HAKSÖZ-HABER
İran tam kapasiteyle yalan üreten devasa bir fabrika gibi çalışıyor. İran’ın ürettiği yalanların İslam dünyasında ama özellikle de Türkiye’de geniş ve sadık bir alıcı kitlesi var. Türkiye’yi “15 Temmuz darbe cehenneminden Rusya Devlet Başkanı Putin kurtardı” palavrasının yeni rakibi “15 Temmuz darbesini General Kasım Süleymani engelledi” şeklinde serdedilen muhteşem Acem palavrası oldu. Dilin kemiği, bunların omurgası yok nasılsa, yalan uydurmak sıfır maliyetli bir siyaset türüne yüklenebildikleri kadar yükleniyorlar.
Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani 10 Şubat günü devlet televizyonu ekranlarına çıkıp Kudüs Ordusu Komutanı General Kasım Süleymani’yi anarken farkında olmadan İran’ın esas misyonunu itiraf ediverdi. Resmi anlatıya göre General Süleymani temsil ettiği İran orduları adına İslam coğrafyasına sükûnet ve istikrar getirmek için seferber olmuş büyük bir kahramandı!
Dikkat! Merdi Kıpti Şecaat Arz Ediyor
Bakın Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani yakın çalışma arkadaşı Süleymani için son derece kritik ve anahtar rolü işaret eden şöyle bir cümle kuruyor: “Komutan Süleymani bölgede istikrar ve sükûnet peşinde olan bir adamdı. Eğer Süleymani ABD’li generalleri öldürmek isteseydi bu onun için çok, çok kolay olurdu, Afganistan’da, Irak’ta ya da başka bir yerde. Bunu asla yapmadı.” Kısa fakat derin bir arka plana işaret eden üç önemli cümle.
Birinci cümleden başlayalım: İran için istikrar ve sükûnetin ne anlama geldiğini anlamak için Suriye, Irak, Afganistan ve Yemen’e şöyle göz ucuyla olsun bakmak kâfi geliyor. İster Amerika olsun ister Rusya olsun emperyal bir devletin lejyonu gibi İslam coğrafyasına girip radikal bir Şiileştirme siyaseti ve bölgesel Fars hegemonyası için ne türden kirli ve kanlı eylemler yaptıkları hepimizin malumu, burasını geçebiliriz.
İkinci cümle; Kudüs Ordusu Komutanı Kasım Süleymani’nin Amerikan Ordusu’yla öncelikle hangi sahalarda işbirliği yapıldığının itirafı mahiyetinde: Afganistan ve Irak. Afganistan’da Taliban’a ve Irak’ta El Kaide’ye karşı Amerika ve İran orduları beraber organize olup “terörle mücadele” yürüttüler. İşgale karşı direnen Sünni grup ve kitleler ya el birliğiyle imha edildiler ya hapishanelere tıkıldılar veya kitleler halinde tehcir edildiler. Kasım Süleymani komutasındaki İran orduları kendilerine verilen kiralık katil rolünü güle oynaya üstlenirken elbette ki Amerika’nın yeni sevgilisiydi. Amerika ve İran birlikte kâr ederken, Amerika ve İran orduları yeni iktidar alanları kazanıp yüksek bir kazancın ortağı olurken Süleymani neden sahadaki ortaklarına silah çekip öldürmeye teşebbüs edecekti ki? Alan razı, veren razı, gerisini Sünniler düşünsün.
Fitne Tuzağı Zayıflarken
Ruhani’nin Süleymani için kurduğu üçüncü cümle kelimenin tam anlamıyla “altın vuruş” mahiyetindeydi: “(Amerikalı generalleri öldürmek onun için çok kolay olmasına rağmen, o) Bunu asla yapmadı.” Evet, Büyük Şeytan Amerika’ya karşı toplanan ağır silahlı ordular, Küçük Şeytan İsrail’i yok etmek için seferber edilen milyonluk kitleler olabildiğince büyük, olabildiğince şaşalı bir gösteriden ibaretti. “Kutsal Direniş Ekseni” Suriye ve Irak’ta işkence ve gasptan tehcire, şehirleri yakıp yıkmaktan sivil halka yönelik katliamlara değin Sünni unsurlara karşı modern zamanların Moğol ordusu gibi saldırıyordu sadece. Amerikalı askerlerin burnunu kanatmayan, Rus ordularının zaferi için Tahran başta olmak üzere bütün şehirlerde hutbe ve dualar okutan, Baas despotu Beşşar Esed’i “masum imam” gibi koruyup kollamaya azmeden İran siyasal ve askeri aklını en üst düzeyde temsil eden General Kasım Süleymani Amerikalı generallere neden kast etsindi ki?
Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani (bilerek ya da bilmeyerek) gerçeği en yalın haliyle itiraf ve izah ediyor. Tahran’ı kıble, Hamaney’i rehber edinenler anlamak istemese de hakikat, yalanlarla örülen fitne tuzağını paramparça ediyor.