Yaser ez-Zeatire Zaman gazetesinde yayınlanan yazısında Ortadoğu’da gerçekleşen isyanlarla birlikte ortaya çıkan yönlendirme, saptırma çabalarına değiniyor. Bilhassa Mısır’da devam eden kargaşa halini ele alan yazar bu süreçte medyanın oynadığı rolü gündemleştirerek, medya kampanyasının arkasındaki güce dikkat çekiyor.
Medya ve devrimler
YASER EZ ZEATİRE
Akil insanlar Arap Baharı sürecinde ister sosyal paylaşım siteleri, ister devrimlerin yanında duran uydu kanallarıyla temsil edilen genel medya olsun medyanın oynadığı merkezî rol konusunda farklı düşünmüyorlar.
Eğer bu tür bir medya olmasaydı devrimlerin bastırılması, faaliyetlerinin ve kurbanlarının üzerinin karartılması çok daha kolay olurdu. Bizler ve birçok kimse bu boyut, keza çoğunlukla devrimlere karşı duran, yararından kuşku oluşturan ve son ana kadar rejimlerin yanında duran medya organları hakkında çokça konuştuk. Şu günlerde medya dosyası bağlamında en önemli konu medyanın bir yandan devrimleri takip eden hükümetlere yönelik tutumu, diğer yandan genel olarak insanları Arap Baharı'ndan yabancılaştırma çabasıdır. Ki böylelikle Arap Baharı, ulaşmadığı veya farklı şekillerde ulaştığı ülkelere uzanmasın.
İşin aslı konuyu medya organlarının özellikle de İslamcılara yönelik tutumuyla sınırlamak doğru değil. Zira yeni iktidar çevrelerinin ideolojilerini göz ardı ederek Arap Baharı düşüncesinin bütünüyle başarılı olmasını istemeyen destekçiler var. Mısır ve Tunus'ta iki hükümetin kovulmasında medya organlarının oynadığı devasa rol, kaos yönteminin benimsenip teşvik edilmesiyle birlikte ortaya çıktı. Konu dış medya organlarını da kapsıyor. Dış medyadan ülke boyutunu aşıp Arap boyutuna taşan medyayı kastediyorum. Yemen'de benzer bir durum yaşanıyor. Şöyle ki: Ali Abdullah Salih'in medyası hâlâ güçlü ve etkin. Al Jazeera istisnasız bütün devrimlerin yanında durarak -bazıları Al Jazeera'nın Bahreyn protestolarıyla ilgili sınırlı yayın yaptığına işaret ediyorlar- benzersiz bir tutum ortaya koyarken ülkeleri aşan medya organları ise aynı düzlemde değiller ve hatta çoğunluğu devrimlere karşılar. Burada İran'dan finanse edilen medyanın aynı bağlama girmesi dikkat çekici.
Bizi en fazla ve özellikle Mısır, Tunus ve Yemen gibi devrim ülkelerindeki yerel medya ilgilendiriyor. Bu medya seçilmiş iktidara karşı çetin bir savaş yürütüyor. Bu durum hiç kuşkusuz finans çevrelerinin taleplerini karşılamaktadır. Mısır enformasyon bakanı bu savaşın bölümlerini ayrıntılı şekilde ifşa etti. Mübarek rejimi düştüğünden beri seçilmiş iktidarı hedef alan uydu kanallarının gelirleri 1,5 milyar Mısır parası olmasına karşın toplam masraflarının 6 milyar Mısır parası olduğundan bahsetti bakan. Yani 4,5 milyar ya içeriden ya da dışarıdan finansman olarak geldi. Mısır'daki Muhammed Mursi gibi dünya üzerinde ülkesinin medya organlarınca hakaret edilen bir başka lider yoktur herhalde. Bununla birlikte medya ifade özgürlüğünün kuşatma altına alınmasını kınayarak bas bas bağırırken Amerikalılar da aynı telden çalıyor. Sebep ise başlığı “Palyaçoluk” olan bir programın sunucusunun mahkemeye verilmesi. Vatandaşlar ve avukatlar cumhurbaşkanına hakaret ettiği ve İslam'ı hor gördüğü suçlamasıyla sunucuya karşı dava açmıştı. Cumhurbaşkanı dava açmadı. Bu durum vatandaşlar tarafından hiçbir şekilde şikayette bulunulmayacak şekilde medya organlarına dokunulmazlık verilmesini isteyenler olduğu anlamına geliyor. Dünyanın hiçbir demokrasisinde böyle bir şey yaşanmaz.
İfade özgürlüğü devrimin kazanımlarından biridir. Keza yöneticileri eleştirmek de. Ancak bu eleştiri de doğru temeller üzerinden yapılmalı. İnsanların da medya sahiplerine genel veya özel bir zarar gördüklerinde dava açma hakları vardır. Çünkü medya mensupları soruşturulmaya karşı dokunulmaz değildir.
*Ürdün gazetesi Düstur'da (6 Nisan 2013) yayımlanan makale kısaltılarak tercüme edilmiştir.
ZAMAN GAZETESİ