HAKSÖZ HABER
İslamcıları, statükonun penceresinden değerlendiren yazıda geçen Erdoğan karşıtlığı ve CHP’nin “helalleşme” söylemleri Müslüman camiaya hitap edilme amacıyla yazılırken aynı zamanda meşrulaştırılmaya çalışıldı.
Cumhuriyet Halk Partisi siyasilerinin Müslümanlara dönük hakaret amaçlı kullandığı klasik “gericilik ve irtica” kavramları muhafazakarlık kavramından bağımsız ele alınıyormuş gibi gösterilirken dindarlık, İslamcılık ve Müslümanlık bu kavrama dahil edildi.
Muhafazakarlık tanımı yapılırken İslamcılık da bu kavramın içerisinde ele alındığı iddia edildi. Bu noktada Kuşoğlu yazısında, “Gerçekte düşünce akımı olmaktan ziyade her ülkeye göre farklılıklar gösteren bir genel tavırdır. Bizde ise muhafazakârlık İslamcılık, dindarlık, tutuculuk kavramlarının herkese göre farklı karışımlarıyla kullanılmasıdır.” ifadesini kullandı.
Tarihin yeniden yazıldığı Cumhuriyet dönemi ve Kemalist söylemde İslamcılık ve İslamcılar bir öteki olarak tanımlanıyordu. Kuşoğlu yazısında tarihe vesayetin penceresinden bakarak Mehmet Akif, Said Halim Paşa, Babanzade Ahmet Naim, Ferit Kam, İsmail Hakkı ile İskilipli Mehmed Âtıf Efendi ve Elmalılı Muhammed Hamdi gibi İstiklal Mahkemelerinde yargılanmış İslamcıları saf dışı tutarak Kemal Kılıçdaroğlu’nun “Helalleşme” söylemleri için yeni bir zemin hazırlamaya çalışıyordu.
Kuşoğlu, “Osmanlı’nın çöküşü, Mondros ve Sevr koşulları nedeniyle zayıflayan İttihadı İslam düşüncesi sonrası padişah ve halife safında yer alan İslamcı muhafazakâr zihniyet, Anadolu’nun kurtuluş ve Cumhuriyetin kuruluş mücadelesine katılmamıştır.” diyor ve şöyle devam ediyordu, “Siyasal anlamda muhafazakâr zihniyet devlet inşa sürecinde ve sonrasında yapının dışında kalmış ve haklı-haksız sürekli olarak Cumhuriyet’e yönelik eleştirilerde bulunmuştur.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan’a dönük otokratlık ifadeleri ve Müslümanlara dönük “gerici” zihniyetin Cumhuriyet’in bir erdemi olarak ortadan kalkmaya ve “çağdaş”laşmaya başladığı zırvası şu cümlelerle kendisine yer buluyordu Karar gazetesinin köşesinde, “Bugün kimse Erdoğan’ın otoriter muhafazakârlığı ile Davutoğlu, Karamollaoğlu veya Babacan’ın samimi demokratik muhafazakârlıklarının aynı olduğunu iddia edemez. Tüm siyasi düşünce akımlarında olduğu gibi kentleşme ve teknolojinin etkisi muhafazakârlarda da daha kentli, demokrat ve çağdaş yeni anlayışlar ortaya çıkarmıştır.”
Yazarın içten içe ve açıkça hakaret içeren bu söylemleri Karar’da makale olarak yayımlanırken, Karar gazetesinin muhalif olma çabasının kendisini zehirlemeye başladığı, karşıtı olduğu “kişi, düşünce ve kurumlara” karşı yine onların karşısında açıkça yer alan ve yüzyıla yakın bir zamandır Müslümanlara karşı söylem geliştiren kişi, kurum ve partilerin açıklamaları üzerinden Müslümanlara yüklenilmeye çalışıldığı görülüyor.
Makalede Muhafazakarlık; İslamcılık, dindarlık ve Müslümanlık ile bir tutuldu. Yazarın kavramlara kendi siyasal duruşundan ötürü yüklediği anlamlar da birer siyasi polemik amacı taşımaktan öteye geçmezken, Karar’ın neden böyle bir yazıyı yayınlamaya ihtiyaç duyduğu merak ediliyor?!
Erdoğan karşısında farklı söylemler ile muhalif görünümde arz eden partileri Cumhuriyet demokrasisi ve olası ortaklıklar için uygun aday olarak gören Kuşoğlu, CHP’nin son dönem politikalarını dindar, muhafazakar ve İslamcı çevreye açıklamaya çalışırken, “Kanımızca geldiğimiz süreç sonunda gelenekçi İslamcı muhafazakâr düşünce ile Cumhuriyet ve demokrasinin temel ilkeleriyle uyumlu mutedil, makul ve mütedeyyin muhafazakârlık gözle görünür şekilde ayrışmıştır. İkinci grup akımın temsilcisi partiler henüz yeni olmakla birlikte inanıyoruz ki kısa zamanda ön plana çıkacaklardır. Bu noktada ‘Peki, madem öyle Erdoğan iktidarı neden demokrasimiz için büyük bir gelecek endişesi yaratıyor?’ diye sorulabilir. Bunu soranlara ‘Erdoğan iktidarı halen muhafazakâr mıdır?’ diye sormak ve Erdoğan mutedil muhafazakârları da gittikçe endişelendiriyor tespitini yapmak gerekir. Çünkü Erdoğan Yönetimi her geçen gün “Beyaz Türkler” söyleminde olduğu gibi toplumda kutuplaşmayı artırmakta ve yeni naslar icat ederek İslam’a zarar vermektedir.” ifadelerini kullanıyordu.
Müslümanların temel haklarını CHP’nin yıllarca engellediğini es geçen Kuşoğlu, Müslümanların haklarını almaya başladığı ve temelde hakları olan şeyleri arzu etmelerinin de normal olduğunu görmezden gelerek, “İslamcı muhafazakârlığın demokratlaşarak farklılık kazanmasında gençlerin ve kadınların rolü ise ilk bakışta fark edilebilecek bir düzeydedir. Muhafazakâr kadınlar, Erdoğan yönetiminde kazandığı başörtüsü ile okuma hakkı ile yetinmekle kalmayıp, kazanımlarını iş hayatında ve sosyal yaşamda da devam ettirmeyi istemektedirler…” sözleriyle açıklamaya çalıştı.
Müslüman gençlerin kardeşlik bağları ile birbirlerine uzanan ellerini yıllarca kırmaya, koparmaya ve engellemeye çalışan zihniyetin temsilcisi CHP'li Kuşoğlu Müslüman gençler için, “…Gençler ise bağnaz yerellikten öte, küresel ölçekte etkileşim ve hoş görüye cesaret edebilmektedirler. Bu yönlerle İslamcı muhafazakârlığın tarihte belki de ilk olarak değişimci bir nitelik kazanmakta olduğunu söylemek de mümkündür.” ifadesini kullandı.
Makalenin yazarı CHP’li Bülent Kuşoğlu'nun tüm bu yazdıklarını hangi meramla sonuçlandıracağı merak ediliyordu. Zaman zaman ‘helaleşme’ye gizli atıflar yapıyor ve Erdoğansız bir iktidar hayali kuran CHP'nin ortaklık adayları için kimlerin uygun olduğuna değiniyordu.
Kuşoğlu şu cümlelerle yazısını sonlandırırken tüm niyetini de ayyuka çıkarıyordu, “Görülen odur ki Erdoğan sonrası demokrasimizin itici güçlerinden biri de kesinlikle bu yeni gerçek anlamda muhafazakâr demokrat kuşak olacaktır. Sonuç olarak Türkiye’de siyasal İslamcı muhafazakârlık Erdoğan’ın toplumsal kutuplaştırma ve otokratik devlet oluşturma çabalarına karşın demokratik muhafazakârlığa Davutoğlu, Karamollaoğlu ve Babacan gibi liderlerle dönüşme eşiğindedir. O nedenle de Kemal Kılıçdaroğlu’nun ‘Helalleşme’ söylemi demokrasimiz için tam zamanında, yerinde ve anlamlı bir çağrı olmuştur.”