HAKSÖZ HABER
7 Ekim’den bu yana Filistin halkına karşı tam bir soykırıma dönüşen Siyonist terör konusunda iktidar yetkililerinin açıklamaları ve eylemleri zaman zaman şaşkınlığa yol açıyor. Gazze’de işlenen insanlık suçları karşısında başta Cumhurbaşkanı ve Dışişleri Bakanı olmak üzere yetkililer çok net ifadelerle İsrail isimli çetenin işlediği insanlık suçlarını lanetliyorlar. Aynı şekilde Hamas’ın sahiplenilmesi de önemli bir tutum olarak öne çıkıyor.
Buna karşın kamuoyunda İsrail’e karşı giderek büyüyen somut yaptırım beklentisi ise iktidar cenahında karşılık bulmuyor. İnsani, ahlaki ve İslami açıdan bakıldığında olması gereken şey Siyonist çeteye karşın askeri müdahaledir. Ne var ki mevcut şartlarda bunun dillendirilmesi bile fantezi sayılıyor. Bunu geçtik peki ya diğer adımlar? Diplomatik ilişkilerde aşırı nezaket içeren “istişareler için elçinin geri çağrılması” adımı kazanım sayılabilir mi, meçhul! Ticari ilişkiler bir miktar düşmeyle birlikte kesintisiz devam ediyor. Ve bu durum kamuoyunda büyük bir rahatsızlığa yol açıyor.
Muhalefetse beklendiği üzere yakaladığı çelişkiyi kullanıyor. Partisinin Genel Başkanı Hamas’ı terör örgütü ilan etmiş CHP’li Şanlıurfa Milletvekili Mahmut Tanal da Meclis kürsüsünden Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'a bir soru önergesi yöneltmiş. Önergesinde Hakan Fidan'a şunları sormuş:
"İsrail devleti ile diplomatik ilişkiler askıya alınacak mıdır? İsrail'in Filistin'e karşı uyguladığı insanlık dışı muamelelere tepki olarak Bakanlığınızca uygulanan yahut uygulanması öngörülen herhangi bir yaptırım var mıdır? Yaptırım uygulanmasına yönelik bir karar alınmamış ise bunun gerekçesi nedir?"
Mahmut Tanal’ın sorusuna cevaben Hakan Fidan şunları söylüyor:
“İsrail'in Gazze'ye yönelik ayrım gözetmeksizin, barbarca yürüttüğü saldırılar karşısında, uluslararası ilişkilerde diplomatik tepkilerin başında gelen, Büyükelçimizin istişareler için merkeze çağrılması yoluna gidilmiştir. Diğer yandan, Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi'nin İsrail'in saldırılarını durdurmada kifayetsiz kaldığı bir ortamda, İsrail üzerinde gerekli baskıyı oluşturmak amacıyla yoğun bir temas trafiği yürütmekteyiz."
Ve Dışişleri Bakanı Hakan Fidan şu vurguyu yapıyor: “İsrail'le 74 yıllık bir geçmişi bulunan ilişkilerimiz hiçbir zaman Filistin'in haklı davası hilafına yürütülmemiştir.”
Gerçekten böyle bir şey nasıl söylenebilir, anlamak mümkün değil! Sayın Fidan, elan Siyonistlerin vahşi kuşatması altında Filistin halkı açlık ve susuzluk pençesinde kıvranırken, Türkiye limanlarından gemilerin konteynır konteynır Siyonistlere erzak taşımasının utancını hissetmiyor musunuz, biz derinden hissediyoruz?
Kaldı ki 74 yıllık geçmişe atıf yapılması başlı başına bir skandal değil mi? Mart 1949’da dönemin hükümetinin İslam dünyasında bir ilk olarak İsrail’i tanıma kararı almasının ve Filistin topraklarının işgalini, tehciri ve katliamı meşrulaştırmasının utancı görmezden gelinebilir mi?
İsrail adlı çete uzayda ya da okyanusta falan kurulmadı, doğrudan Filistin halkının tehcir edilmesiyle gasp edilen Filistin toprakları üzerinde inşa edildi. Peki, bu işgalci varlıkla ilişkiler nasıl olur da Filistin halkının aleyhine olmaz, düşünmek gerekmez mi? Bilakis, Türkiye ve Siyonist çeteyle ilişki sürdüren her devlet Filistin halkının hakkını, iradesini, hukukunu yok sayan, bu insanların maruz kaldığı zulme doğrudan ya da dolaylı destek veren bir konumdadır.
Sayın Fidan, hadi bugünkü konjonktürde kendi yapıp etmelerinizden ötürü Filistin halkının haklarını koruduğunuzu düşünüyorsunuz, iyi de daha yakın bir zamanda yaşadığımız 28 Şubat rezilliğini unuttunuz mu? Siyonist çeteyle kurulan çok yönlü ilişkiler sayesinde İsrailli pilotların Konya’da Türk Hava Kuvvetleri ile birlikte ortak tatbikatlar yaptığı ve aldıkları eğitimlerle Filistin topraklarını daha iyi vurma becerilerini geliştirdikleri günler unutulabilir mi?
Hiç şüphesiz Türkiye’nin İsrail ile 74 yıl önce kurduğu ilişkiler işgal, tehcir ve katliam politikasının resmen onaylanması anlamına gelmiştir. İsrail kurduğu bu ilişkiler sayesinde tecrit edilen değil, normal bir bölge ülkesi konumuna oturtulmuştur. Ve bu konumundan da aldığı cesaretle zulmüne devam etmektedir. Bu yüzden de altını çizerek söylemeliyiz ki Türkiye’nin ve tüm bölge ülkelerinin Siyonist çete ile sürdürdüğü ilişkiler Filistin halkının açıkça aleyhine işlemektedir.