Taha Kılınç / Yeni Şafak
Dayatmacılık
Katar’ın başkenti Doha’da devam etmekte olan 2022 FIFA Dünya Kupası, bir spor organizasyonu olmanın çok ötesine geçerek, siyasî bir meseleye ve polemikler yığınına dönüştü. Daha doğrusu dönüştürüldü. Bu durumun çok açık örneklerini, Katar yönetiminin oldukça kibar ve net biçimde ilân ettiği yasakları delmekte ısrarcı davranan Batılı politikacılarda görmek mümkün:
Almanya İçişleri Bakanı Nancy Faeser, ülkesinin maçını izlemek için geldiği Doha’daki stadyumda, LGBT dayatmacılığının simgesi olan “One Love” kolluğunu takarak poz verdi ve fotoğrafını sosyal medyada paylaştı. Bilindiği gibi, futbolcuların söz konusu kolluğu takarak maça çıkmaları veya stadyumlarda LGBT’yi simgeleyen herhangi bir işaret ve kıyafetin kullanılması, Katar’ın açıkladığı yasaklardan. Ancak Alman Bakan, kendine bir “meydan okuma” alanı açarak, yasağı delmekte beis görmedi. Herhalde, Katarlı muhataplarının diplomasi dilinden uzaklaşıp kabalaşmayacağından emin olduğu için.
Nancy Faeser’in ardından, Belçika Dışişleri Bakanı Hadja Lahbib de aynı yolu izleyerek, “One Love” kolluğuyla fotoğraf çektirdi. Lahbib, kendince Katar yönetimini protesto yöntemi olarak ortaya koyduğu görüntüyü sosyal medya hesabından paylaştı.
Faeser ve Lahbib’in mesajı ortaktı:
“Sizin gelenekleriniz, inançlarınız, kültürünüz bizim zerre kadar umurumuzda değil. Normları biz koyarız ve bunu herkese istediğimiz gibi dayatırız. Yasaklarınızı tanımıyoruz, size saygı da duymuyoruz. Uluslararası düzlemde kabul görmesi gereken, bizim hayat tarzımızdır. Sizinkini ciddiye almıyoruz…”
Alman Bakan, başka bir ülkenin kendi hassasiyetleri çerçevesinde yapmış olduğu bir düzenlemeyi geçersiz sayarak, aslında kendi ülkesindeki yabancıların da benzer bir davranış sergileyebileceğini onaylamış oluyor. Bu çelişkinin elbette farkındalar, fakat kendi kültürlerini, normlarını ve kurallarını öylesine üstün ve aşılmaz görüyorlar ki, “Müslümanlara istediğimiz şekilde davranırız” rahatlığındalar.
Belçikalı Bakan’ın durumu ise Alman meslektaşından daha farklı. Zira kendisi kömür madenlerinde çalışarak hayatını kazanan Cezayirli Berberî bir babanın kızı. Hadja Lahbib (Arapça aslıyla: Hacce el Habîb), Avrupa sömürge sisteminin en başarılı ürünlerinden biri olarak, köklerinin bulunduğu coğrafyanın kültürel kodlarına meydan okumakta Avrupalılarla yarışıyor. Sıkı bir seküler eğitimden geçirilmiş, tamamen Avrupalılaşmış, Batı kültürünün ve hayat tarzının bütün detaylarını iliklerine kadar özümsemiş bir tipleme, karşımızdaki. Lahbib’in Doha’da koluna “One Love” yazılı bandaj takması da, sadece Katar yönetimine bir başkaldırı değil, aynı zamanda Avrupalı efendilere yaranma çabası olarak okunmalı.
Avrupalı ve Amerikalı gazetecilerin farklı noktalarda gösterdiği reaksiyonlar da keza yukarıda işaret ettiğim “üstenci bakış”ın izlerini taşıyordu. Bazıları karşılaşmalara namaz arası verilmesini diline dolarken, bazıları stadyumlara giriş-çıkışta kadınlara özel kapılar ayrılmasıyla alay ediyordu. Dinî ve kültürel hassasiyetlerin sosyal hayata yansıması bağlamında, aynı istihzalar acaba bu kadar açık ve kaba biçimde başka bir dinin mensuplarına -sözgelimi Yahudilere- yöneltilebilir miydi? Bu sorunun cevabını hepimiz biliyoruz: Hayır. Batı’yı İslâm’a ve Müslümanlara karşı böylesine pervasız davranmaya sevk eden nedenleri anlamak için yüzyıllarca geriye gitmek ve bütün bir tarihi taramak gerek. Orada epey malzeme var çünkü. Batılı zihin, kendisinden aşağı bir noktaya yerleştirdiği “Gelişmemiş Doğu”yu şuuraltında hâlâ yaşatmaya devam ettiğinden, Dünya Kupası’nda karşısına çıkan sürprizler onu afallatıyor ve küstahlaştırıyor.
Katar’ın 2022 FIFA Dünya Kupası’na ev sahipliği yapmaya hak kazandığı 2010 yılında, dünyada bu çapta bir LGBT gündemi yoktu. O zamandan günümüze, mesele küçük bir azınlığın marjinal tercihleri olmaktan çıkarak, sermaye çevrelerinin büyük paralar yatırdığı dev bir pazara ve küresel bir dayatmaya evrildi. Bu süreçte, bir yandan Katar’ın böyle bir organizasyonu nasıl kotaracağına dair tartışmalar alevlendirilirken, diğer yandan kamuya açık alanlarda alkol kullanımı, LGBT meselesi, müstehcenlik gibi konularda Katar’ın sergileyeceği duruşa dair soru işaretleri yoğunlaştırıldı.
Katar’ın tüm bu meselelerde bugün şahit olduğumuz zeki ve sağlam duruşunun arkasında, rahmetli Yûsuf el Karadâvî’nin büyük rolü var. Onun 1960’lardan itibaren Katar’da ilmek ilmek dokuduğu sosyal, ilmî ve siyasî doku, bugün meyvelerini veriyor. Batılı zihnin kibrinin ve bencilliğinin turnusolüne dönüşen Dünya Kupası vesilesiyle, Karadâvî’ye de rahmetler olsun.