Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti İstanbul İl Başkanlığı'nca düzenlenen iftar programındaki konuşmasında, herkesin 16 Nisan anayasa değişikli paketiyle milletin onayından geçen yeni dönemin heyecanını yaşadığını belirterek, bundan sonra partinin tüm katmanlarında görev yapanlarla sık sık buluşacağını, istişare edeceğini, çünkü bundan sonra asıl zorluğun başladığını söyledi.
"2019'a kadar olan yol haritasını çıkaracağız"
Erdoğan, 2019'un bu anayasa değişikliğinin en önemli engeli olacağını dile getirerek, şunları kaydetti:
"Bunu da aşacak mıyız? Ben aşacağımıza inanıyorum. Biz bu kadroyla, ana kademesiyle, kadın kollarıyla, gençlik kollarıyla el ele vermek suretiyle Allah'ın izniyle tüm birimler atacağımız adımlarla bunu başarırız. Karşımızda kimler bir araya gelirse gelsin, gelecekleri varsa görecekleri de vardır. Bizler bugüne kadar hep kararlı yürüdük ama planlı yürüdük. Bundan sonra da hem kararlı hem planlı yürüyeceğiz ve bizler bu planlamalarımızı başarılı bir şekilde yapacak belli bir sürede çalışan bir parti değil, tam aksine sürekli çalışan, devamlılık arz eden çalışmalarla inşallah İstanbul'umuzu 16 Nisan'da olduğu gibi değil, biz onun çok çok fevkinde bir netice ile buluşturmamız lazım. Çünkü bize 50'nin altında oranlar yakışmaz. İstanbul 50'nin çok çok üstünde oranlarla Türkiye'nin kaderini değiştirecek ilimizdir, buna inanıyorum."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2019'a kadar olan yol haritasını hep beraber çıkaracaklarını vurgulayarak, şunları söyledi:
"Şu anda yapacağımız çalışmalarla inşallah 2017'nin sonuna kadar ana kademeler, yani il teşkilatlarımızın, ilçe teşkilatlarımızın, bunun yanında Türkiye geneline hitap ediyorum şu anda, belde teşkilatlarımızın ki, 5 binin üzerinde, onların de seçimlerini yapmak suretiyle bir hücre yenilenmesini sağlamamız lazım. Çünkü bir metal eskimesi var, bunu atmamız lazım. Bunu başardığımız andan itibaren de yoğun bir çalışmayla 2019'a farklı girmemiz lazım. 'Nasıl olsa olur.' Biz öyle bakmayacağız. Biz büyük düşüneceğiz ve hedefe de öyle yürüyeceğiz. Bu çalışmalarda rehavet bize yakışmaz. Bizi şu anda taklit edenler mesafe alıyor, onun için taklit edilen olmak güzel de ama taklit edilen için asla. Onun için çok çalışacağız. Zira önümüzde çok zorlu bir süreç var. 2019 seçimleri ülkemizin geleceği ve kazanımlarımızın korunması açısından bir dönüm noktası olacaktır. Bu kritik dönemi en iyi hasar tespitimizi yaptıktan sonra eksikliklerimizi tamamlayarak yolumuza devam etmeliyiz. Biz milletimizle bağımızı güçlü tuttuğumuz, her doğan günle beraber kendimizi de tazelediğimiz için bugünlere ulaştık. İnşallah bundan sonra da Türkiye'de yeniliğin, reformun ve geleceğin partisi olmayı sürdüreceğiz."
"Kardeş kavgasının kazananı olmaz"
Erdoğan, bölgede ve dünyanın birçok bölgesinde birçok Müslüman'ın bir tas çorbaya, sükunete, huzura hasret bir şekilde ramazan ayını geçirdiklerine dikkati çekti.
Yemen, Afganistan, Arakan, Filistin, Libya, Somali'deki Müslümanların kimi zaman açlıkla, terörle, kimi zaman baskı, zulüm ve şiddetle bu ramazanı yaşamaya çalıştıklarına dikkati çeken Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"İftar sevincimiz de sahur huzurumuz da kardeşlerimizin yürek dağlayan feryatları karşısında buruklaşıyor. Ne yazık ki ramazanın temsil ettiği değerler hayatımıza yeteri kadar nüfuz etmiyor, edemiyor. Yardımlaşmaya, dayanışmaya, aramızdaki küslükleri, kırgınlıkları çözmeye yoğunlaşmamız gereken bir ayda maalesef yeni krizlerin, yeni gerilimlerin haberlerini alıyoruz. Üzülerek ifade ediyorum; son günlerde Körfez bölgesindeki kardeş ülkeler arasında yükselen tansiyon tüm Müslümanların ramazan sevincine gölge düşürmüştür. İslam dünyasının birçok sorunla, sıkıntıyla boğuştuğu bir dönemde buna yenilerinin eklenmesi yanlıştır. Bölgemizin geleceğine dair planların, kirli hesapların devreye alındığı bir süreçte enerjimizi kendi iç meselelerimizde tüketmek, kıt kaynaklarımızı boşa harcamak asla doğru değildir. Şu gerçeğin herkes tarafından bilinmesi gerekiyor; buradan tüm Körfez'deki kardeşlerime sesleniyorum, liderler ve Körfez halkı sizlere sesleniyorum, kardeş kavgasının kazananı olmaz, iftiralarla bir yere varılmaz. Böyle bir kavganın kazanan tarafı bölgemizdeki istikrarsızlıktan, gerilimlerden, kan ve göz yaşından beslenen odaklar olacaktır. Nitekim kriz simsarları daha hadisenin ilk anlarından itibaren bu konudaki mutluluklarını dile getirmekten çekinmediler."
"Her türlü desteği vermeye devam edeceğiz"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Müslüman'ın, basiret ve feraset sahibi insan olduğunu kaydederek, şunları aktardı:
"Müslüman, bir ısırıldığı delikten ikinci kez ısırılmayacak kadar akıllı insandır. Bizim müminlere has teenniyi öne çıkartarak, bu tezgahı bozmamız kaos tacirlerinin heveslerini kursaklarında bırakmamız gerekiyor. Türkiye'de darbe girişimi olduğu zaman Körfez'de kimlerin buna sevindiğini çok iyi biliyoruz. Birilerinin istihbarat örgütleri varsa bizim de istihbarat örgütümüz var. Kimlerin o geceyi nasıl geçirdiklerini çok iyi biliyoruz. Türkiye'de ne oldu, ne oluyor, bitti mi, gidiyor mu, darbe neticeye ulaştı mı ulaşıyor mu, bunu takip edenleri çok iyi biliyoruz. Nasıl paralar harcandığını çok iyi biliyoruz. Şimdi biz aç veya susuz, veyahut da Katar'daki kardeşlerimizin yanında olmak, onlara gıda yardımında bulunmak, onlara gıda ihraç etmek, ilaç vesaire ihraç etmekten dolayı rahatsız olanlar var. Kusura bakmayın. Biz Katar'a her türlü desteği vermeye devam edeceğiz. İki, savunma sanayisiyle ilgili biz Katar'la anlaşmayı bugün yapmadık ki. Katar ile bu anlaşmayı yapmamız iki, üç yıllık bir süreçtir ve o günden bugüne Parlamento'muzdan bunu yeni geçirme durumunda kaldık. Şimdi ben sesleniyorum Körfez'deki dostlarımıza. Amerika'nın Katar'daki üssü sizi niye rahatsız etmiyor? Orada başka ülkelerin üsleri de var, onlar sizi niye rahatsız etmiyor? Kaldı ki rahatsız olduğunu söyleyenlere de benim teklifim oldu. 'Biz sizlerde de üs kurabiliriz.' dedik. Bana o zaman 'Bir değerlendirelim.' dediler. Şimdi bunlar rahatsız oluyorlar. Parlamento'da büyük bir oy çoğunluğuyla bunun onanmasından dolayı onay verenlere, özellikle milletim adına teşekkür ediyorum. Çünkü biz mazlumun yanında olmaya devam edeceğiz."
"Katar'ın teröre destek verdiğine şahit olmadım"
Bu kavgalardan, Müslüman'ın Müslüman'ı kırmasından bıktıklarını dile getiren Erdoğan, şöyle devam etti:
"Suriye'de olanlar ortada. Irak'ta olanlar ortada. Bunların yayılması, ne fayda getiriyor? Yemen'de olanlar ortada, Afganistan ortada, Arakan ortada, Myanmar ortada, bunlar bize ne kazandırdı ki hala buradan da bir şeyler bekliyoruz? Süratle bunun giderilmesi lazım. Her gün yeni bir haber. Katar'da çeşitli hizmetlerle ilgili kurulmuş olan vakıfları terör örgütü olarak ilan ediyorlar. Olmaz böyle bir şey, olmaz böyle bir şey. O vakıfları ben de tanıyorum ve ben de biliyorum. Katar'ın bugüne kadar teröre destek verdiğine ben şahit olmadım.
Şurada son bir iki haftaya kadar bu kadar iyi münasebetleri olan Körfez ülkelerine şimdi ne oldu da dost, Körfez'deki bu kardeşlerini terör ülkesi olarak ilan ediyorlar? Anlamak mümkün değil. Kusura bakmasınlar, biz, Katarlı kardeşlerimizi yalnız bırakmayacağız. Bize ne görev düşüyorsa Hak yolunda bizler desteğimizi vermeye devam edeceğiz ama şunu da söyleyeyim, bizim güzel bir sözümüz var ya 'Alma mazlumun ahını çıkar aheste aheste'... 'Efendim Katar, küçük bir ülke...', 'Eğer bir yanlış yaparsanız şöyle yaparız ha'... Öyle değil. Ayeti kerime çok açık net ortada. Ne diyor Rabbimiz, 'Biz nice az inanmış toplulukları inanmamış kalabalıkların üzerine galip kıldık.' Ortada bu var. Öyleyse biz buradan gücümüzü alarak bu yolumuza yürüyeceğiz. Yeni acıların yaşanmasına, bölge halkına yeni külfetlerin yüklenmesine müsaade etmemeliyiz. Türkiye olarak daima coğrafyamızda istikrarın, güvenliğin, barış ve huzurun korunmasından yana olduk. Hiçbir ayrım yapmadan kardeşlerimiz arasındaki pürüzleri gidermenin, onların müşterek menfaatlerde buluşturmanın mücadelesini verdik. Bugün de aynı gayeyle hareket ediyoruz. Çünkü biz, özellikle şu ilahi emre itibar etmiş insanlarız, o da nedir? Hucurat Suresi'nde Rabbimiz ne buyuruyor? 'Müminler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını bulup düzeltin.' diyerek bize böylesi bir meselede nasıl davranmamız gerektiğini gösteriyor. İşte bu anlayışla Katar krizini çözüme kavuşturmak, kardeşlerimizi ortak bir paydada buluşturmak için yoğun bir diplomasi trafiği yürütüyoruz. 13'ün üzerinde devlet ve hükümet başkanıyla görüştüm, Dışişleri Bakanımız, ilgili bürokratlarımız ve yakın mesai arkadaşlarım da muhataplarıyla görüşmeler gerçekleştirdiler. İnşallah kısa sürede bu temasların meyvelerini toplayacağımıza inanıyorum. En fazla bizim canımızı yakan, en çok Müslümanlara zarar veren terör örgütlerini ortadan kaldırmanın yolu, ihtilaf değil ittifaktır. Peygamber Efendimizin buyurduğu gibi, birlikte rahmet, ayrılıkta azap vardır."
"Ambargo tamamen kaldırılmalı"
ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson'un bu akşam yaptığı açıklamaya değinen Erdoğan, "Bu akşam Amerikan Dışişleri Bakanı bir açıklama yaptı, Tillerson... Özellikle süreci hafifletmek gibi, bu ambargoyu düşürmek gibi... Böyle bir açıklaması oldu. Ben diyorum ki bu tamamen kaldırılmalı, kardeşler arasında bu olmamalı. Özellikle Suudi yönetimine bir ricam var: Siz Körfezin en büyüğüsünüz, en güçlüsüsünüz, biz size hadimü'l haremeyn iş-şerifeyn dedik. Siz düşmanlıkları değil, özellikle siz orada kardeşliğin baş tacı olmalısınız, onları bir araya getirmelisiniz ve Suudi Arabistan'a da hadimü'l-haremeyn iş- şerifeyn olarak yakışır diyorum, bunu yapması lazım ve bunu da bekliyoruz. Bu da bizim hakkımızdır." dedi.
Erdoğan, "Savunma sanayiyle ilgili biz Katar'la anlaşmayı bugün yapmadık ki, Katar'la bizim bu anlaşmayı yapmamız 2-3 yıllık bir süreçtir ve o günden bugüne Parlamento'muzdan bunu yeni geçirme durumunda kaldık. Şimdi ben sesleniyorum Körfez'deki dostlarımıza, Amerika'nın Katar'daki üssü sizi niye rahatsız etmiyor? Orada başka ülkelerin üsleri de var onlar sizi niye rahatsız etmiyor?" şeklinde konuştu.
Kılıçdaroğlu'na Rabia eleştirisi
"Rabia'da ne var?" diye soran Erdoğan, şunları kaydetti:
"Bu dört tane işaret, senin 'altı ok'un var. Bizim de Rabia'mız var. Sen zaten 'altı ok'u da bilmiyorsun. Sana Sakarya'da sordular, 'altı ok'u bile söyleyemedin. Bizim Rabia'mızda tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet var. 780 bin kilometrekare bu vatan toprakları. Burada şu anda elhamdülillah 80 milyonuz. Bayrağımız belli. Öbür tarafta da paçavralar var. Hiçbir zaman da bu paçavralar bizim bayrağımızı temsil edemez. Ama bak öyle direndik ki şimdi onlar da artık bayrağımızı kullanmaya başladılar. Mecburlar, gelecekler bu yola. Gelmezlerse bu siyaseti yapamazlar. Dört, ne dedik. Devlet. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nden başka bir devlet bu topraklarda yok ve olamaz. Bu ülkenin ana muhalefet partisinin genel başkanı, bu dört ilkenin hangisinden neden rahatsız oluyor? İktidara gelme hedefiyle çalışması gereken bir ana muhalefet partisi niçin bu ilkelerden vazgeçilmesini ister? Geldiğiniz koltuğu milletin rızasına değil de birilerinin himmetine, ihsanına, kumpasına borçluysanız elbette mensubiyetiniz de millete değil, oraya olur. Pensilvanya'nın piyonu olmuş, karanlık güçlerin sözcülüğüne soyunmuş bir siyasetçiden ne bu ülkeye ne bu devlete ne de insanlığa bir hayır gelir."
AA