarlık yapan, Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı, Topal cinayeti kararını anlatıyor: “Davada idam cezası istemiyle yargılanan sanıkları, delil yetersizliğinden beraat ettirdik.. Çünkü, dosyaya göre beraat kararı vermek gerekiyordu. ... Sarıyer Başsavcısı, polislerin cep telefonlarını dinlemiş. Polislerin cep telefonunda Susurluk’ta ölen Abdullah Çatlı ile (Mehmet Özbay sahte kimliğiyle), arkadaş oldukları ortaya çıkmıştı. Muhtelif telefon görüşmeleri yapmışlar. Davada deliller vardı. Cinayette kullanılan silahlardan birinin üzerinde Mehmet Özbay sahte kimlikli Abdullah Çatlı’nın parmak izleri ele geçirildi. Dolayısıyla Abdullah Çatlı bu olaya karışmıştır.”
Buraya kadar anlatılanlardan, “Hakim bey olayı çözmüş işte.. Ama nasıl beraat vermiş, maddi bir hata mı var” diye soracaksınız.
Bakın, araya “derin işler” girince, “düz yollar nasıl yokuş olur, yokuşlar nasıl düz yol haline gelir”, hakim beyin ağzından öğrenmeye devam edelim: “İddianamede ‘Bu polisler de onlarla arkadaştır, bunlar da yapmıştır..’ felsefesiyle dava yürümüştür. Ancak bu mantık, bizi mahkûmiyet kararına götüremedi. Öncelikle konuşmaların içeriği yoktu. İkincisi; Çatlı ölmüştü. Bu silahı kendisi mi kullandı, yoksa kullanan bir kimseye verdi mi, belli değildi. Dolayısıyla Çatlı’nın bu olaydaki fonksiyonu ne? Şarjörde parmak izi bulunuyor ama kendisi mi verdi, kendisi mi sıktı, yoksa birine mi sıktırdı, bunlar karanlık. Sırf telefon konuşmaları ile polisleri mahkûm etmek, vicdanî açıdan mümkün değil. O dava temyiz de edilmedi.”
Gördünüz mü olayı?
Çatlı’nın parmak izi, Topal’ı öldüren silahın şarjöründe çıkıyor. Cinayetten 15 dakika öncesinden tutun, 10 dakika sonrasına kadar, Çatlı ile aynı bölgede sürekli telefonla görüşen kişiler tespit ediliyor.. Ama hakim bey diyor ki, “Çatlı kendisi mi sıktı, başkasına mı verdi, belli değil. Biz de beraat verdik..”
İşte böyle sayın seyirciler.. Hakim bey, anlaşılan cinayetin filme alınmış belgesini görmeyince, kimseye mahkûmiyet vermeyecek!
Bir bilgi daha size..
Topal’ın katillerine beraat isteyen savcı da, yakın tarihte, bir belediye başkanına daha hazırlık aşamasında, “yurtdışı yasağı, ehliyetine ve ruhsatlı tabancasına el konulma” isteğiyle ünlü bir hukukçu!
Diyeceksiniz ki, “belediye başkanı dolandırıcılık yapmışsa, ihaleye fesat karıştırmışsa, ne bileyim adam öldürmeye kalkışmışsa, savcı da o talepte bulunacak tabiî. Görevi bu!..”
Hayır, yanılıyorsunuz..
Topal’ın katillerine beraat isteyen savcı beyin, “ehliyetine el konulması, yurtdışına çıkışının yasaklanmasını istediği” belediye başkanı, Atatürk hakkında bir fıkra anlatan belediye başkanı.. Gerisini daha ne ben anlatayım, ne de siz okuyun!
VAKİT