Kastamonu’da Mursi İçin Gıyabi Cenaze Namazı

Şehid Muhammed Mursi ve Çin’in toplama kampında hayatını kaybeden Doğu Türkistanlı yazar Nurmuhammed Tohti için Kastamonu’da Cuma namazını müteakip Nasrullah Camii önünde gıyabi cenaze namazı kılındı ve basın açıklaması yapıldı.

Kastamonu İHH şubesinin çağrısı Kastamonu Milli İrade Platformu üyesi kuruluşların katılımıyla Cuma namazı sonrası Kastamonu Nasrullah Camii önünde toplanan Müslümanlar; Muhammed Mursi ve Nurmuhammed Tohti için gıyabi cenaze namazı kıldı. Gıyabi cenaze namazının ardından Kastamonu İHH şubesi başkanı Mücahit Dağdelenoğlu basın açıklamasını okudu.

Yapılan basın açıklamasında idam kararlarının Mısır’daki direniş ateşini söndüremeyeceği vurgulandı. Muhammed Mursi ve dava arkadaşlarının her ne pahasına olursa olsun inandıkları davadan taviz vermediklerinin; izzeti ve şerefi yalnız Allah katında aradıklarının altı çizildi. Demokrasi, insan hakları ve özgürlük nutku çekenlerle İslam dünyasını kana bulayanların aynı safta ve aynı kesimler olduğu belirtilen basın açıklamasında “Kendisine “hakkı ve adaleti ayakta tutma” vazifesi yüklenmiş ümmetin bu sessizliği, bu kayıtsızlığı İslam dünyasına dişlerini geçirmek için bekleyenleri maalesef ki cesaretlendiriyor. O nedenle biz onurun direnişte, izzetin hakkı haykırmakta, dirilişin zulme karşı mazlumu savunmakta ve kurtuluşun adaleti ayakta tutmakta olduğuna inanıyoruz” ifadeleri yer aldı.

Basın açıklamasında ayrıca yakın zamanda Çin’in toplama kamplarında hayatını kaybeden Uygur Türkü yazar Nurmuhammed Tohti’nin ölümüyle bir kez daha kendini gösteren Doğu Türkistan’daki Çin zulmü de kınandı.

Basın açıklaması sırasında tekbirler getirilirken,  eylem yapılan duayla son buldu.

 

Basın açıklamasının tam metni:

BUGÜN BİR ŞEHİT KAZANDIK ALLAH YOLUNDA

“Mü’minlerden öyle adamlar vardır ki, Allah’a verdikleri söze sâdık kaldılar. İçlerinden bir kısmı verdikleri sözü yerine getirmiştir (şehit olmuştur). Bir kısmı da (şehit olmayı) beklemektedir. Verdikleri sözü asla değiştirmemişlerdir.” Ahzab 23

Mısır’da 2012 yılında gerçekleşen Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde %51,73 oyla Cumhurbaşkanı seçilen, zalim Sisi cuntası tarafından yapılan darbeyle görevinden uzaklaştırılarak uyduruk mahkeme kararlarıyla idamla yargılanan Muhammed Mursi Pazartesi günü mahkeme salonunda şehit düştü ve Allah’a verdiği sözü yerine getirdi.

Bundan sekiz yıl önce Mısır'da, başta başkent Kahire olmak üzere farklı kentlerde sokaklara dökülen binlerce kişi, yeni bir dönemin fitilini ateşledi. Diktatör Hüsnü Mübarek yönetimi karşıtı gösteriler yaklaşık iki hafta sürdü.  Gösterilerin sonunda, Mübarek'in 'devrilemez' görülen 30 yıllık 'demir yumruklu iktidarı' alaşağı oldu ve ülkede yeni bir dönem başladı.

Daha sonra yapılan halk seçiminde Müslüman Kardeşler'in, Muhammed Mursi önderliğindeki  Özgürlük ve Adalet Partisi iktidara geldi. Bununla İhvan-ı Müslimin’i mevcut laik-seküler sisteme entegre edeceklerini sanan küresel cahiliyeye gereken cevabı, kazandığı seçimin ardından Tahrir Meydanı’nda yaptığı zafer konuşmasında Muhammed Mursi şu sözlerle vermişti:

“Anayasamız Kur’an’dır, önderimiz Resulullah’tır, yolumuz cihaddır. Allah yolunda ölmek, en büyük gayemizdir. Hepsinin üstünde amacımız Allah’ın rızasıdır” diyen Mursi, bu ilkelerden taviz vermeyeceğini daha ilk konuşmasında haykırmış oldu ve iktidarda kaldığı süre içinde de bu sözlerine sadık kaldı.

Bu tavizsiz duruşun sonucunda İhvan’ın sadece Mısır’da değil, bütün Ortadoğu’da başarılı olacağını bilen küresel güçler, her zaman olduğu gibi yerel işbirlikçilerini devreye sokarak Katil Sisi’nin başrolde oynadığı 3 Temmuz darbesini gerçekleştirdiler. Daha sonra İhvan önderliğinde darbeye direnen Mısırlı Müslümanlar, günlerce Rabiatü’l Adeviyye ve Nahda Meydanları’nda darbe karşıtı gösteriler düzenlediler. Bu gösterilere karşı katil Sisi’nin saldırıları gün geçtikçe artarak devam etti ve 14 Ağustos 2013’ e gelindiğinde Rabiatü’l Adeviyye Meydanı’ndaki göstericileri hedef gözetmeksizin kurşun yağmuruna tuttular. Başta Esma Biltaci olmak üzere bine yakın Müslüman katledildi ve iki binden fazla Müslüman da yaralandı. Cumhurbaşkanı Mursi ve Mısır halkı askeri güçler tarafından gayri meşru bir şekilde tutuklandı. Mısır halkının cunta yönetimi ve başındaki Sisi’ye karşı büyük bir katılımla ortaya koymuş oldukları onurlu sivil direnişleri, ordu tarafından ağır silahlarla halkın üzerine ateş açılarak bastırılmaya çalışıldı.

Bütün dünyanın gözleri önünde, halkın ve Hakk'ın temsilcileri katledilirken, sözüm ona demokratlar, özgürlükçüler yalnızca seyrettiler. Kendi putlarını tek tek yiyen batılılar Mısır’da kuklalarının yenisini Mısır halkının başına diktatör olarak diktiler. Efendilerinin Adeviye’de öldürerek bitiremedikleri Esma’ları, üniversiteli gençleri zindanlara doldurdular. Meydanlarda en temel insani haklarına sahip çıkan binlerce Mısırlıyı şehit ettiler. Yetmedi, İhvan-ı Müslimin’in faaliyetlerini yasaklayarak sözüm ona terörist ilan ettiler.

Darbeci Sisi Yönetimi mahkemelerde ortaya koyduğu iğrenç bir tiyatro sahnesi ile Mısır’ın özgür insanlarını yargılayarak katletmek istiyor. Tek suçları tevhid, adalet ve özgürlük istemek olan bu yiğit insanları kadın-erkek, genç-yaşlı demeden dünyanın gözü önünde idam sehpalarına gönderiyorlar.

 Darbeci Sisi hükümeti bugüne kadar göstermelik yargılamalarla idama mahkûm ettiği 170’den fazla masum kardeşimizi idam etti. Mısır zindanlarında her an idam edilmeyi bekleyen yüzlerce kişi var. Üstelik ağır işkenceler eşliğinde ve de çelik kafesler içinde savunma hakkı verilmeksizin yapılan yargılamalar devam ediyor ve kurulan yargı tiyatrosunda yeni idam kararları veriliyor. Geçtiğimiz Şubat ayında da 15 genç, cunta tarafından haksız yere idam edildi. Bu göstermelik mahkemelerde Muhammed Mursi de 48 yıl hapse mahkum edilmiş ve idamla yargılanıyordu.  En ağır bir şekilde darbe suçundan yargılanması gerekenler Mursi'yi ve cunta karşıtı halkı yargılıyorlar.

Cuntacılar şunu bilmeli ki; idam kararları Mısır’daki direniş ateşini söndüremez. Bu idam kararlarını duyan Müslümanlar evlerine kapanmadılar. Muhammed Mursi ve dava arkadaşları; her ne pahasına olursa olsun inandığı davadan taviz vermediler; izzeti ve şerefi yalnız Allah katında aradılar; geçici dünya uğruna ahiretlerini satmadılar. Nasıl geçmişte Firavunlar, Ebreheler, Nemrudlar helak oldu ise günümüzün zalimlerinin sonu da aynı olacaktır. Güzel sonuç takva sahiplerinin, izzeti ve şerefi Allah katında arayanların olacaktır.

Mısır’da yaşananlar bir kez daha göstermiştir ki dünyada saflar nettir. Bir tarafta emperyalizm ve onların işbirlikçi kuklaları; diğer tarafta sömürülen ve ezilen kitlelerle onların sesi olma onurunu canlarıyla ödeyen vicdanlı insanlar. Demokrasi, insan hakları ve özgürlük nutku çekenlerle İslam dünyasını kana bulayanlar aynı safta ve aynı kesimler.

Mazlum toplumların ve Müslümanların haklarını savunanlar ise dünyada yalnızlaştırılmaya, itibarsızlaştırılmaya, yok edilmeye çalışılıyor. Demokratik seçimlerle gelen ve halkın büyük kısmının desteğini alan liderlere kolaylıkla “diktatör” diyenler, cuntacı Sisi’yi başkentlerinde ağırlamak için birbirleriyle yarışıp, onu demokrasi kahramanı ilan edebiliyorlar.

Mazlum toplumların ve Müslüman ümmetinin kendi göbeğini kendisinin kesmesinden başka çıkar yol yoktur. Ümmetin “vasat”laşması ve Mazlumların dayanışması yeniden diriliş ve uyanışın ön şartıdır. Yeni bir dünya mümkün diyenlerin seslerini ve güçlerini birleştirmeleri ve gürleştirmelerinden başka bir seçenek görünmemektedir.

Kendisine “hakkı ve adaleti ayakta tutma” vazifesi yüklenmiş ümmetin bu sessizliği, bu kayıtsızlığı İslam dünyasına dişlerini geçirmek için bekleyenleri maalesef ki cesaretlendiriyor.

O nedenle biz onurun direnişte, izzetin hakkı haykırmakta, dirilişin zulme karşı mazlumu savunmakta ve kurtuluşun adaleti ayakta tutmakta olduğuna inanıyoruz, susmadık, susmayacağız.

Dayanışma ruhuyla hareket etmekten ve dayanışma çağrılarımızı bıkmadan usanmadan sürdürmekten vazgeçmeyeceğiz. “Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır” sözünü şiar edinen bizler şu ilahi buyruğa iman etmişiz:

"Zulmedenlere meyletmeyin. Yoksa size ateş dokunur. Sizin Allah'tan başka dostlarınız yoktur. Sonra yardım da göremezsiniz." (Hud, 113)

Muhammed Mursi’nin şehadeti vesilesiyle Mısır’daki idamların ve kardeşlerimize yapılan zulümlerin durması için bütün onurlu kesimlerin insanlık ortak paydasında, hak ve adaletten yana birleşmeleri ve güçlü bir itirazda bulunmaları çağrımızı yineliyoruz. İslam İşbirliği Teşkilatı en üst düzeyde bu zalimleri lanetleyip her türlü yaptırımları uygulamalıdır.

Cuntacı Sisi ve destekçilerini kınıyor ve lanetliyoruz. Mısır’da direnişi ve şehadeti bir mektep gibi nesillere öğreten şehit Hasan El Benna’ya, Seyyid Kutub’a, Esma Biltaci’ye, Muhammed Mursi’ye; bu yolda idam edilen kardeşlerimize şehadetleri vesilesiyle kendilerine rahmet, ailelerine ve bütün İslam ümmetine başsağlığı diliyor, Mısır zindanlarındaki masum ve mazlum kardeşlerimizle dayanışma irademizi bir kez daha ifade ediyoruz.

Bu vesile ile Doğu Türkistan’da yaşanan Çin zulmünü de kınıyoruz. Çin zindanlarında şehit olan Nurmuhammed Tohti şehidimize de Allah’tan rahmet diliyor, kendisini minnetle anıyoruz.

Onların şehâdeti, bizim uyanış vesilemiz olacak. Ve bu uyanış dalga dalga yayılacak, zalimlerin korkulu rüyası olacak ve bu uyanış ümmetin vahdetine vesile olacak inşallah.

Ve buradan haykırıyoruz!

Zulme ve zillete boyun eğmeyenlere ve şehitlere selam olsun!

Mısır zindanlarından darağaçlarına yürüyen cesur yiğitlere; zamanın Musalarına, Yusuflarına selam olsun! Seyyid Kutuplara, el-Bennalara ve İhvan’a selam olsun!

Ve diyoruz ki: Madem ölüm tek bir defa gelecek, o da neden Allah için olmasın…

Zalimler için yaşasın cehennem!

 

Etkinlik-Eylem Haberleri

Bursa’da Suriye devrimi ve Gazze konuşuldu
"Sürünün İçinde Dijital Dünyaya Bakışlar"
Başakşehir’den Gazze direnişine bin selam!
Adana Özgür-Der’de “Emperyalizm ve Siyonizm İlişkisi” konferansı düzenlendi
Özgür-Der Gençliği “İslami Perspektiften Psikoloji” kitabını değerlendirdi